Paylaş
“Apartmanda kedi besleyip egolarını tatmin ediyorlar” başlıklı mektup, size bu teşekkür mail’ini göndermeme vesile oldu. Sizin de belirttiğiniz gibi, her canlı için var olmak haktır.
Size o yazıyı göndereni de anlamaya çalıştım. Anlayamadım...
Dediğiniz gibi, ego asıl kendi yaşamı için başka hayatlara müdahale etmektir, onların yaşamalarına katlanamamaktır. Çok güzel açıklamışsınız. Kimseyi kırmadan.
Ama benim söylemek istediğim, keşke o kişiyi kazanmak için bir parça sevgi tohumu da ekseydiniz en son cümlenize... “İnanıyorum ki bundan sonra siz de onları anlayacak ve bir hayvansever olacaksınız” deseydiniz...
Ben o kişiye şunları söylemek isterdim:
Siz susadığınızda su, acıktığınızda yemek bulabilirsiniz. Onlarınsa her gün, her öğün aynı dertleri var; yemek ve su bulabilmek. Bizim bozduğumuz doğada yaşamaya çalışıyorlar üstelik.
Hayvanları anlamak, aslında yüreğinin yerinde olup olmadığının sağlamasını yapmak demek..
Rumuz: Hayvansever bir okurunuz
Hayvanlarla ilgili her satırınıza katılıyorum.
Ama “İnanıyorum ki bundan sonra siz de bir hayvansever olacaksınız” dememi bekliyormuşsunuz ona. Hayır, sevgili okurum. Bu tür insanlara iki cümleyle hayvan sevgisi aşılamak pek mümkün olmuyor ne yazık ki. Onların zamana ve deneyime ihtiyaçları var.
İnanıyorum ki torunları onlara hayvan sevgisi aşılayacak. Bugünün çocukları öyle hayvan dostu ki. Onları gördükçe umutlarım yeniden yeşeriyor.
Datça’da terk edilmiş hayvanlar bizi çok üzdü
Güzin Abla, bu sene ailemle birlikte tatil için Datça’ya gittik. Datça’nın huzur verici bir tatil beldesi olduğunu düşünüyorduk, ancak orada yaşadıklarımız bize mutsuzluk ve acı verdi.
Datça girişindeki en işlek yollarda hem aç hem de susuz kediler, köpekler, yavrularıyla bırakılmış eşekleri görmek bizi hem şaşırttı hem de üzdü.
Her köşe başında sokağa salıverilmiş ve bitkin düşmüş tasmalı köpeklere, ağaçların arasına saklanmış perişan halde kedi yavrularına rastladık.
Sahilde ve plajlarda da yarı baygın yatan hayvanların bir kısmının arka bacağının kırık olduğunu gördük.
Düşünsenize, yazın 38-40 derece sıcağında aç ve susuz kalmışsınız, kemikleriniz kırık, sahipsiz ve sevgisizsiniz. Ne hissedersiniz?
Bir de hayvanlara yardım etmek, onları doyurmak istediğimizde çoğu dükkân sahibinden tepki gördük.
Bazı yerlerde onlar için bırakılmış su kapları çöp ve taş doluydu.
Hayvanların hiçbiri saldırgan bir tutum sergilemediği gibi sevgiye, insan elinin şefkatine aç haldeydiler.
Tatilde tanıştığımız kişiler, Didim’de hayvanların durumunun daha da acı olduğunu söyledi.
Ben, hayvanları önce sahiplenip, oyuncak gibi kullanıp sonra sokağa terk eden o acımasız kişileri suçluyorum.
Herkesi de o kimsesiz, biçare hayvanlarla empati kurarak, onları anlamaya, onlara yardım etmeye, imdat çığlıklarını duymaya çağırıyorum!
Rumuz: Peri
Datça halkının aslında çok hayvansever olduğunu söylemek isterim size.
Hele buraya yerleşmiş iki hayvansever; Hans Bey ve Yolanda Hanım, burada inanılmazı başarıyorlar. Çok büyük olmasa da ideal bir barınak geliştirmişler. Sokak hayvanlarının kısırlaştırılması, tedavisi ve aşılanması onların görevi.
Ama her yaz sonu, hayvanlarını sokağa bırakıp gidenlerle mücadele etmek mümkün değil. Sokaktaki hayvanlar bu yüzden giderek çoğalıyor, bu hayata ayak uyduramıyorlar.
Paylaş