Esra Ceyhan’ın programında SÖYLEYEMEDİKLERİM

Biliyorsunuz, ben pek fazla televizyon programına çıkmam, seçiciyimdir. Ben yeni CD’sini tanıtmak isteyen bir sanatçı değilim.

Yeni kitabını tanıtmak isteyen bir yazar da, müşteri potansiyelini kanallara çıkarak artırmak isteyen biri de... Eksik olmasınlar okurlarım tarafından çok sevilen, sayılan biriyim ve yeterince tanınıyorum (tabii bu daha çok anneciğimin sayesinde). Ben de onun adını devam ettirmekten gurur duyuyorum. Bu şekilde de annem dünyada ilk kez, kendisi vefat ettiği halde, adı, resmi ve köşesi sürdürülen ilk ve son yazar, sanırım.

Esra Ceyhan sevdiğim, beğendiğim, saygılı, asla çirkin polemiklere katılmayan, programının düzeyini koruyan bir yapımcı. Bir de söylemeden yapamayacağım, çok güzel bir kadın. Nasıl da çabucak o doğum kilolarını vermiş! Şaşarsınız...

Beni programına davet etti, bir gün önce de uzun çekimler yapıldı evimde. Bilmem izlediniz mi, salı günkü programındaydım. Ama 6 kişilik konuk grubu arasında kaynayıp gittim. Hazırladığım tüm konular, ilginç mektuplar, hepsi güme gitti. Doğrusu üzülmedim desem yalan olur. Nadide Sultan’ın o kadar anlatacak şeyi vardı ki... Neredeyse tüm program onun üzerine yoğunlaşmıştı.

Kadınlar ezilmesin

Bu arada Sacit Aslan, ailesi ve babasıyla sorunlarını anlattı. Bir sanatçıyla girdiği haklı hukuk mücadelesini anlattı, anlattı da anlattı... Ve ben, izlediyseniz görmüşsünüzdür, bir köşede hanım hanımcık oturakaldım. Dayak yiyen, aldatılan kadınların boşanmaktan kaçınmalarının nedenlerini açıklamaya çalıştığımda, (kendi üst düzey çevresinin dışındaki dünyayı bilmediğinden), kadınların boşanıp, kolay iş bulabileceğini savunan, bir psikolog hanımla fikir çatışmamız dışında, pek de söz hakkı düşmedi bana. Oysa kadın hakları ile ilgili söyleyecek sözlerim vardı. Tecavüze uğrayan kadınların haklarıyla ilgili söyleyeceklerim vardı. İhanet eden erkekler ve ihanete uğrayan kadınlar, bir erkeğin ikinci kadını olmaktan çekinmeyen, yuva yıkan kadınlar hakkında söyleyecek sözlerim vardı... Gencecik kızların internet ortamında nasıl kandırıldıklarıyla ilgili söyleyeceklerim vardı... Olmadı, umarım bir başka sefere imkan bulurum ya da köşemden mücadelemi sürdürmeye devam ederim.

İş yerindeki arkadaşımdan çok şikayetçiyim

Yazılarını her gün okuyorum; okuyamadıklarımı ertesi günü okuyorum. Anlayacağın doyamıyorum yazılarına. Seni çok seviyoruz bize yardımcı olduğun için. Ablacığım, benim sorunum köşendekilerden farklı. Allaha bin şükür ailem, kardeşlerim, arkadaşlarım, sevgilim, patronum hepsi çok iyiler; hiç şikayetim yok. Benim tek şikayetim iş arkadaşımdan, o kadar kötü bir insan ki anlatamam. Halbuki benden sadece 4 yaş büyük ve ikimiz de aynı işi yapıyoruz. Patronumun (bu arada patronumuz kadın) bana iyi davranmasına tahammül edemiyor. Oysa bana ters davransa da, patronu, patron olduğu için el üstünde tutuyor. Bir şey sorunca bana bağırmaya başlıyor. Ama ben meslek eğitimimi yeni bitirdim. İşçi olarak çalışıyorum. Aynı odada oturuyoruz, böylesi daha da zor ama ayrı odalar mümkün değil. "Kalk şunu yap, bunu yap" deyip duruyor. Bu yüzden kendi işime, kendi dosyalarıma bakamıyorum. İşimi yetiştiremiyorum. O zaman da bana, "Çok yavaşsın" diyor. Patronuna söylesem de pek fark etmez çünkü patron yan tarafta oturuyor ve aramızda geçen her şeyi duyuyor.

Patronum bana "Onda sevgi eksikliği var" diyor. Bu kız 27 yaşında ama bugüne kadar tek bir erkek arkadaşı olmamış. Ailesi de zaten soğuk insanlar. İşimi bırakmak istemiyorum çünkü işimi ve patronumu çok seviyorum. Üstelik evime çok yakın bir yerde çalışıyorum.

RUMUZ: İMDAT YARDIM

Sevgili kızım, evet zor durumda olduğunu görüyorum. Ama biraz sabret, işinde iyice tecrübe edindiğin zaman, onun sana söz hakkı kalmayacaktır. Patronuna da işini geciktirmenin nedeninin bu genç hanım olduğunu açıkla ki yarın öbür gün, seni şikayet ederse, patron nedenini bilsin. "Bizi nasıl olsa duyuyor" diye düşünme. Şikayetçi olduğunu hissetsin, belki bir şekilde odalarınızı değiştirir sonunda.

Beykoz Anadolu Lisesi öğrencileri zor durumda

Ben Beykoz Anadolu Lisesi öğrencilerinden Servet Ç. Okulumuz 2005 yılında kuruldu. Beykoz’da ufak bir bina verildi bize. Okulumuzun 3 sınıfı vardı. Bize senenin başında "2. dönemde sizi buradan taşıyacağız, daha güzel bir binaya alacağız" diye vaatte bulundular. Ancak bir sene geçti! 2. senemizde (2006-2007 dönemi) üst katımızda bulunan Halk Eğitim Merkezi’ni çıkarttık ve yeni gelen öğrencilere 3 sınıflık bir yer daha açtık! Söz konusu yerde bu sene eğitim verilmeyecekti, taşınacaktık ancak yine taşınamadık ve bu sene okulumuz 120 öğrenci aldı.

Bu öğrencilere yer olmadığı için lisemizden 300 metre uzaklıktaki bir ilkokul binasında 9. sınıf öğrencileri eğitim görmeye başladı. Öğretmenlerimiz teneffüs aralarında bir okuldan öteki tarafa koşturup durmakta... Bunlar haricinde 6 adet, 33 kişiden oluşan, tavandan sıvaları dökülen sınıflarımız var! Bu sene bizi taşıyacaklar! Bu duruma sevinmek isterdim ama değilim! Çünkü okulumuzu taşımak istedikleri yer Çavuşbaşı Belediyesi sınırları içerisinde. Okula, Sarıyer’den gelen arkadaşlarımız bu yeni binaya gidebilmek için 3 vasıta değiştirmek zorunda. Ayrıca Beykoz adı taşıyan bir okulun Beykoz’dan uzakta olması da ayrı bir durum. Bu maili size göndermemizdeki amaç herkesin haberdar olması!

BEYKOZ ANADOLU LİSESİ ÖĞRENCİ

ÖĞRETMEN VE VELİLERİ ADINA
Yazarın Tüm Yazıları