Kadının misyonu erkeğini mutlu etmektir, kariyer onun neyine (!)

Zaman zaman köşenizi okur ve bir erkek olarak Türk kadınlarına verdiğiniz tavsiyeleri ilgiyle takip ederim.

Bence bazı insanlarca dudak bükülerek anılmanıza rağmen aslında oldukça önemli bir misyon yürütmektesiniz. Zavallı genç kızlarımıza ve çaresiz kalmış kadınlarımıza o kitlelere ulaşan köşenizden seslenebilmekte ve eğitim düzeyi oldukça düşük olan toplumumuzu bir nebze olsun aydınlatma imkanı bulmaktasınız. Ancak, sanırım sizi birkaç konuda uyarmak zorundayım, zira yazılarınız yukarıda bahsettiğimiz kadın ve kızlarca çok okunuyor ve önemseniyor.

Toplumumuzda kadınların bu derece ezilip bunalımlara girmelerinin pek çok nedeni var. Kadının öyle kadın haliyle kariyer filan yapıyorsa da bunun yanı sıra karılık görevlerini katiyen unutmaması gerekiyor. Kadın mümkünse öyle kariyer gibi iddialı işlere girişmemeli çünkü kadının en önemli misyonu erkeğini memnun etmektir. Zaten erkeğin annesi bu amaçla evlendirir oğlunu. Bunları yapmayan bir kadından hayır gelir mi? Aksi, Türk geleneklerine ve de ’Güzin Abla’ konseptine aykırıdır. Eskaza bu tarz bir ihmal varsa o erkek tabii ki bir başka kadına doğru kendisini itilmiş hissedecektir. Bunu yapmasında hiçbir mahsur yoktur.

Çünkü kadının görevi ağlamak sızlamak değil erkeğini, erini, yiğidini anlamak, ona şefkat göstermektir. Erkeği aldattığında da onu affetmesi beklenir. Zira aldatılmayı hak etmiştir kadın. Zaten şöyle düşünmelidir kadın: O bir erkektir yapar, sonuçta zayıf bir anına gelmiştir. Toplum ve Güzin Ablamız bir kadından böyle davranmasını bekler. Hele adam bir büyüklük yapmış ve af dilemişse artık bunun tartışması olmaz. Affetmezse o kadını toplum kınar.

Biliyorum benim yazdıklarım ne sizin görüşlerinizi değiştirir ne de zavallı ezik kadınlarımızın kaderini. Ama bilin ki şu yukarıda yazdıklarımız ve çizdiğimiz tablo kadınlarımızın ileri bir adım dahi atmalarını engelliyor. Erkek anaları ve onlarla paralel olarak tüm toplum erkek çocuklarına bu değerleri yavaş yavaş aşılıyor ve büyüdükleri zaman "namus, at, avrat" edebiyatı ile beyinleri yıkanmış birer birey oluyorlar. Ve buna bizzat kadınlarımız da çanak tutuyor. Sizden ricam böyle önemli bir imkana sahip olan bir köşe yazarı olarak daha duyarlı olup, onları artık kimliklerini kazanabilmeleri için desteklemeniz.

RUMUZ: UYARI

Sevgili okurum, müstehzi ifadenizle beni bir yandan överken bir yandan da haksız yere suçlamaktasınız. Söylediklerinizde gerçek payı var ama beni de bu yanlış tutuma destek veren biri olarak görmenize üzüldüm. Yazılarımı sürekli okuyor olsaydınız tam tersini görürdünüz. Hele aldatılan kadına "affet" diye ancak eşine olan bağlılığı, sevgisi ve birkaç çocuk anasıysa, maddi olanaksızlığı nedeniyle birkaç kez söylemişimdir. Ama genelde, aldatan erkeğin affedildiğinde bunu tekrarlayacağına inandığımı belirtirim. Ülkemizdeki kadınların eğitim almaları, çalışıp ayakları üzerinde durabilmeleri için en çok çırpınan da benim. Belirli bir kariyere ulaşıp, eş-çocuk-mutfak üçgeninden ibaret bir yaşamı seçmemeleri için sürekli uyarı halindeyim. Ben üç kuşaktır çalışan kadınlardan oluşan bir ailenin kızıyım. Anneannem, hep söylerim, Türkiye’nin ilk çalışan kadınlarından biriydi. Hemen hemen ölünceye kadar çalıştı. Annem de öyle... Ben de umarım öyle olacağım. Ancak benim kariyer sahibi kadınlara zaman zaman yazdığım "Eşlerinizi de ihmal etmeyin, bu arada onlara da sevginizi ve ilginizi göstermeyi unutmayın" sözlerim, eşleri ya da beraber oldukları erkekler tarafından bir kenara atılmış, unutulmuş olmaktan kaynaklanan yakınmalarıydı. Ben de buna karşılık "Kariyer tamam da, eşinizi de önemseyin" demişimdir.

Onun uğruna işimi, sağlığımı huzurumu, gururumu kaybettim

Güzin Abla. 28 yaşındayım, Antalya’da oturuyorum. 2.5 yıldır çok sevdiğim, aşık olduğum bir kız var. Onu kazanabilmek için pek çok fedakarlık yaptım ama kazanamadım. Tabii ki zoraki sevgi olmaz ama gönül bu, unut deyince unutulmuyor. Daha ilk gördüğümde ondan çok etkilenmiştim. 2.5 yıldır onun uğruna, işimi, huzurumu, sağlığımı, gururumu kaybettim. Beni ona sürükleyen bir şey var; aklımdan hiç çıkmıyor. Ona olan sevgim, ona olan hayranlığım, ona olan aşkım, ona olan tutkum, ona olan saygım artık beni bitirdi. Her dakika, her saat, her gün, her hafta, artık dakika başı onu düşünmekten yoruldum. Uyuyamıyorum hiçbir iş yapamıyorum. İntihar etmeyi bile düşündüm ama Allah korkusu buna engel oldu. Çok acılar çektim ama sevmek bambaşka bir şeymiş; insanın aklını başından alıyor. Artık kafam çalışmıyor, unutamıyorum, gördüğün gibi çok kötü durumdayım. 

RUMUZ: TUTKUM

Oğlum gerçekten bu seninki tutku. Hatta psikolojik açıdan kötü durumdasın diyebilirim. Belki de bir uzmandan yardım almalısın. Bu senin haline eskiler "kara sevda" derlermiş. Ama bence bu tutku biraz da karşılık görmemenden kaynaklanıyor. Eminim karşılık görseydin, bu aşk böyle tutku haline gelmezdi.

Güzin Abla; psikolojim çok bozuk, boşanıyorum

Senden acil olarak tavsiyelerini bekliyorum. Eşim bana çok eziyet etti çok şiddet gördüm.

Annemlerin yanına geldim. Beni uzun süre aramadı. Üstelik bana "Kendine başka koca bul" dedi ama şimdi dava açılacağını duyunca "Ben senden boşanmam" diyor. Hatta kendine zarar vereceğini söylüyor ama ben boşanmak istiyorum çünkü yaptıklarını unutamıyorum. Dönersem yine aynı şeyler olacak, artık ona güvenemiyorum. Bugüne kadar hep ailesinin sözünden çıkmadı, beni çok ezdi. Ne yapayım? 

RUMUZ: KARDELEN

Kızım, bu boş laflara inanma, sırf seni etkilemek için söylüyor bunları. Bak ne diyorsun, "Ben eşimin eziyetlerinden, dayağından bıktım, artık geri dönemem. Ona güvenmiyorum." İşte bu her şeyin özeti. Artık "Ne yapmalıyım, gerçekten kendine zarar verir mi" gibi düşünceleri bırak bir kenara. Annenin evine gelmiş, sığınmış, huzur bulmuşsun. Boşanır, bir iş bulur çalışırsın. Kendine yeni bir hayat çizersin. O boşanmak istemese de senin çektiklerini bilen bir şahit olur elbette.
Yazarın Tüm Yazıları