Kızımı ararken öldüğünü öğrendim

Aslen Alman kökenli bir kadınım. Yıllar önce ailesiyle Almanya’ya yerleşmiş bir Türk erkeği ile birbirimizi severek evlendik. Eşimin ailesi bize rahat vermedi. Sonunda eşim kızımı kaçırdı. Yıllarca onu aradım. Ta ki ölüm haberini alıncaya kadar...

Haberin Devamı

Sevgili Güzin Abla, ben çok acılar çekmiş, hayattan büyük darbeler almış, dünyanın en büyük acısı olan evlat acısıyla kahrolmuş bir kadınım.
Öyküm size ve okurlarınıza çok büyük dersler verebilecek, ibretlik bir öyküdür.
Ben aslen Alman kökenli bir kadınım. Yıllar önce ailesiyle Almanya’ya yerleşmiş bir Türk erkeği ile tanıştım ve birbirimizi çok sevdik.
Erkek arkadaşımın ailesinin karşı çıkmasına rağmen evlendik. Benim ailem birkaç yıl önce ölmüştü. Bir abim ve teyzem vardı. Onlar kabul etmişlerdi.
Kısa süre sonra da çok güzel bir kız çocuğumuz oldu. Aslında üçümüz birlikte çok mutlu olabilirdik. Ama eşimin ailesi bize hiç rahat vermedi.
Özellikle kızımın benim yüzümden Hıristiyan gibi yetiştirileceği düşüncesiyle sürekli eşime baskı yaptılar.
Oldukça tutucu bir aile oldukları için de biz, onların bu baskısından kurtulabilmek amacıyla, ne yapıp edip Türkiye’ye döndük. Eşimin eski arkadaşlarının da yardımıyla ikimiz de iş bulup çalışmaya başladık. İzmir’de yeni bir hayata başladık.
Ben Türkçe öğrenmek için kurslara gidiyordum, bir yandan da Almanya ile iş yapan bir şirkette çalışıyordum. Küçük kızımızı anaokuluna yolluyorduk.
Mutluyduk, eşim de hayatından memnun görünüyordu.
Oysa ailesi buralara kadar uzanmış, eşimin aklını karıştırmaya devam etmekteymiş. Ben hiçbir şeyden şüphelenmiyordum. Ama o birtakım planlar yapmaya başlamış bile.
Kızımızın ilkokula başladığı yıl, yaz tatilinde eşim hem tatil yapmak hem de kızımızı ailesine götürmek istediğini söyleyerek, Almanya’ya gitmemizi istedi. Makul karşıladım, kabul ettim. Hep birlikte Almanya’ya gittik. Ama ben ailesinin yanında kalmak istemediğim için bir otele yerleştik.
Birkaç gün gezip dolaştık, ben de ailemden geri kalan teyzem ve eniştemi, abimi gördüm. Mutlu oldum. Eşim de ailesini ziyarete gitti birkaç kez, tabii torunlarını da onlara götürdü.
Kızım henüz 7 yaşındaydı, iyiyi kötüyü anlayabilecek durumda değildi. Onların sevgisinden ve ilgisinden de çok memnundu bir çocuk olarak. Ben de, o mutlu olduğu için seviniyordum.
Döneceğimize yakın bir gün, eşim kızımı da alıp, yine “babaanneye gidiyoruz” diye beni otelde bırakıp çıktı. Ve bütün gün beklememe rağmen geri dönmedi. Günler geçti ve ne kızımdan ne de eşimden haber aldım.
Ailesini aradım, yüzüme telefonu kapattılar. Kapılarına gittim, beni eve bile almadılar. Nerede olduklarını bilmediklerini söylediler.
Ben hâlâ eşimin kızımı kaçırmış olabileceği düşüncesini aklıma bile getirmiyordum. Polise başvurdum, savcılığa gittim, kayıp dilekçesi verdim.
Ben her ikisine de bir şey olduğu için geri gelmedikleri endişesi içindeydim. Bu arada parasız da kalmıştım, eşim bana para bırakmadan gitmişti.
Sonunda İzmir’e dönmüş olabilecekleri düşüncesiyle, akrabalarımın yardımıyla Türkiye’ye geri döndüm ama orada da kimseyi bulamadım.
Umutlarım sönmüştü, yıkılmıştım. Her şeye rağmen eşimin kızımı kaçırdığını kabullenemiyordum. Böyle bir şey yapabilecek biri değildi çünkü o. Yine de hem eşimi hem de kızımı aramayı sürdürüyordum.
Kimse kızımı ya da eşimi bulamıyordu. Sanki kuş olmuş, uçup gitmişlerdi. Yıllar boyu, yıkılmış ve perişan bir halde hep umutla bekledim. Her an bir yerden bir haber gelecek diye, evimden hemen hemen hiç ayrılmıyordum.
Sadece haftanın 5 günü işime gidip geliyordum. Sonunda bir gün postacı resmi bir mektup getirdi. Kanada’dan geliyordu. Mektupta resmi bir dille 18 yaşındaki kızımın Kanada’da bir trafik kazasında öldüğü ve cenazesinin de o topraklara gömülmüş olduğu yazıyordu.
Bu kara haber beni yıkmıştı. Yıllardır, her şeye rağmen eşimin ya da kızımın pişman olup bana, evimize gelecekleri düşüncesiyle yaşamıştım.
Kızımın büyüdüğünü bile görememiştim. Ama yaşadığını bilmek dahi bana yetiyordu.
Ama artık tutunacağım hiçbir şey kalmamıştı. Eşimin ne olduğunu, ne yaptığını bilmiyordum. Bu mektupta ondan söz edilmiyordu.
Yıllardır beklediğim kızımın ölüm haberi üzerine hiç değilse mezarına yüzümü sürmek umuduyla Kanada’ya gitmeye karar verdim.
Orada yaşayan benim gibi Alman bir çocukluk arkadaşımla hiç kopmamıştık. Ona yazdım ve gelmek istediğimi belirttim. Bana yardımcı oldu.
Onun sayesinde Kanada’ya gidip, araştırmalarımı sürdürdüm. Kimse eşimin ne olduğunu bilmiyordu.
Ölmediği kesindi ama, kızının ölümünden sonra nereye gittiğini, nerede yaşadığını bilen de yoktu. Kızımın mezarını bulmak için her türlü makama başvurdum. Araştırdım, ancak bana mektup gönderenler de kesin olarak nereye gömüldüğünü bilmiyorlardı. Büyük bir ihtimalle kimsesizler mezarlığına gömülmüş olabileceğini söylüyorlardı.
Yaşamı boyunca yanında olamadığım canım kızımın, hiç değilse mezarının bulunduğu topraklarda kalmaya karar verdim. Kısa süre içinde İzmir’deki evimizi satıp Kanada’ya yerleştim. Arkadaşımın yardımıyla, şimdi burada kıt kanaat yaşamayı sürdürüyorum.
Şu anda 58 yaşıma girdim. Ama bütün duam bir an önce şu beni paramparça eden hayatımın son bulup, öte alemde sevgili kızıma kavuşmak...
İşte böyle sevgili Güzin Abla... Beni sevdiğine inandığım eşimin bunu niye yaptığını, bana neden böyle bir acı yaşattığını, kızımı neden benden alıp uzaklaştırdığını hiçbir zaman bilemeyeceğim.
Onun için ailemi, ülkemi, çevremi arkadaşlarımı, işimi terk etmeyi göze almıştım. Ona güvenmiştim. Ama insanın hayatını paylaştığı, sevdiği ve sevdiğine de inandığı bir erkeğin bu acımasız davranışına açıklama getirecek bir fikriniz varsa lütfen benimle paylaşın. Belki acımı biraz hafifletir.
Bir kadın kocasına güvenemeyecekse, kime güvenebilir, lütfen söyleyin...
Rumuz: Sonsuz matem

Haberin Devamı

YANIT

Haberin Devamı

Sevgili okurum, gerçekten acınız karşısında ne söyleyebileceğimi bilemiyorum.
Dünyada evlat açısından daha korkunç bir şey olamayacağını herkes bilir. Üstelik sizinki evladının büyüdüğünü bile görememiş bir annenin acısı...
Ancak bütün bunlara rağmen eminim hayata tutunacak bir şeyler bulabilirsiniz. Siz gördüğüm kadarıyla mücadeleci ve güçlü bir kadınsınız.
Kendinizi avutmak için bir çocuk yuvasına gidip, oradaki kimsesiz çocuklarla ilgilenebilirsiniz örneğin.
Yine anneleri babaları hapiste olan çocukların eğitimlerini üstlenen kurumlardan birinde görev alabilirsiniz.
Yaşlılarla ilgilenebilirsiniz.
Eminim başkalarıyla ilgilenmek, onlara sevgi verebilmek, destek olmak size çok iyi gelecektir. Henüz gençsiniz.
Böyle bomboş bir hayat sürdürüp ölümü beklemek size yakışmıyor.
Gelelim sizi asıl kahreden meseleye; sevdiğiniz güvendiğiniz erkeğin bu davranışına açıklama getiremiyorsunuz. Bana göre eşiniz bir süre Almanya’da ailesinin yanında kaldı. Ailesi sonunda onu ikna etmiş olmalı.
Kızını bir Müslüman gibi yetiştirme konusunda onu etkilemişler besbelli.
Daha sonra sizin araştırma yapmanız karşısında belki başka ülkelere gittiler. Son olarak da yabancılara göç imkanı yaratan Kanada onlara daha uygun göründü.
Baba-kız oraya yerleştiler.
Size hiçbir bilgi vermemesinin nedeni, elbette ki bu duruma razı olmayacağınız, kızınızı mutlaka almak için gerekli girişimlerde bulunacağınız düşüncesi olmalı.
Erkeklere güvenmek konusuna gelince...
Genelleme yapmak istemiyorum ama sadece şu benim köşemi okumakla bile bu güven konusunu sorgulamak mümkün. Büyüklerimizin bir sözü vardır, “Babana bile güvenme” derler ya.
Ancak eşinizin de güvenilmez olması dışında gerçekten vicdansız bir insan olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Allah size sabır ve güç versin.

Haberin Devamı

Küçük çocuğumuz çok meraklı

Sevgili Güzin Abla, 5 yaşında bir erkek çocuğumuz var. Aşırı meraklı ve bize çok düşkün. Özellikle de bana...
Eşimle beraber olmaktan çekinir olduk. Çünkü geceleri bizi dinlediğini, izlediğini hissediyoruz. Bu bizi çok rahatsız ediyor, çünkü oğlumuzun zaman zaman babasına öfkeyle bağırmasından, ona vurmak istemesinden bazı sorunlar yaşadığını düşünüyoruz.
Bu durumda cinsel hayatımız tehlikeye düşecek.
Ne yapmalıyız? Nasıl davranmalıyız?
Rumuz: Meraklı 

YANIT

Sevgili kızım, çocuk dünyaya geldikten sonra çiftlerin cinsel hayatlarında böyle aksamalar başlayınca da evliliklerde ciddi problemler yaşanıyor. Bundan sonra da boşanmalar neden artıyor, diye endişeleniyoruz.
Çocuğunuz dünyaya geldikten sonra ona elbette ki gereken önemi ve sevgiyi verin ama evlilik hayatınızı da ihmal etmeyin.
Bu nedenle evlerde, anne babanın yatak odasında ses yalıtımı yapmak şart oldu. Hele şimdiki binaların ince duvarları düşünülünce...
Odaların yalıtımı yetersiz olduğunda anne-babaların çıkardığı sesler çocuklar tarafından duyulabilir. Özellikle küçük yaştaki çocuklar bu sesleri yanlış anlamlandırabilirler ve babalarının annelerine kötü bir şey yaptığını düşünerek, babaya karşı öfke duyabilirler.
İşte senin ufak-lığın durumu bu. Ayrıca hangi yaşta olursa olsun, bu tür sesleri duymak çocukta cinselliğe karşı vaktinden önce aşırı merak ve ilgi uyanmasına yol açabilir.
Bu durumu da göz önünde bulundurmak önemli.

Haberin Devamı

Nişanlıma değil çevresine güvenmiyorum

Merhaba Güzin Abla, benim sorunum aldatılma korkusu.
Hayattaki en büyük korkum diyebilirim. Nişanlımı herkesten aşırı kıskanıyorum. Beni her an aldatabilecek gibi geliyor. Yabancı bir kıza bakınca bile kıyameti koparıyorum. Bu yüzden tartışıyoruz ve ilişkimiz yıpranıyor.
Günümüzde bütün erkekler aldatıyor. Nişanlımın işyerindeki sekreterler ya da başka çalışanlar aklını çelecek diye korkuyorum. Aklım hep onda. Kendimi nasıl sakinleştirebilirim bilmiyorum. Çevremdeki herkes nişanlıma güveniyor. Ben de güveniyorum ama başkalarına güvenemiyorum. Lütfen bana bir yol gösterin.
Rumuz: Şüpheci

YANIT

Sevgili kızım, söyleye söyleye dilimde tüy bitti... Aşırı kıskançlık sağlıklı değildir, insanın kendine güveni olmadığını gösterir. Ayrıca aşırı kıskançlık hem sevgiliyi hem de insanın kendisini çok yıpratır. Kıskanılan kişinin sonunda kaçmasına yol açar.
”Ben aldatmıyorum, gözüm başkasına da kaymıyor. Ama demek ki yapsam da bir şey değişmeyecek” diyebilir sonunda. “Başkalarına güvenmiyorum” diyorsun. Evet çevre çok kışkırtıcı olabilir. Ama bir şey yapamazsın, engel olamazsın. Bu nedenle ona mutlu bir hayat sağla. Vıdı vıdı yapmayı sürdürürsen onu kıskanmana gerek kalmayacak, çünkü senden çok uzaklara kaçacak, bilmiş ol...

 

Yazarın Tüm Yazıları