Sevgili ablacığım, her gün yazılarını büyük bir ilgiyle takip ediyordum. Tüm cesaretimi toplayarak en son yaşadığım ve beni çok fazla yıpratan olayı seninle paylaşmak istedim.
Eminönü’nde bulunan kuş ve hayvan pazarını görmüş ya da duymuşsundur. Ben büyük bir hata yaparak oradan henüz 55 günlük olduğu tahmin edilen bir köpek yavrusu satın aldım. Ve büyük bir coşkuyla eve geldim. Aldığım gün tasmasına, özel mamasına, vitaminine hatta tuvalet eğitimi için 520 TL ücret ödedim. Benim için önemli olan hayvanın bakımlı olması, gerekirse bir daha öderim. Çünkü ben gerçek bir hayvan severim.
Ablacığım onu alıp eve geldiğim gün köpeğimde kusma başladı. Hemen aldığım yerdeki (veteriner olduğuna halen inanmadığım), veteriner olduğunu söyleyen beyi aradım. Köpeğimin kusmaya başladığını söyledim. O da bana normal olduğunu, önemli olmadığını, henüz yavru olduğu için her şey olabileceğini söyledi. Aynı gece yavrucak ishal oldu tekrar veterineri cebinden aradım. O yine normal olduğunu söyledi. Yemek olarak aldığım kuru mamayı yedirmem ve fazla su vermemem gerektiğini söyledi. Denilenden farklı hiçbir şey yapmamama rağmen köpek kendine gelmedi. Ertesi gün; gün boyunca hiçbir şey yemeden hep uyudu. Ben de telaşla tekrar aldığım yere götürdüm, veteriner 55 günlük köpeğe 8 tane iğne yaptı. Ne olduğunu sorduğumda kaçamak cevaplar verdi. Başka bir veterinere götürmeyi teklif ettim, “Götürürsen ve eğer ölürse, ben sorumluluk almam” dedi.
“Peki” dedim ve yine aldım, eve götürdüm, hiçbir düzelme olmayınca ertesi gün aradım, köpekte bir düzelme olmadığını aksine daha kötüye gittiğini söyledim. Ve kusmalar artınca aldığım yere tekrar gittim. Yine aynı şekilde 5 tane iğne vurdu. Sadece birazcık ateşinin olduğunu, yavrularda bunun normal olduğunu söyledi. Veterinere ısrar ettim, köpeğimin iyileşinceye kadar orada kalmasını ve tedavi edilmesini rica ettim. Veteriner köpek aşısız olduğu için teklifimi reddetti ama sonunda kabul ettirdim.
Her sabah arayıp köpeğimin durumunu soruyordum; bana gayet sağlıklı olduğunu tavuk bile yediğini söylüyorlardı. Oysa bana kuru mamadan başka bir şey vermememi söylemişlerdi. Daha sonra tekrar aradığımda ise köpeğimin öldüğünü söylediler.
“Nasıl olur, ne zaman” dediğimde kaçamak cevaplar verdiler. Hemen oraya gittim.
Bana “Normal, canlı hayvan ölebilir, belki evinizde mikrop kapmıştır”dedi veteriner. Bir şey yapamayacaklarını, üzerine 150 dolar verip daha iyi bir köpek almamı söylediler. Sinirlerim çok bozuldu, bağırdım, çağırdım. Nafile orada sanki herkes örgütlenmiş, birbirlerini koruyor. Bana bir kart verdiler. 150 dolar para alacakmışım, konu kapanacakmış.
Köpeğin canı kimsenin umurunda değil. Bundan sonra evime hiçbir hayvan alamam çünkü onun ölümü beni çok yıprattı. Ayrıca köpeğin gerçekten ölüp ölmediğini bile bilmiyoruz. Belki de bana öyle dediler. Yani ablacığım hem manevi hem de maddi olarak zarara girdim. Para önemli değil ama benim yaşadıklarım herkese ders olsun ki kimse o pazardan hayvan almasın. Eğer alırsa da mutlaka check up yaptırsın. Şimdi bana ne yapmamı önerirsin. Ya da okuyucuların arasında mutlaka bir veteriner vardır. Belki bu yazıyı görünce bir görüş belirtir. Elimde köpeği aldığıma dair belgem de var, bilmeni isterim. Eminönü hayvan pazarı Nazi kampı gibi. Hayvanlar üst üste, aç ve susuz, içiniz acıyor gördüğünüz manzara karşısında. Bu yer için ne yapılabilir? RUMUZ: NB_HAYVANDOSTU
Bu konuda bana sık sık bu tür şikayetler geliyor sevgili okurum. Ancak bana sorarsanız, yurtdışından hayvan getirilmesini kısıtlayıp, yalnızca Eminönü değil tüm pet- shop’larda hayvan satışını belli sınırlamalarla denetim altına almak gerekiyor. Bunun için de yetkili kurumlar uyarılmalı. Çünkü getirilen yüzlerce yavrunun zaten büyük bir kısmı yollarda telef oluyor, geride kalanların bir bölümü ise bakımsızlık ve kötü koşullarda yaşatıldıklarından hastalanıp ölüyorlar. Ne yazık ki hayvanların bu insanlar için hiçbir değeri yok, işte gördüğünüz gibi? Onlar sadece kazançlarını düşünüyorlar. Bu şikayetinizi, Çevre Bakanlığı’na, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na da yazmanızı öneririm.
Artık suç mu oldu namuslu davranmak
Sevgili Güzin Abla; bu satırları gözyaşları içinde yazıyorum, öyle bunaldım ki? Düşünüyorum da artık suç mu namuslu olmak? Çok sevdiğim bir insan vardı; bana ne dese beğenirsin? “ Kızım, nasıl sabrediyorsun? Aş kendini? Ne olacak, ne bekliyorsun? Yoksa eriyip bitecek misin? Korkma bitmezsin, tükenmezsin.” Ben bu satırları size yazarken bu sözleri söyleyen bir erkek için üzülmeye değer mi, diyorum. Ama gel de gönlüme anlat? Anladım ki beni sevmiyor. Sadece benimle beraber olmak istiyor.
Ne acı, değil mi? Oysa bu beraberliğe o kadar emek vermiştim ki... Artık ona inanmıyorum. Eğer bir gecemi onunla geçirmezsem bir daha yüzüme bakmayacakmış. Acaba bir daha yüzümü görecek mi? Ama işte durmuyor gözyaşlarım? Bu insana verdiğim değere ağlıyorum. Hem de “Ne var bunda?” demiyor mu? Kendime de kızıyorum.
Ablacığım bizim günahımız ne? Namuslu olmak mı? Bunca zaman beni tanımamış, yazıklar olsun ona. RUMUZ: YAZIKLAR OLSUN
İşte bu düşünce tarzı çok yaygın sevgili kızım. Kısacası yalnızca sevdiğin genç değil, pek çok genç adam artık hemen cinsel birliktelik yaşamak için sabırsızlanıyor ve genç kızları buna bir anlamda şantaj yaparak zorluyor. Genç kızlar sevdikleri genci kaybetmemek uğruna bazen istemeden de razı olabiliyorlar. Oysa o genç onu öyle ya da böyle, bir şekilde terk ediyor. Çünkü bu düşüncenin altında gerçek bir sevgi yok ne yazık ki?
Seninki de farklı değil. Ama sen akıllı ve yürekli bir kızsın, sevgini silip atmayı başaracaksın, eminim.