Yaz günlerinde, Ermenek bağlarında, sincap peşinde koşardım. Arkadaşlarımla birlikte yakaladığımız büyük sincapların ehlileştirilmesi çok zor olduğu, henüz süt emen yavruların ise beslenmesi mümkün olmadığı için, biraz büyümüş ve ceviz yemeye başlamış bir yavru sincap edinmeyi çok istiyordum.
Ortaokul üçüncü sınıfa geçtiğim yılın yaz mevsiminde böyle bir yavru elime geçti. Onu kısa zamanda kendime alıştırdım. Ne var ki, okulların açılma zamanı gelip çatmıştı. Yavru sincabımı bırakıp gitmeye gönlüm razı olmadı, onu da yanımda götürmeye karar verdim. Sincap, yol boyunca pantolon cebimde uyuyarak, mola verilen yerlerde yiyip içerek, salimen Konya’ya ulaştı ve okuldaki dolabımın bir köşesine yerleşti. Her şey çok iyi gidiyordu. Teneffüs zamanları, dolabımı açtığımda, sincap omzuma atlıyor, benimle lavaboya kadar gidip, avucumdan su içiyordu. Cevizim ise onun yiyip bitiremeyeceği kadar boldu. Zamanla okul arkadaşlarım da sincaba alışmaya ve onu sevmeye başladılar. Bahçede onunla oynuyor, onu koşturuyor, üstümüze tırmandırıyorduk. Günler geçmiş, Konya’nın şiddetli kışı başlamıştı. Okul binasının soba yanan dershaneler dışındaki yerleri tabii bu arada dolapları da soğuk oluyordu. Bir sabah sincabımı dolapta büzüşüp kalmış buldum. Ne her zamanki gibi omzuma atladı ne de herhangi bir hareket yaptı. Birkaç gün bekleyip durumun değişmediğini görünce, öldüğüne kanaat getirip, onu yakındaki bir çöplüğe atıverdim. Hayretimi uyandıran, vücudunun hâlâ soğumamış olmasıydı. Bilgisiz çocuk kafamla daha fazlasını düşünememiştim. Sincaplarla hep yaz aylarında uğraşır, onların kışın ne yaptığını, nasıl yaşadığını bilmezdik. Seneler sonra, bir biyoloji kitabından öğrendim ki, sincaplar mevsimi geldiği zaman kış uykusuna yatarmış. Benim zavallı sincabım da kış uykusuna yattığı halde, ben onu öldü sanıp çöplüğe atmışım. Gerçeği öğrenince nasıl üzüldüğümü bilemezsiniz. Bugün bile hatırladıkça üzüntü duyar, sincabı beslemeye başlamadan önce, onun yaşayışını tam olarak öğrenmediğime hayıflanırım. Melahat Destan
Bizlere bir hayat dersi verdiniz, sevgili Melahat Destan... İşte bunun gibi evlerimize alıp beslediğimiz hayvanlarla ilgili hiçbir bilgi edinmiyoruz, yedikleri, yemedikleri, davranışları hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Daha sonra da bazı gerçeklerle karşılaşınca, onu sokağa atmaktan başka çözüm gelmiyor akıllara. ıyi ki bu öyküyü yazmışsınız. Size sevgilerimi yolluyorum...