Paylaş
Annem ne kadar hayata bağlı ve hareketli bir insan ise, babam da o kadar hayata küskün. Yaşlanmanın verdiği bir mutsuzluk içinde. Ancak bu mutsuzluğu ve karamsarlığı yalnız ailemize gösteriyor.
Yaptığımız hiçbir şeyden mutlu olmayan, bencil bir insan. Aile haricinde insanlarla birlikte olduğumuz zaman konuşkan, aklı yerinde, her şeyi anlayan ve duyan bir insan. Bizim yanımızda ise hiçbir şey duymayan, gerektiğinden fazla konuşmayan, ailesiyle olmaktan mutsuz bir kişilik sergiliyor. Ayrı evde oturduğum için şanslıyım. Aynı evde oturduğumuzu hayal etmek dahi istemiyorum. Ortak hiçbir konumuz yok. Annem ve beni ancak yanlış bir şey söylediğimiz zaman duyuyor ve düzeltiyor. “Duymuyorum”, “anlamıyorum” sözcüklerinden başka kelime sarf etmiyor. Sabah 6’dan gece 9’a kadar sürekli gazete okuyan, yemek zamanları ‘acıktım’ demesiyle var olduğunun farkına vardığımız babamla geçen sene duymaması nedeniyle tatsız bir olay yaşandı ve ona bir kulaklık aldık. Ancak her defasında kulaklığın çalışmamasını bahane edip kullanmamakta ısrar ediyor.
Babamın bu tavırları, beni çok sinirlendiriyor.Her gün sevgimin ve saygımın biraz daha azaldığını hissediyorum. Umarım arkasından dökecek bir damla gözyaşım kalır.
Aile içinde yaşanan stresten dolayı annemin sağlığından endişe ediyorum. Yurtdışında oturmakta olan ablam manik depresif. Ruh hastalıkları kalıtımsal olabilir mi? Tavsiyelerinizi bekliyorum.
RUMUZ: TAVSİYE
Yaşlanmak pek çok açıdan katlanılmaz olmayı getiriyor ne yazık ki kızım. Ancak gençler yaşlıların yaşadığı bunalımı anlayamıyorlar. Yaşlılık birçok fiziksel güçlüğü de beraberinde getiriyor.
Anneannem, “Neyi elime alsam düşürüyorum” derdi. Anlamazdım. Bir şey demezdim çünkü ona çok değer verirdim. Ama içimden “Allah Allah bu nasıl şey, nasıl tutamıyor acaba?” diye şaşırırdım.
Büyükannem çok güzel dikiş dikerdi. Bana “Kızım şu iğneyi geçiriver” dediğinde, gözünde gözlük olduğu halde nasıl olur da ipliği iğneye geçiremiyor diye aptal aptal bakardım. Oysa artık bende de aynı belirtiler başladı ve şimdi onlara hak veriyorum.
Elbette ki babanız bunalımda olmalı… Yaşlanmayı kabul etmek çok zor. Zaman zaman duyup, zaman zaman duymaması da çok doğal. Biraz da zihinsel gerileme yaşaması nedeniyle kavrama sorunu olabilir. Ona karşı giderek tahammülsüz ve öfkeli olduğunuzu, sevginizin azaldığını da elbette hissediyor. Bu da onu daha çok içine kapanık bir hale getiriyor.
Madem ayrı evlerdesiniz, annenizi düşünüyorsanız bir bakıcı tutun. Ama ondan sevginizi esirgemeyin, günün birinde aynı şeyleri yaşamanızın pek de uzak olmadığını hatırlayın. Hoşgörülü olun, lütfen…
Anneniz ne kadar şikayet etse de eminim babanıza üzülüyordur.
Yaşlılık depresyonu olarak adlandırılan bir rahatsızlık var. Bir psikoloğun ya da daha iyisi bir nöroloğun yardımını isteyebilirsiniz. Örneğin SGK Göztepe Eğitim ve Araştırma hastanesinde bu konularda başarılı bir hekim olan Dr. Tamer Seleker’i önerebilirim. Anneciğime, yaşlılık sürecinde çok yardımcı olmuştu. Eminim babanız böyle bir tedaviyi kabul edecektir. Çünkü o da çok mutsuz olmalı.
Ben ve kardeşim evde hiçbir konuda söz sahibi değiliz
Sevgili Güzin Abla, size daha önce de yazmıştım ancak cevap alamadım. Ben 30 yaşında bir kadınım. Ailemle ikamet ediyorum maalesef. Maalesef diyorum çünkü hiç huzurumuz yok evde. Sanki ben onların kızı değilmişim gibi... O kadar büyük farklılıklar var ki aramızda... Bir kere tüm kararları kendi başlarına alıyorlar.
Ben ve kardeşim evin birer bireyi olduğumuz halde, hiçbir konuda söz sahibi olamıyoruz. Onu da bırakın, fikrimiz sorulmuyor bile. Söylesek de bir faydası yok çünkü kendi bildiklerini yapıyorlar. Bunun dışında hiçbir akrabalık bağı bulunmayan kişiler devreye giriyor, onların dolduruşuna geliyorlar. Sırf onlar yüzünden huzurumuz bozuldu, tadımız tuzumuz kaçtı. Ben hiç istemediğim şeylere zorlanıyorum. Dayanamıyorum artık. Bitsin bu acı. Onları suçlamak, kötülemek değil amacım. Evden uzaklaşıp, bir kaç gün kafa dinlersem her şey düzelecek belki. Daha sağlıklı kararlar alacağım. Ama yollamıyorlar. Lütfen akıl verin. Ne yapsam da kendimi toparlayabilsem.
RUMUZ: YAŞ 30
Sevgili kızım, kardeşini bilemiyorum ama senin 30 yaşında hâlâ anlaşamadığın ve hiçbir şekilde uyuşamadığın büyüklerinin yanında ne işin var? Evlenmemiş bile olsan, bana kalırsa kendine yeni bir yuva açmanın zamanı gelmiş. Madem bu kadar şikayetçisin, ailenle bir arada yaşamak zorunda değilsin. Umarım çalışıyorsundur… Çalışmıyorsan hatalısın , mutlaka bir iş bulup çalışmalısın.
Kendi hayatını yaşamak, kendi kararlarını vermek, kendi hayallerini gerçekleştirmek elbette senin de hakkın. Ama unutma ki sonuçta bu ev onların evi. Yıllardır böyle alışmış olmalılar. Sen de söz sahibi olmak istiyorsun bu evde ama onlarla oturduğun sürece bu böyle gidecek. Bence daha fazla beklemeden onlara da bunu kabul ettirmeli, kendi yaşamını kurmalısın.
Paylaş