Merhabalar Güzin Abla... Cumartesi günü yayınladığınız mektubu inanın ağlayarak okudum.
Ancak insanlar bazı şeyleri görmezden geliyorlar. Ben de 34 yaşındayım, evliyim ve benim de hamileliğimde sorun oluyor ve düşük yapıyorum. Tedavim sürüyor. Tedavi olmadan anne olabileceğimi sanmıyorum. Üstelik tedavi görmeme rağmen anne olmayabilirim de... Dünyanın sonu değil.
Neden böyle düşünüyorum biliyor musunuz? Dünyanın şartları o kadar kötüye gidiyor ki siz de farkında değil misiniz? Sularımız bitiyor, kasırgalar, depremler, ekonomik krizler, savaşlar, ölümler... Her dünyaya gelen çocuk bir önceki doğan çocuktan daha şansız doğuyor. Allah size bunu nasip etmiyorsa, vardır bir hikmeti deyip kendisini toparlamalı o genç hanım.
Çocuğun illaki kanından canından olması mı gerekir? Eğer gerçekten yüreğinde yüce bir annelik sevgisi varsa ve bunu başka bir bebekle paylaşırsa o da ona mutlaka canı gönülden anne diyecektir. Neden bir yurttan bir çocuk esirgeme kurumundan bir yavrucak alıp ona yeni bir hayat sunmuyor?
Neden bu koca dünyanın karanlığında kaybolup gidecek bir hayata can vermiyor. Bir hayat kurtarmıyor? Bu kadar zor mu? Eğer çocuk isteği bu kadar fazla ise bencillikten vazgeçip, kanım canım demeden, bir yavrucağı alıp kurtarmak en iyisi değil mi? Hayata karşı onunla beraber savaşmak da mümkün. Biliyorsunuz bazen doğum sırasında çocukları karıştırıyorlar. Aileler o çocuğu kendi çocukları gibi benimsemiyorlar mı? Yüreğinizdeki sevgiyi başkalarına vererek, hem mutlu olmak hem de mutlu etmek mümkün. Bunun ne kadar zor olduğunun farkındayım. Ama bu bir kadının annelik sıfatına çok daha fazla onur ve anlam yükler. İnsanı diğer annelerden çok daha farklı konuma getirir. Belki dünyadaki misyonudur bu.
RUMUZ: YENİ YAŞAM
Evet sevgili okurum, haklısınız... Elbette insan annelik duygusunu tatmak için her türlü koşulu zorlamalı. Ama olmuyorsa, bir evlat edinmek çok kutsal ve yararlı bir davranış olur. Bir can kurtarmak, hayata yepyeni bir yararlı insan yetiştirmek. Küçük bir yavrucağa aile sevgisi ve sıcaklığını sunmak. Bundan daha güzel ne olabilir? Ancak gelin görün ki, ülkemizde evlat edinmek pek de kolay değil ne yazık ki... Belki şarkıcı Nilüfer bu konuda çok şanslı ya da o tanınmış bir sanatçı olduğu için ona kolaylık tanıdılar. Ama sıradan bir vatandaşın evlat edinebilmesi için ülkemizde deveye hendek atlatmak çok daha kolay. Okurlarım hep bundan yakınıyorlar zaten. Ben de o genç hanıma, sizinkine benzer bir şeyler yazdım, bu dünyanın giderek yaşanacak bir yer olmadığından söz edip, belki o doğmamış bebek, bu dünyaya gelmeye hiç de hevesli değil. Bulunduğu yerde çok daha mutludur, dedim ona. İşin ilginç yanı, köşemde yayınlandıktan sonra, o mektubun sahibi genç hanım bana aşağıdaki yazıyı yazdı. Sanırım, mesajım onu biraz rahatlatmış. Gelin birlikte okuyalım yazısını...
Mektubumu yayınlamışsınız yine çok ağladım
Sevgili Güzin Abla, gönderdiğim mektubu yayınlamışsınız. Açıkçası hiç beklemiyordum yayınlayacağını... Bu mektuptan anneme de bahsetmiştim. Ona "Anne okur musun? Ben bebeğim için yazdım" dediğimde, annem fena olmuş, okumak istememişti.
Tabi ki size yollayacağımdan hiçbir şekilde haberi yoktu. Dün annem bir arkadaşındayken, gazeteyi eline almış ve gönderdiğim mektubu görmüş köşenizde. O an elindeki çay bardağını düşürmüş. Ağlayarak "doğmamış bebeğime" yazdığım mektubu okumuş. Zaten bu mektubu benim yazdığımı hemen anlamış. Bana hemen telefon etti ağlayarak: "Mektubun gazetede, Güzin Abla köşesinde" diye. Ben de internete girip, okudum yazımı. Ve sizin bana söylediğiniz o güzel sözleri hıçkıra hıçkıra ağlayarak okudum.
Annem de arkadaşının yanında kendisini çok kötü hissetmiş. Arkadaşına o mektubun bana ait olduğunu söylemiş. Bunu duyduğum an çok daha kötü oldum.
Çünkü o arkadaşının oğlu beni seviyor ama durumumu bilmiyordu. Bana telefon ettiğinde nedense, sanki suçluymuşum ya da kötü bir şey yapmışım gibi telefonuna çıkmıyorum o gencin.
Üstelik annemle çok yakın arkadaş oldukları halde, annesini de görmek istemiyordum. Nedenini bilmiyorum...
Bana yazdığınız gibi; kim bilir belki de benim kuzucuğum orada, bulunduğu yerde çok daha mutludur; kim bilir?
Umarım sizin çocuklarınız vardır. Allah onları size bağışlasın... Siz de Allah’a emanet olun...
RUMUZ: B. TATLI
Canım kızım, duaların için teşekkür ederim. Mektubun pek çok okurumu etkilemiş. İşte bak onlardan birini bugünkü köşeme aldım; o da senin gibi çocuk sahibi olmak için mücadele veren bir hanım. Çocuğu olamayan kadınlara da sesleniyor. O da benim gibi düşünüyor; her işte bir hayır vardır, diyor...
Bir çocuk evlat edinebileceğini, böylece hayır işleyeceğini de hatırlatıyor. Belki bu evlat edineceğin çocuk sana gerçek çocuğundan çok daha hayırlı bir evlat olacaktır; kim bilir?
Seni seven o gence, sırf çocuğun olmayacağı için karşılık vermiyorsan, çok acı. Bir kere konuş onunla. Belki onun sevgisi, seni hayata daha çok bağlayacak güçtedir. Ve yine sevgisi seni çocuğun olmasa da bağrına basacak düzeydedir. Birlikte bir çözüm bulabilirsiniz...
Kendini özürlü ya da suçlu gibi görmekten vazgeç. Okurumun da dediği gibi kızım, her işte bir hayır vardır...
Hayvanseverler için Yedikule Barınağı’ndan özel bir takvim
Sevgili Yedikule Dostları, 2008 takvimimiz hazır... Fotoğrafçı dostumuz Defne Sesin Okay’ın objektifine bizimkiler poz verdi ve ortaya çok güzel bir takvim çıktı. Bu şahane takvimlerden isteyenler için bizi aramanız yeterli... Çok kısa bir süre içinde de yılbaşı kartlarımızı sunacağız sizlere... Fatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı: (0212) 633 58 57
Biliyorsunuz, sevgili Mimar Meral Olcay; kendini Yedikule Hayvan Barınağı’na adamış genç bir hanım. Onun sayesinde ve de tabii İstanbul Belediye’sinin desteği ile, Yedikule Barınağı, 2000 köpeği ile, yine de ülkemizin en iyi barınağı durumunda. Herkese barınaktan bir hayvan kurtarmayı öneririm. Ben Kuki 2’mi barınaktan aldım. Onun öyküsünü de sizlerle yakında paylaşacağım.