Eski kadınlarda bu kadar depresyon ve bunalım var mıydı

Sevgili Güzin Abla, bir okurunuzun evlilikle ilgili duygu, düşünce ve yaşadıklarına yer vermişsiniz.

Anlatılanların birçoğu yaşanmakta ne yazık ki. Ancak bundan yıllar önce de annelerimizin zamanında (yaşı 60’ın üzerinde olanları kastediyorum) şimdiki kadar çok olmasa da çalışan hanımlar vardı. Kırsal kesimde değişen bir şey yok. Kentsel hayatta bir çalışan düşünelim. Örneğin bir öğretmen. O zaman da üniversite mezunu idi ama şimdiki imkanlar yoktu. Sabah kalkar, kahvaltıyı hazırlar, araba olmadığından otobüse yetişir veya yürür, okulda dersler ve öğrenci sorunları ile uğraşır. Çıkışta çarşı pazara uğrar, alışverişini yapar. Eve gelip, odununu kırar, kömürünü taşır, sobasını yakar ve akşam yemeğini hazırlar. En az 3-4 çocuğu vardır. Bulaşık elde yıkanır. Merdaneli çamaşır makinesi elde yıkamaktan daha çok zaman alır ve emek isterdi.

Ertesi günün derslerini, planlarını hazırlamak zorundadır. O zamanlar nevresim bile yoktur. Hafta sonu yarım günü yorgan kaplamaya ayırır. Çocuklara ilgi gerekir. Erkeklerin evde yardım etmesi diye bir kavram da yoktu. Ev temizliklerini zaten kendileri yapmak zorundaydılar. Sadece doktor hanımlar temizliğe yardımcı alabilirlerdi. Her iki taraftan da yatılı misafirler eksik olmazdı. Şimdi hazır satılan pek çok yiyecek evde yapılmak zorundaydı vs. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Çocukluğumdan hatırladığım kadarıyla hem çalışıp hem evi, eşini ve çocukları idare eden kadınlarda depresif ruh hali vb. yakınmaları duymazdım. Şimdi en az kazanan bir çalışan bile eskinin lise öğretmeninden çok daha fazla olanaklara sahip. Çünkü eşler de genellikle bütün işleri paylaşıyorlar, teknolojik olanaklardan herkes yararlanabiliyor. Arabası olmayan yok gibi. Yemekler istendiğinde dışarıda yeniyor. (Orta sınıf bir aileden söz ediyorum.) Kadınlar evlenecekleri erkekleri kendileri seçiyorlar. Aslında isteklerin sonu yok ama neden elimizdekilere şükretmiyoruz da depresyona girmek için bahaneler arıyoruz. Bir sürü soru geliyor aklıma. Neden ilgi ve imkanları yetersiz görüyoruz, buldukça doyumsuz olup, çareyi doktorlarda arıyoruz. Neden boşanmalar her yıl daha çok artıyor, biz hayattan ne bekliyoruz, ne buluyoruz? Acaba küçük mutlulukların değerini bilmediğimizden büyük beklentiler içine girip, mutlulukların yanı başımızdan geçtiğini göremediğimizden mi? Her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum.

RUMUZ: AYLA


Sevgili okurum, yazdıklarınız beni gençliğime götürdü. O merdaneli çamaşır makinesi dönemini ben de yaşadım. Evde dört kişiydik ve ben çalıştığım için her pazar gününü çamaşır yıkamaya ayırırdım ve tüm günümü alırdı.

Diğer anlattıklarınızda da çok büyük bir gerçek payı var. Ancak şu da var ki, hayat her şeye rağmen bu kadar stresli değildi. Çalışma hayatındaki kadın bu kadar baskı altında değildi. Ben, 1901 doğumlu anneannesi bile çalışan, onun Türkiye’nin ilk çalışan kadınlarından biri olması nedeniyle her zaman gurur duyan bir insanım. O zamanlar insanlar küçük mutluluklarla yaşamdan zevk almayı bilirlerdi. Bugünkü olanaklar olmadığı için de beklentiler de bu kadar fazla değildi. Ve beklentiler arttıkça, bunalımlar ve boşanmalar da o düzeyde artmakta. Elbette yaşamın her döneminde, insan sağlıklı olduğu sürece her şeye şükretmesini bilmeli. Yine de bu sözünü ettiğiniz, orta sınıf diye adlandırdığınız, bu insanların hepsi bu anlattığınız koşullarda yaşamıyor ne yazık ki... Dört kişilik bir ailenin bırakın dışarıda yemek yemesini (ki en az 120 YTL ayırmak gerekiyor) bir aylık mutfak masrafı; o da kısıtlı olmak koşuluyla 700 ila 800 YTL dolaylarında... Tabii lüks sınıfı ele almayalım... Yine evli kadınların, bugünkü kadar eşlerinin bir başkasına kayması, terk edilmek, boşanmak gibi endişeleri de yoktu.

Erkekler de, kadınlar da edepleriyle eşlerine bağlı yaşarlardı.

Kızımın yaşadığı kulak burun sorunu bizi üzüyor

Sevgili Güzin Abla, zaman zaman bu aşk ya da evlilik sorunları dışında bizleri sağlık sorunlarımız açısından da aydınlattığınız için size müteşekkiriz. Kızım 17 yaşında. Ancak bir yıla yakın bir süredir hem kulaklarını, hem de burnunu ilgilendiren bir sorun yaşıyor. Burnu tıkanıyor, nefes alamıyor, bu yüzden de uyku uyuyamıyor. Aynı zamanda sanki işitme zorluğu çekiyor...

Devlet hastanelerine gittik, doktorlara gösterdik ama bir çözüm bulamadılar. Bir genç doktor, kulaklarından ameliyat olması gerektiğini söyledi. Ama kızım buna çok üzüldü. Bir zamanlar Göztepe SSK Hastanesi Kulak Burun Boğaz bölümü şefi bir uzmandan söz etmiş olduğunuzu hatırlıyorum. Ona çok güvendiğinizi söylüyordunuz yanlış hatırlamıyorsam, lütfen bize bir yardımda bulunun, gencecik bir kızın acısını dindirin. Bu uzmana nasıl ulaşacağımızı belirtin; bir anne olarak size yalvarırım...

RUMUZ: BİR ANNENİN DERDİ


Bir annenin çocuklarının hastalığı karşısında nasıl endişelendiğini bilmez olur muyum, kızım yetmezmiş gibi şimdi bir de torun endişeleri yaşıyorum ben de... Allah herkesin evladını bağışlasın... Evet, çok güvendiğim bir doktorum var. Eskiden dediğiniz gibi SSK Göztepe Hastanesi’nde KBB şefi olan ama artık emekliliğini istemiş bulunan Op. Dr. Yavuz Özkan’ı anlatmış olmalıyım. Kendisi artık Kadıköy Bahariye’deki yerinde hastalarına bakıyor. Telefonu da: 0216 337 37 91. Kızınıza yardımcı olacağına inanıyorum.

Türk Eğitim Derneği başarılı öğrencilere burs veriyor

İyi bir eğitim elbette herkesin hakkıdır. Başarılı bir öğrenciyseniz ama "Yoluma ancak eğitime önem verenlerin desteğiyle devam edebilirim" diyorsanız, burs sınavına katılmak için Türk Eğitim Derneği’ne başvurmalısınız.

Türk Eğitim Derneği 2008-2009 Öğretim Yılı Bursları için son başvuru 17 Mart 2008 (bugün); burs sınav tarihi 13 Nisan 2008.

Eğitim için el ele tek yürek tek meşale

Lütfen bu önemli çağrıyı köşenizde yayınlayın...

Feza Sengel / Ayrıntılı bilgi için www.turkegitimdernegi.org.tr

T
ürk Eğitim Derneği’nin çalışmalarını takdirle izliyorum. Çağrınızı elbette severek yayınlıyorum. Ancak üzüldüğüm nokta, mailiniz elime biraz geç geçtiği için hemen yayınlama imkanı bulamamam...
Yazarın Tüm Yazıları