Çalışan anne “tele-anne”

Bana içini döken bu genç anneyi o kadar iyi anlıyorum ki...

Haberin Devamı

Çalışan anne olmanın getirdiği zorlukları, hem çalışmak hem de annelik yapabilme mücadelesini...

Ben bu konuda yine de çok şanslıydım. Çünkü annemle birlikte oturuyorduk. Ben çalışırken, o evde olduğu günlerde kızıma bakıyordu. Ama ikimizin de işte olacağı günlerde kucağımızda bebeğimiz, kapı, kapı onu bırakacak yer arıyorduk.

Bir gün eşimin halası, bir başka gün teyzem, bir başka gün ise bir yakın arkadaşım kızıma bakmak zorunda kalıyordu.

Annem haftanın iki günü gazeteye gidiyordu. Ben her gün çalışıyordum. Kızım 1,5 yaşına gelinceye kadar işi bıraktım, evden yazılar yazıyor, gazetelere dağıtıyordum. Yazılarımı ise ancak o gece uyuduktan sonra hazırlayabiliyordum. Yine de şanslıydım. Kızımı bakıcıya ya da kreşe bırakmamıştım.
Ama işte onun büyüdüğünü çok yakından görebildim mi? Hayır... Onunla istediğim gibi ilgilenebildim mi? Hayır...

Bugün bile kızım zaman zaman sitem eder bana. “Sen çalışıyordun nereden bileceksin, anneannem yanımdaydı” der. Oysa ben kimin için çalışıyordum?
Bir gazeteci arkadaşımız kızına bakıcı tutmuştu. Günde en az 10 kez telefon ederdi eve. “Köftesini yedi mi? Çorbasını içti mi? Uyudu mu? ılacını verdin mi?”
diye. Erkek arkadaşlarımız ona “tele-anne” adını koymuşlardı. Hepimiz biraz “tele-anne”ydik işte.

Okurumun sözünü ettiği bu vicdan azabını hepimiz yaşadık. Anne olmak mı, çalışan kadın olmak mı? Hepimiz bu ikilem arasında çırpındık.

Ve tabii ikinci bir çocuğu düşünmek hayal oldu bu durumda...

Haberin Devamı

Vicdan azabı çeken bir anneden

Merhaba Güzin Abla, yazılarınızı çok uzun zamandır merakla takip ediyorum.

Çalışan kadınların regl dönemlerinde izin yapmalarıyla ilgili konuyu televizyonda izlemiştim. Bir okurunuzun bu konu hakkındaki yorumunu okurken, aklıma anne adaylarına verilen izinler geldi. Benim size bahsedeceğim konu, tüm çalışan annelerin sorunudur.

3,5 yaşında bir kız çocuğu annesiyim ve çalışan bir kadınım.

Çalışan kadınların problemleri, çocukları doğduktan sonra başlıyor. Çok komik bir izin veriyorlar. Doğumdan önce iki ay, doğumdan sonra iki ay.

Anne sağlıklı bir gebelik geçiriyor ise doğuma üç hafta kalaya kadar çalışıyor. Beş hafta da doğum sonrasına ekleniyor.

Anneler daha minnacık bir bebeği iki aylıkken bırakıp işe gidiyor.

Sizlere soruyorum; çalışan annelerin günahları ne? Hele süt kokan yavruların? Her şeye bir düzenleme getiriyorlar da neden bu duruma el atmıyorlar?

Bebeğimizi, daha sonra yaşanabilecek problemleri göz önüne alarak anneanne yada babaanneye emanet etmek zorundayız. Çünkü çok küçükler.

Bakıcıya emanet edilecek yaşa geldiklerinde bakalım aldığımız maaş yeterli gelecek mi? Bakıcı asgari ücret kadar maaş istiyor. Anne asgari ücret alsa da, bunu ona vermek zorunda. Çünkü bu sıkıntı birkaç yıl sürecek ve anne çalışınca ileride emekli olabilecek ve sigortası işyeri tarafından yatırılıyor. Bunları kâr saymak zorunda kalıyor.

İnanın bu cümleyi olmayacağını bilerek yazıyorum ama annelere en azından 1-1,5 yıl izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ben çocuğumu daha 14 aylıkken kreşe vermek zorunda kaldım. Yine de kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü 0-3 yaş kreşler fazla kâr getirmediği için genelde 3-6 yaş grubu anaokulları var. ınternette 0-6 yaş diye yazdığına bakmayın yani...

Çocuğum daha 1,5 yaşındayken şurubunu verip ateşli bir şekilde servis öğretmenine teslim ettiğimi hatırlıyorum. Çünkü bir önceki gün işe çocuğumun rahatsızlığı nedeniyle gidememiştim ve o gün mutlaka gitmeliydim.

İşe gitmek zorundasınız, yoksa çıkarılırsınız. Eminim çalışan her anne bunun gibi olaylarla karşılaşmıştır.

İşte bu yüzden bu kadar problem yaşayan anneler zorunlu olarak tek çocukta kalıyor.

Dünyanın en güzel duygusu olan annelik duygusunu yaşayamadan çocuklarımızı büyütüyoruz. Onların büyüdüklerini doğru dürüst izleyemeden anneliği yaşıyoruz... 
Rumuz: Çalışan anne

Yazarın Tüm Yazıları