Haydi yine sevgiden konuşalım

Sevgili okurlarım, bugün benim için çok özel bir gün; kızımın doğum günü... Hani “yaş 35, yolun yarısı eder” diyor ya şair, kızım da yolun yarısına geldi... Allah uzun ömürler versin ona...

İşte bu yüzden güzel şeylerden söz etmek istiyorum bugün size. Umutsuz aşklar, ihanetler, sevgisiz gönüller değil bugünkü yazımın konusu.
Tam aksine, çok beğendiğim gerçek bir yazardan; Emel Aygören şen’den sevgi üzerine, umut üzerine, hayattan keyif alabilmek üzerine çok hoş, hepimize gerekli olan mutluluk ve ümidi aşılayacak bir yazı bu.
Sevmek, insanın yüreğinde umut pırıltıları açar. Hepinize sevgi dolu, umut dolu bir yaşam diliyorum...

Sevgiyi yazmaktan bıkmadım ben

Küçük çocuğun yüreğine mayalanmıştır sevgi. Onun gözlerinde çoğalır en kolay... şeker kadar tatlıdır sevginin keyfini yaşamak. Ve şekerin suda erimesi kadar kolaydır sevgi üretmek.
Kimi, bir çiçeğin taç yapraklarının rengindedir; pembe, sarı, mor... Kimi, okyanusların renginde; koyu mavi veya lacivert... Kimi zaman da mavi büyük bulut veya pembe bulutun rengini alır sevgi...
Kuş cıvıltılarıyla anlatılır zaman zaman. En coşkulu müziğin notalarındadır, kulağımıza fısıldanır. Bazen bir yudum sudur sevgi. Bazen de sebil olur; güneşin sıcağında, çöl ortasında ve en umulmazdadır...
Ruhumuzun ekmeğidir sevgi, besler, besler, besler. Mayalanır, artar ve hiç eksilmez...
Sevgi, sağlığımızın güvencesidir. Tüm rahatsızlıklarımızın en etkili ilacıdır. Tüm dertlerimizin dermanıdır.
Yağmur olup sağanak sağanak iner üzerimize sevgi. Sırılsıklam oluruz. Bolluk bereket getirir yüreğimize, sevdikçe severiz... Yediveren gülleri gibidir, hiç solmaz bitmez tükenmez... Toprağın bereketini anımsatır, sevdikçe sever, sevdikçe sever, sevdikçe sever ve seviliriz.
Umut çiçeklerimizin can damarı
Bir sokak köpeğinin hüzünlü bakışlarında rastlarız sevgiye. Veya kanadı kırılmış bir serçenin avucumuza bıraktığı sıcaklıkta hissederiz yüreğimizdeki sevginin varlığını.
Sevgi, var oluştur. Sevgi, hayatla aramızdaki en güvenli bağdır. Yaşama garantimizdir. Sevgi, başarılarımızın gölgesidir. Umut çiçeklerimizin can damarıdır. Karmaşık problemlerimizin çözüm formülüdür.
Sevgi, hayata karşı bağışıklık kaynağımızdır. Dirençli oluruz her türlü darbeye karşı. Hiçbir güç yere düşüremez bizi. En kötü zamanlarda tutunduğumuz dal olur sevgimiz. Umut yüklü gemimiz olur ummanların girdabında...
Dalgaların arasında umut veren fenerimizdir. Sığındığımız en kuytu limandır, fırtınalarda. Karanlık gecelerimizin huzurlu sabah aydınlığıdır...
Sevgi, Tanrı’nın canlılara bahşettiği en değerli olgudur... En onulmaz yaraların merhemidir sevgi. Hele bir sevmeyegörelim, minik keyif kıpırtıları ile mutluluk dalgaları yaratmak ve kendi yarattığımız bu mutluluk dalgalarıyla hayatın tadını çıkarmak çok daha kolay olacaktır, göreceksiniz.
Yok yok! Hayır, hiç de zor değil sevmek, hayattan keyif alabilmek... Yeter ki gören gözlerle, seven gözlerle bakın.
Siz hiç palyaço oldunuz mu?
ışte size aklıma gelen birkaç keyif kıpırtısı: ıki yudumluk kahveyi, kendi ellerinizle pişirip, fincanınıza boşaltırken burnunuza gelen mis gibi kahve kokusu...
Öylesine çok minik keyif kıpırtıları var ki hayattan zevk alabilmemizi sağlayan... Deniz kıyısında dolaştığınızda, yunus balıklarının suya dalıp çıkmalarına tanık oldunuz mu hiç? Tanrım! Ne büyük keyif...
Söyler misiniz lütfen, siz kaç bahar yuvasından, yavrularına uçmayı öğreten anne kuşların görüntüsünü izlediniz? Kuşların çıkardığı cıvıltıyı dinlediniz? Haklısınız, yaşadığınız yerde ne ağacı, ne kuşu?
Pekala hiç mi ekmek fırını önünden geçerken burnunuza sıcacık ekmek kokusu gelmedi? Yolda yürürken, kaldırım kenarlarında bir karışlık toprak çizgisinde karınca yuvasına rastlamadınız mı hiç? Tren istasyonlarında, birbirine sarılıp hasret gideren iki insanın, vuslat zevkine tanık olmadınız mı?
Okumayı öğrenen küçük çocuğun heyecanına ortak olmadınız mı? Şifa bulmuş bir hasta yakınınızı, hastane kapısından evine taburcu olurken görmediniz mi hiç?
Bir arkadaşınızın yeni doğan bebeğini kutlamaya gittiğinizde, kadının lohusalık güzelliğini görüp imrendiğiniz olmadı mı? Minik bebeğin, emekleme döneminin ardından ilk adımlarını attığı anı görüntülemediniz mi? Bebeğin kendi başarısını sizinle paylaşma coşkusunu hissetmediniz mi?
Siz hiç palyaço oldunuz mu? Evet palyaço olup, bir çocuğun gözlerinde keyiften kaybolmayı denediniz mi?
Bakın işte her yanımız bahar... Her yer uyanıyor... Dertlerinize, üzüntülerinize dalıp hayatınızı zindan edeceğinize, bu güzellikleri görüp sevmeyi deneyin. Üzüntülerinizi unutmayı deneyin... Yaşamayı deneyin...
Siz hayattan keyif almayı denediniz mi hiç!
Emel Aygören Şen
Yazarın Tüm Yazıları