Paylaş
Bu söz giderek artan aile içi uyumsuzluk ve boşanma konusunda söylenebilecek en gerçekçi söz değil mi sizce de? İşte bu nedenle sık sık okurlarıma hemen boşanmaya kalkışmadan önce, iyi ve güvenilir bir aile terapistine, iyi bir psikolojik danışmana başvurmalarını öneriyorum. Başarılı bir uzman enstrümanları akort ettiğinde, gerçekten her şey uyum içinde akıp gidiyor.
AYNI ÇATI ALTINDA KAVGASIZ YAŞAMAK YETERLİ DEĞİLMİŞ
Ben 48 yaşında bir kimyagerim. 23 yaşımdan beri yurtdışında bulunuyorum. Eşimle burada tanıştık ve evlendik. O da başarılı bir elektrik mühendisi. Ancak kızımız dünyaya geldikten sonra, çalışmama izin vermedi. Böylelikle hiç istemediğim halde mesleğimi bırakmak zorunda kaldım.
Eşim ve kızım için fedakârlıklarla dolu bir yaşamım oldu. Bundan dört yıl kadar önce kızımızı evlendirdik. Artık monotonlaşmış evliliğimizi, kızımızın mutluluğu ile canlı tutmaya çalıştık. Ancak tüm dünyamız, geçen kış, kızımızın aslında çok mutsuz olduğunu anladığımızda başımıza yıkıldı. Kızım kocasını alkol bağımlılığıyla suçluyordu. Damadımız ise kızımızı geçimsizliği, kıskançlıkları nedeniyle suçluyor, bu nedenle kendini içkiye verdiğini kabul ediyordu. Boşanmaya karar vermişlerdi. Bizler ise ne yapacağımızı bilemiyorduk.
Tam bu sırada köşenizde bir aile terapistinden söz eden bir teşekkür mektubu yayınlandı. Prof. Dr. İlkay Kasatura’nın hem evlilik terapisi hem de alkol bağımlılığı konusunda çok başarılı olduğunu bu mektuptan öğrendik. Hatta yine yazıda bu profesörün “Alkol ve Arkadaşları” adlı bir kitabı olduğunu da okuduk. Türkiye’den bir yakınımıza söyleyip, bu kitabı getirttik. Damadım isteksizce de olsa kitabı okudu ama sonunda çok etkilendiğini kabul da etti. Hatta tedavi olması gerekiyorsa, “İnsana bu derecede saygısı olan bir uzmana tedavi olurum ancak” dedi. Ailece, kızımızın mutluluğu için, her şeyi bir süreliğine bırakıp İstanbul’a geldik.
İnternetten adresini bulduğumuz Prof. Dr. İlkay Kasatura’nın kapısını çaldık. O da, damadımın bağımlı olmadığını, ancak ‘sosyal içkici’nin biraz daha yoğunluk kazanmış halinde olduğunu söyledi. Hatta ona içkiyi yasaklamadı, içki alışkanlığındaki miktarı düzenledi. Bu arada kızımı da ele aldı, ona “çevreye uyumsuzluk ve depresyon’’ teşhisi koydu. Beni en çok düşündüren de, “kızımı çok olumsuz etkileyip, ona olumsuz bir sosyal model oluşturduğumu” söylemesiydi.
Evlilik yaşamımda da fark etmediğim öyle davranışlarım varmış ki, şaşırıp kaldım. Yeknesaklık ve heyecansızlık nedeniyle eşimle birbirimizden giderek uzaklaşmıştık. Özellikle de ben, kızımın evliliğini kendiminkinden daha fazla önemsiyordum.
Terapistimiz, aynı çatı altında kavgasız yaşamanın bir evlilik için yeterli olamayacağını anlattı. Çünkü her ikimiz de kendi dünyalarımızda yaşamaktaydık. Kızımızın hayatına karışıyor olmamız da bu mutsuzluğun bir yansımasıymış meğer. Damadımın alkol terapisi için gelmiştik, ama hepimiz terapiden geçtik.
Bu arada beni çok şaşırtan bir şey oldu. Kızımın yeniden mutluluğuna dönmesinden sonra, o güne kadar kıskançlığından benim çalışmamı asla kabul etmeyen eşim yeniden çalışma hayatına dönebileceğimi söyledi. Meğer bu da terapinin bir sonucuymuş.
Frankfurt’a döndükten sonra, bir ilaç şirketinde danışman olarak çalışmaya başladım. İki aydır çalışıyorum. Artık eşime eskisi gibi hırçınlık da yapmıyorum. Kızım da hem bize hem de eşine karşı daha yumuşak, daha uyumlu ve saygılı olmayı öğrendi.
İyi ki ülkemize gelip kendi uzmanlarımızdan birine başvurmuş, böyle bir ekonomik çılgınlığı göze almışız. Kendimizi bulduğumuz ve ailelerimizi kurtardığımız için kazancımız her şeyin üstünde.
İşte bu nedenle, iyi ki köşenizde ailelere sıklıkla psikolojik yardım almayı öneriyor, bu açıdan uzmanlara verdiğiniz önemi vurgulayarak, pek çok kişiye yol gösteriyorsunuz. Sağ olun.
? RUMUZ: BİR FRANKFURT MEKTUBU
Paylaş