Paylaş
2004 yılında TBMM’de kabul edilen 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun, özellikle hayvanlara yapılan işkence ve vahşeti suç saymaması, kabahat olarak tanımlaması nedeniyle yasadan beklenen iyileşmeler gerçekleşemedi.
Parti ayırımı olmadan belediyelerin önemli bir kısmı hâlâ hayvanları zehirleyip, saatlerce acı çektirip öldürüyor, vuruyor, yarı canlı gömüyor ve bakımevleri denilen ilkel ölüm kamplarında açlıktan ölüme mahkûm ediyor.
Siz, yeni dönem TBMM milletvekilliği için meclise giriyorsunuz.
Siz yeni milletvekillerimizden, öncelikli hayati önem taşıyan talebimiz, “TBMM de bekleyen, 2004 yılında kabul edilen yasadaki hakları dahi kaybettiren yeni yasa tasarısının geri çekilerek, demokratik ortamda sivil toplum kuruşlarının görüşleri dikkate alınarak yeni bir yasa tasarısı hazırlanmasına” destek vermenizdir.
Bu bağlamda, meclise gireceğiniz şu günlerde aşağıdaki hususların takipçisi olacağınıza “söz vermenizi” istiyoruz.
1- Yasanın TCK kapsamına alınması: Hayvana vahşet ve işkence mevcut yasada “kabahat” olarak tanımlanıyor ve sadece para cezası veriliyor. Yasanın TCK kapsamına alınmasını talep ediyoruz.
2- Belediye bakım evlerinin ölüm kampı olmaktan kurtarılması: Belediye bakımevlerinin büyük çoğunluğu, tedavi, yemek ve bakım hizmeti vermiyor. Hayvanların açlık ve hastalıkla gelen ölümlere teslim oluyor.
Bu bakımevlerinin, belediyelerce STK’lar ve gönüllüler ile işbirliği halinde gerçek anlamda Tedavi, kısırlaştırma ve müşahade evlerine dönüşmesinin sağlanması için yasal düzenleme talep ediyoruz. Görevini yapmayan, hayvanları öldüren, zehirleyen belediyeler için yasal yaptırımlar getirilmelidir.
3- Hayvanat bahçelerine yasak getirilmesi: Yeni hayvanat bahçeleri açılmasının yasaklanması, mevcutların koşullarının düzeltilmesi gerekiyor.
4- Yunus parklarının yasaklanması: Saatte 60-70 km hız yapabilen okyanusların özgür hayvanları olan yunusların daracık havuzlara hapsedilmesi yasaklanmalı.
5- Sirklerin yasaklanması: Sirklerdeki hayvanların çivili ve elektrikli sopalar ile çoğu kez işkence altında eğitilmeleri nedeni ile sirkler yasaklanmalı.
6- Hayvanlar üzerinde deney yapılmaması için düzenleme: Biz hamster’lar, tavşanlar, domuzlar gibi hayvanları “işkenceli deneylerden” kurtarmaya çalışırken, sahipsiz kedi ve köpeklerimiz üzerinde deney yapılması asla kabul edilemez.
7- Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın kadro ve ekipman olarak güçlendirilmesi: Hayvanları Koruma Kanunu’nun mevcut maddeleri bile uygulanamıyor.
Çünkü Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın şehirlerde yeterli kadrosu, araç ve ekipmanı yok. Bakanlık bu bakımdan güçlendirilmeli.
8- Kısırlaştırmaya teşvik edilmeli: Sokaktaki hayvanların sayısının kontrol altına alınması, onların toplanarak devasa ölüm kamplarına konması ile mümkün olmaz.
Sayının kontrol altında alınması, kısırlaştırmanın seferberlik şeklinde yapılması, ithalatın ve kaçak girişlerin durdurulması gerekir.
9- Doğalarında insanla birlikte yaşamak olan köpeklerin konması için devasa bakımevlerinin ölüm kampı olacağı bilinmelidir.
Bunun yerine küçük ölçekli kısırlaştırma merkezleri yapılmalıdır. Yeni yasada toplama asla olmamalıdır.
10- Tehlikeli hayvan tabiri yasada yer almamalı: Yasaklı ırk tabir edilen köpekler yıllardır belediye barınaklarında, hücrelerde acı içinde can vermektedirler.
Tehlikeli ırk yoktur, tehlikeli sahip vardır. Bu nedenle güçlü köpeklerin sahiplenilmesinde ciddi kriterler getirilmeli, üretim kontrol altına alınmalıdır.
11- Dövüşlere karşı adli idari tedbirler alınmalı: İnternet ortamında dövüş, tehlikeli sayılan ırkların üretimi ve kaçak üretim serbestçe yapılmaktadır. Bunun önlenmesi ve kontrol altına alınması için yasal yaptırımlar getirilmelidir.
12- Okul müfredatlarına hayvan sevgisi ve merhamet dersi konulmalı:
Şiddetin 12 yaşa indiği günümüzde, toplumda yeniden merhamet ve şefkat duygularının yerleştirilmesi, sadece hayvanlar için değil, toplumsal şiddeti de önlemesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Hayvanla büyüyen çocukların sorumluluk ve merhamet duygusu çok daha iyi gelişmektedir.
Sitare Şahin
www.haykonfed.org
Paylaş