Hiç kimsenin sizi üzmesine izin vermeyin

Bu çok içten, açık yürekli genç okurumun yazısına çok fazla yorum yapma gereği görmüyorum.

Haberin Devamı

Onun ilişkiler karşısındaki değerlendirmesi bana da çok uygun geldi. 
Ekleyeceğim tek şey; kimsenin sizi ezmesine, üzmesine, yıpratmasına, hasta etmesine izin vermeyin. Gerçekten çok değerlisiniz, bunu sakın unutmayın.

İşe, her gün aynaya bakıp “Ben çok değerliyim” demekle başla

Beş yıllık ilişkim, dengemi ve sağlığımı fazlasıyla bozdu. Çok sevmeme rağmen ayrılmak istiyordum ama yapamıyordum. Sonunda kararlı davrandım, ilişkimi bitirdim. Şimdi mutlu ve huzurluyum.

Feyza Hanım, 2 Nisan’da yayınladığınız, “Kafası Karışık” rumuzlu okurunuzun mektubunu okurken kendimden bir şeyler buldum.
En zor ve kararsız anımda bana verilen bir tavsiyeyi sizin aracılığınızla o genç hanıma iletmek istedim.
Ben, 28 yaşında, güzel, iyi huylu, başarılı, neşeli, sevgi dolu bir akademisyenim.
Beş yıl ilişki yaşadığım ve evlenmeyi düşündüğüm, ilk flörtüm olan erkek arkadaşımla o okurunuzun anlattıklarına benzer şeyler yaşadım.
İyi bir eğitim almış, kariyer sahibi, yakışıklı, çevresince takdir edilen, ailemin de sevdiği biriydi.
Onda beni ilk etkileyen sağlam karakteri, dürüstlüğü ve bana verdiği değerdi.
Gelin görün ki, bu “mükemmel” denebilecek kişiyle ilişkimizin ilk yılından sonra problemler yaşamaya başladık.
Giyimime, arkadaşlarıma müdahale eder oldu. Beni sürekli yeren, olumsuz eleştiriler yapmaya başladı. Dahası, beni aldattı. Aşkımla gururum arasında büyük savaş verdim.
Yeniden bir araya gelmemiz için çok yalvardı, ikna oldum.
Cinsellik yaşamıyor olmamız onun bahanesi, benim de ikna olma sebebimdi.
Çok aşağılandım. Depresyona girdim. Aşırı kilo aldım. Arkadaş ve sosyal çevremden soyutlandım. Yüksek lisans eğitimim, iş hayatım olumsuz etkilendi.
Bu dengesiz ve sağlıksız ilişki, benim de dengemi ve sağlığımı fazlasıyla bozdu.
Bir insan her gün ağlar mı? Ağlayabiliyormuş.
Çok sevmeme rağmen ayrılmak istiyordum ama ayrılamıyordum.
Ona olan zaafımı anlamıştı ve bunu çok güzel kullanır olmuştu.
Kendimi o kadar değersiz ve ona muhtaç hissettirmişti ki, eğer ondan ayrılırsam başka kimsenin beni sevemeyeceğine, onsuz hiç mutlu olamayacağıma inanmıştım.
Yine de destek almaya karar verecek kadar aklım yerindeydi.
“Evlenmeden önce ilişki terapistine gidelim” dedim. Sorunun bende olduğunu, kendisinin terapiste gitmeye ihtiyacı olmadığını söyledi. Ben yine de gittim. Aldığım terapiler, psikolojimin düzelmesini, ağlama krizlerimin son bulmasını sağladı.
İlişkideki tecrübesizliğim yüzünden yaptığım hataların farkına vardım ve elimden geldiğince düzelttim. Ancak ilişkimiz yine düzelmedi.
Bir huzursuzluk çıkarır, kavga edip küser, günlerce görüşmezdi. Sonra sorunlarımızı çözmek için oturup konuşur, barışırdık.
Bu kısırdöngü tam beş yıl sürdü. Ta ki ben, abla bildiğim kuzenimin sözleriyle kendime gelinceye kadar.
Dertleştiğimiz bir gün ablam bana şöyle dedi: “Sen kendine olan inancını yitirmişsin. Kendinin ne kadar değerli olduğunu unutmuşsun. Ben sana ayrıl ya da devam et demeyeceğim. Onu da suçlamayacağım, çünkü onun suçu yok. Sen nasıl böyleysen, o da öyle bir insan. Değişmesini bekleme. Senin yapman gereken en önemli şey, kaybettiğin benliğini yeniden bulman. Değerini yeniden keşfet. Ondan sonra kararını ver. Ve işe, her gün aynaya bakıp ‘Ben çok değerliyim’ demekle başla.”
Sizin, okurunuza verdiğiniz cevap çok yerinde, çok doğru. Ama bunu okumanın, sizden ya da çevresinden duymanın ona hiçbir faydası yok, inanın. Kendimden biliyorum.
Kafası karışık da olsa, aslında olan bitenin farkında. Sadece eyleme geçecek gücü, değeri kendinde bulamıyor.
Ben başardım. Onunla hayatı paylaşmamın mümkün olmadığını anladım. Ayrılmaya karar verdim.
Önceki gibi kısırdöngüye de girmedik, çünkü bu defa kararlı ve güçlüydüm. Artık kendimdim. Ta en baştaki ‘BEN’e kavuştum. Bilinçlendim. Karar verdim, eyleme geçtim.
İlk aşkımın, birlikte yaşlanacağımı düşündüğüm adamın hayatımdan çıkmasının yasını tuttum uzunca bir süre.
Bugünse, bana çok şey kattığını düşündüğüm, yaşadığım için pişman olmadığım, içimde tatlı bir sızı bırakan, iyi-kötü anılarla dolu efsanevi bir aşk hikâyem var.
Huzurluyum, mutluyum. Beni ben yapan hayatıma kavuştum.
20 yaşındaki okurunuz da çok değerli biri. En kısa zamanda eğitimini tamamlayıp kariyer edinsin. Kendi ayakları üzerinde, sapasağlam dursun.
Ve her gün aynanın karşısına geçip “Ben çok değerliyim” diye tekrarlasın. Eminim kendisi için en doğru kararı verecek.
İlişki, aşk, evlilik, gerçek değeriyle yaşandığında güzeldir.
Rumuz: Bir Tavsiyem Var

Yazarın Tüm Yazıları