Bir söz vardır, biraz katı gelir bana. Büyüklerimiz, "Babana bile güvenmeyeceksin" derler. İnsan anasına, babasına da güvenmezse kime güvenecek?
Ama giderek görüyorum ki, dostluk, arkadaşlık diye bir şey de kalmıyor. İnsan kime güveneceğini, kime inanacağını bilmiyor. Yakın bulduğun, inandığın, acıdığın, merhamet duyduğun biri; bir bakıyorsun, sana hiç düşünmeden, hiç acımadan kazık atıyor. Sen ona iyilik yapmaya çalışırken, onu kendin gibi kabul ederken, o seni sırtından hançerliyor. Okurum, bu durumu "salaklık" diye niteliyor. Yaptığı iyiliği yani! Salaklık mı bu gerçekten? Artık iyilik yapmanın, bir insana yardımcı olmanın adı "salaklık" mı oldu gerçekten? Ben de olsam, aynı salaklığı yapardım. Ve bu öğretmen okurum gibi; bir arkadaş uğruna belki de çok şey kaybederdim. Kim bilir, belki kaybetmişimdir de. Allah’tan, artık hatırlamıyorum yaptığım salaklıkları. Her an yenilerini de yapabilirim hatta. Bu olayda tek umudum; okurumun iyi niyeti ve iyi kalbi yüzünden sevdiği kadını kaybetmemesi. Ne olur anlasa da, geri dönüverse melek yürekli erkeğine. Eminim pişman olmayacaktır!
Rumuz: Lütfen Okuyun
Bu mektup size hayatta tutunacak bir dalı kalmayan, hayatında her şeyi altüst olmuş birisi tarafından yazıldı. Önce kendimi tanıtayım. Ben Doğu’da bir ilde öğretmen olarak görev yapan 28 yaşında bir erkeğim. Bundan bir sene önce ben de her insan gibi hayalleri, ileriye yönelik planları olan biriydim. Ama şu anda hayatımda yaşamayı gerektiren bir anlam, bir istek, bir heves kalmadı. Her şey altüst oldu.
Bundan bir sene önce burada benim gibi öğretmenlik yapan bir hanımla tanıştım ve kısa sürede ona tutuldum. Resmen aşık oldum. Kendisiyle ilk tanıştığımız zaman hayata küsmüş, insanlara güveni olmayan, ailesindeki kadınların hemen hemen hepsinin başından sorunlu evlilikler geçmiş birisiydi. Bu yüzden erkelere ve diğer insanlara hiç güveni yoktu. Ayrıca çok kısa bir süre önce babasını kaybetmişti ve bunalımdaydı. Çok uğraştım, çok didindim, sonunda kendimi ona kabul ettirebildim.
Artık hayattan beklentisi olmayan o insan, beni seviyordu ve evlenme teklifimi kabul etmişti. Çok huzurluyduk. Nişanlandık, evlilik hazırlığı yapıyorduk. Bana ısrarla, "Her zaman bana karşı dürüst olacaksın; beni bir gün yanıltırsan, yıkılırım ve sevginden ölsem bile seni bırakırım" diyordu. Bu tavrı beni tedirgin ediyordu, hep içimde bir korku vardı. İstediği gibi biri olabilecek miyim, diye endişe ediyordum.
Ve korktuğum şey başıma geldi, beni bıraktı. Sebebine gelince: Sadece bir yanılgı.
DOST KAZIĞI
Beş yıldır tanıdığım bir arkadaşım vardı. Arkadaştan da öte, dost olmuştuk onunla. Her şeyimizi paylaşıyorduk. Daha doğrusu ben öyle sanıyormuşum. Bu arkadaşım bir giyim mağazası işletiyordu, işleri çok iyiyken, ne olduysa işleri bozulmaya başladı. O da benim gibi yeni nişanlanmıştı. Bir gün, ağlayarak derdini anlattı. Mal aldığı bir firmaya çek vermiş ve işleri bozulduğu için bu çeki karşılayamamış. Ödeyemezse, işyerine ve bütün mallarına haciz geleceğini, bu takdirde her şeyin biteceğini, intihar edeceğini söylüyor ve sürekli ağlıyordu. Günler boyu bir çözüm yolu düşündük ama bulamadık. Bir gün bana bankadan kredi çekerek borcu kapatmasının mümkün olduğunu, aylık taksitlerle ödeyebileceğini ama bankalarda kara listeye girdiği için kredi çekemediğini, benim yardımcı olup olamayacağımı sordu. Düşündüm, taşındım ve bir salaklık anıma geldi, diyelim; teklifini kabul ettim. Bankadan onun için kredi çektim ve borcunu kapattık. Bana, bankaya olan ödemeleri aydan aya ödeyeceğini söylediği için, ona güvenip, bu olayı bir süre unuttum. Çünkü o ara ben de düğün hazırlığı içine girmiştim.
Aradan bir iki ay geçince, bankaya gidip taksitlerin ödenip ödenmediğini sormak aklıma geldi. Ama aldığım cevap karşısında kahroldum. Hiçbir taksit ödenmemişti. Hemen arkadaşıma gittim; işleri toparlayamadığını, en kısa zamanda ödeyeceğini söyledi.
Bir taraftan da bu olayı nişanlımdan saklamaya çalışıyordum, çünkü bu kredi işini bilmiyordu. O ara borç ödediğim için ben de ödeyemedim bu taksitleri ve maaşıma haciz geldi. Arkadaşımı aradım, ortada yoktu. İşyerinde amcası duruyordu ve sürekli yarın gelecek, öbür gün gelecek, diyerek beni oyalıyordu.
Sonra her şeyi öğrendim. Meğer bu arkadaşım dediğim kişi, başkalarına da borçlanmış. Borçları içinden çıkılamaz hale gelince, tefecilerden borç almış. Onu da ödeyemeyince buraları terk etmiş. Zaten birkaç gün sonra işyerinin boşaltıldığını gördüm. Borçlu oldukları, bütün mallarına el koymuşlar. Bana da borcu var, deyince, sen bir bardak soğuk su iç, dediler.
ŞİMDİ YAPAYALNIZIM
Yıkılmıştım, çaresizdim, ne yapacağımı bilemiyordum. Depresyona girdim. Bir taraftan borcu ödemeye, bir taraftan da kendi taksitlerimi ödemeye çalışıyordum. Nişanlım olayı öğrenmeden kapatırım diye sağa sola borçlandım. Borçlar biteceğine, daha da artmaya başladı. Sonunda olan oldu, nişanlım her şeyi öğrendi.
Yıkıldı kızcağız; benden böyle bir şey beklemiyordu. En güvendiği kişiydim ve ben de onu aldatmıştım. Ve beni bıraktı... Şimdi yapayalnızım. Bir taraftan hayatımda ilk defa sevdiğim kişiyi kaybettim. Diğer taraftan da 25 milyara yakın bir maddi yükün içine girdim. Artık hayatta hiçbir beklentim kalmadı. Dün gece artık bu dünyayı terk etmeyi düşünürken, içinde bulunduğum durumu insanlarla paylaşmak geldi aklıma. Paylaşayım ki, insanlar birilerine güvenirken, bir daha düşünsünler... Dost bildiği birisi bile insanın başına neler açabilir, nasıl kazık atabilir, öğrensinler istedim.
Siz bizimle her zaman bir şeyler paylaştınız; çok şey anlattınız. Gün oldu sizinle güldük, gün oldu üzüldük, gün oldu hiç duymadığımız, bilmediğimiz şeyler öğrendik sizden. Şimdi de ben bir okurunuz olarak sizinle içinde bulunduğum durumu paylaşmak istedim. Yazdıklarımla başınızı ağrıttıysam hakkınızı helal edin.