Gözde Hatunoğlu

Beşinci kez anne olunca "piyangoyu tutturdum" demişti... Şimdi keyfini böyle sürüyor

2 Ağustos 2023
Gösteri dünyası bir süredir epey ileri yaşlarda peş peşe baba olan Robert De Niro ve Al Pacino’yu konuşuyor. Robert De Niro 79 yaşında 7’nci çocuğunu, Al Pacino ise 83 yaşında 4’üncü çocuğunu kucağına almıştı. Hollywood “Bu yaşta çocuk sahibi olunur mu?” tartışmasını sürdüredursun, yıllar önce aynı tartışmaların konusu olan ünlü oyuncu eşi ve kızıyla herkesi kıskandıran mutlu mesut hayatını sürdürüyor.

HOLLYWOOD'A DANİMARKA'DAN TRANSFER GELDİ, UNUTULMAZ ROLLERİYLE YILDIZ OLDU

Hollywood’da Danimarka’dan transfer olan ünlü isim modellik yaparak başladığı kariyerine yıldız bir oyuncu olarak devam etmişti. Tam 5 kez evlendi, 5 kez de anne oldu. 54 yaşında hamile kalması dünya çapında ses getirdi. Brigitte Nielsen, 60’ıncı doğum gününü kendisinden 15 yaş küçük kocası ve 5 yaşındaki kızıyla kutladı.

1.83’lük boyuyla dikkat çeken gencecik Brigitte Nielsen, 80’li yılların başında modellik kariyerine başlayıp sonra da Hollywood’da isim yapmıştı. Viking’ler zamanından gelmiş gibi görünüyor, sarı saçları, upuzun boyu ve fiziğiyle o güne kadar pek de onun gibisini görmemiş olan gösteri dünyasını büyülüyordu.

PLAYBOY'A POZ VERDİ, HOLLYWOOD'UN İKİ EFSANESİYLE BİRDEN AŞK YAŞADI

Efsane fotoğrafçı Helmut Newton’ın dikkatini çekmesi uzun sürmemiş, ona verdiği pozlarla tanınmaya başlamıştı. Playboy dergisine kapak olması ve verdiği seksi pozlar uzun yıllar akıllardan çıkmadı. 1985’te Arnold Schwarzenegger’le Red Sonja (Kızıl Sonja) filminde oynayınca bir anda bir dünya yıldızı oluverdi. Aynı yıl Sylvester Stallone’la Rocky IV’te kamera karşısına geçti.

Artık herkes Brigitte Nielsen’i konuşuyordu. Sylvester Stallone ve Brigitte Nielsen, Rocky IV’te başlayan aşklarının hemen ardından aynı yıl evlendiler. Bu evlilik sadece 2 yıl sürdü ve birçokları tarafından bir reklam evliliği gibi görülüp eleştirildi. Üstelik Nielsen’in adı kızıl Sonja’da birlikte rol aldığı Arnold Schwarzenegger’le de anılmıştı.

Yazının Devamını Oku

Geçmişte hırsızlık yapan yıldız oyuncudan itiraf: Hâlâ polis gördüğüm zaman suçlu gibi başımı öne eğiyorum

30 Temmuz 2023
2019’un en ses getiren filmlerinden birinde rol alıp adını duyurduğundan beri attığı her adımla kendinden söz ettirmeyi başardı. Aslında eleştirmenler performansını beğenmiş, herkes oyunculuğundan övgüyle bahsetmişti. Oysa şöhreti bu sayede değil hayatına kısa bir süre giren ünlü bir erkek yüzünden artmıştı.

İtalyan bir anne ile Amerikalı bir babanın kızı olarak İtalya'da dünyaya gelen Julia Fox, anne ve babası ayrıldıktan sonra babasıyla birlikte New York’a geldi. Babasıyla birlikte şehirden şehre gezmek zorunda kalan güzel yıldızın hayatının çocukluk ve ilk gençlik yılları çok zor geçmişti. Bir dönem evsiz bile kaldılar ve bugün adını tüm dünyanın öğrendiği yıldız oyuncu yoksulluk içinde zor bir gençlik yaşamak zorunda kaldı.

ÇOCUKLUĞU VE GENÇ KIZLIĞI YOKSULLUK İÇİNDE GEÇTİ, YAPMADIĞI İŞ KALMADI

Tanınmış bir oyuncu ve model olmadan önce ayakkabıcıda, dondurmacıda ve fırında çalıştı. Yeteneğinin farkındaydı; modayla ilgileniyor, kendi kendine tasarımlar yapıyor ve içine doğduğu zor yaşamdan fazlasını elde edebileceğini her zaman biliyordu. Bir arkadaşıyla birlikte tasarımlarını satmaya ve böylece para kazanmaya başladılar.

Yavaş yavaş moda ve gösteri dünyasına yaklaşan Julia Fox fotoğrafçılıktan yazarlığa kadar birçok şey denedi; New Yok’un popüler kültür dünyasında yavaş yavaş kendine yer bulmaya başladı. 2015’te Playboy’un çıplaklık içeren son sayısına poz verdiğinde adı biraz daha çok bilinir hale geldi.

ROL ALDIĞI İLK FİLMLE HAYATI DEĞİŞTİ

33 yaşındaki yıldızın adını gösteri dünyasına altın harflerle yazdırışı ise 2019’da Safdie kardeşlerin yönettiği Uncut Gems filmiyle gerçekleşti. Başrolde yer alan Adam Sandler’ın kuyumcu dükkanında çalışan metresini oynayan Julia Fox bu ilk sinema filmiyle eleştirmenlerden büyük övgü topladı ve deyim yerindeyse Hollywood’da sağlam bir adım atmış oldu.

2018’de evlenip 2020’de boşandığı pilot Peter Artemiev’den olan oğlu, çift boşandıktan sonra, 2021’in ocak ayında doğmuştu. Eski eşinin alkol ve uyuşturucu bağımlısı olduğunu ve kendisini kasıtlı olarak hamile bıraktığını açıkladı. Üstelik hamilelik sonrası depresyonu çok ağır yaşadığını ve kâbus dolu günler geçirdiğini itiraf etti. Ancak anne olmaktan hiç pişman olmadığını ve oğluyla çok mutlu olduğunu da her zaman ifade etti.

Yazının Devamını Oku

Barbienheimer: Durun siz kardeşsiniz!

25 Temmuz 2023
Sinema severlerin aylardır beklediği hafta sonunda geldi çattı. Hollywood’un iki dev stüdyosu Universal ve Warner Bros, dijital platformların, pandeminin ve nihayetinde küresel ekonomik krizin vurduğu sinema sektörünü kurtarma umutları bağladığı iki dev projenin gösterim tarihini açıkladığında olanlar oldu.

Christopher Nolan’ın Tenet hayal kırıklığının ardından çektiği dev bütçeli epik biyografi Oppenheimer ve Greta Gerwig’in senaryosunu yönetmen sevgilisi Noah Baumbach’la birlikte yazıp yönettiği Barbie’nin aynı anda gösterime gireceği açıklanınca interneti “Barbienheimer” fırtınası sardı. Birbirinden oldukça farklı bu iki filmin aynı anda dünya seyircisiyle buluşacak olması epey büyük bir fırtına kopardı.

Dünya tarihinin gidişatı değiştiren olayları anlatan, savaş ve ölümle örülü ciddi bir biyografiyle popüler kültürün en büyük sembollerinden biri olan Barbie bebeği ete kemiğe büründüren fantastik bir maceranın gişede buluşup çarpışacak olması özellikle sosyal medyada aylarca konuşulan bir olay haline geldi. Daha da konuşulacağa benzer… Gelelim filmlere.

ÖLÜMÜN TA KENDİSİ OLAN ADAM OPPENHEIMER

Christopher Nolan, yazdığı ve yönettiği filmlerle hem gişede büyük başarılar kazanmış hem seyircisinin hem de (çoğu zaman) eleştirmenlerin gönlünü kazanmış bir yönetmen. Following (1998), Memento (2000), Insomnia (2002) ile nispeten daha “bağımsız” bir kimlikle başladığı yönetmenli serüvenini Batman Begins (2005), The Prestige (2006), The Dark Knight (2008), Inception (2010), The Dark Knight Rises (2012), Interstellar (2014), Dunkirk (2017) ve Tenet (2020) gibi büyük bütçeli stüdyo filmleriyle sürdüren Nolan büyük bir yönetmen, tartışmasız. Ancak büyük projelere devam ettikçe bu büyüklüğün sihrine kapıldığı da daha gözle görülür hale gelmiş durumda

Atom bombasının mucidi olarak tanınan ABD’li fizikçi J. Robert Oppenheimer’ın hayatından kesitleri anlattığı son projesi Oppenheimer’ı, Kai Bird ve Martin J. Sherwin tarafından yazılmış 2005 tarihli American Prometheus kitabından uyarlamış. Çağının en zeki ve yetenekli bilim insanlarından biri olan Oppenheimer, ABD’nin Naziler’den önce bir atom bombası yapabilmek için alelacele giriştiği bir projenin, Manhattan Projesi’nin başına geçiyor. Üstelik komünist fikirlere sahip olmasına, partiyle ve partililerle bağ kurmasına rağmen. Oppenheimer etrafına birlikte çalıştığı bilim insanlarını topluyor, Los Alamos’ta sırf bu uğurda inşa edilen dev kasabaya kapanıp 2 yıl uğraştıktan sonra dünyayı büyük bir yıkıma ve bambaşka bir çağa sürükleyecek atom bombasını yapıyorlar.

NOLAN’IN İMZASI HALİNE GELEN HİKÂYE KURGUSU OPPENHEIMER’DA DA KARŞIMIZA ÇIKIYOR

Film Oppenheimer’ın proje öncesi yaşantısına kısaca göz atıp sonra bombanın yapılışına ve sonrasında yaşananlara bakıyor. 1930’ların sonunda başlayan ve 1950’lerin sonuna dek uzanan olaylar iki ana eksende ilerliyor, daha doğrusu iki ayrı zaman ekseninde anlatılıyor: Oppenheimer’ın Rus daha doğrusu Sovyet ajanı olduğu şüphesiyle sorgulanması ve ona bu suçlamayı (çaktırmadan) yönelten politikacı Lewis Strauss’un kabineye girip ticaret bakanı olmaya çalışırken Oppenheimer’ın onun ayağına dolandığı senato oturumu.

Yazının Devamını Oku

Kraliyet ailesinde gerçek aşk var mı sahiden? Peki bir prens bir prensese neden vurulur?

23 Temmuz 2023
İngiliz kraliyet ailesinin uzun yıllardır en sevilen yüzü olmayı başardılar. Hatta epeydir kraliyetin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünen halkın, buna rağmen sevgilisi olan Kraliçe II. Elizabeth’in ölümünden sonra bu durum daha da göze batar oldu.

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ... EN ÇOK ONLAR SEVİLDİ

Çok uzun dönemler boyunca annesi tahtta oturduğu için “Galler Prensi Charles” olarak anılan 73 yaşındaki Kral III. Charles nihayet İngiltere’nin yeni kralı olarak tacını taktı. Ve tahta çıkan en yaşlı hükümdar olarak 64 yıl boyunca taşıdığı Galler Prensi unvanını büyük oğlu William’a devretti.

Uzun yıllardır eşi Kate Middleton’la birlikte kraliyetin en sevilen yüzü olmayı başaran William da böylelikle taht için ilk sıradaki aday olarak hükümdarlığa kavuşacağı günü başlamaya bekledi. Kate Middleton ve Prens William 2011’de muhteşem bir düğünle evlendiler ve üç çocuk sahibi oldular. Elizabeth’in ölümünün ardından değişen taht sıralaması ve yenilenen unvanlar sayesinde de karaliyet ailesinin kraldan sonraki en önemli iki üyesi oldular.

ELIZABETH ÖLÜP CHARLES TAHTA ÇIKINCA KONUMLARI DAHA DA KRİTİK HALE GELMİŞTİ

Charles, Prenses Diana’yla evli olduğu yıllar boyunca onu mutsuz ettiği ve o trajik bir şekilde öldükten sonra da unutamadığı aşkı Camilla Bowles’la evlendiği için halkın gözündeki sempatisini çoktan kaybetmişti. Aradan uzun yıllar geçti, köprülerin altından da bolca su aktı. 73 yaşında ancak tahta çıkabilen “yaşlı” kral artık o kadar da antipatik değildi ancak halkın (ve dünyanın da) gönlünü kazanan hep oğlu William ve gelini Kate oldu.

Evliliklerinin 12. yılını tamamlayan William ve Kate, Elizabeth’in ölümünün ardından aldıkları yeni unvanlar gereği görevleri daha çok artınca daha da göz önünde olmaya başladılar. Bu göz önünde olma hali küçük kardeş Harry ve Amerikalı eşi Meghan Markle için ne kadar bir dezavantaja dönüştüyse onlar için de o kadar avantaja dönüştü. Biri tahtın ikinci sıradaki varisi Prens George olmak üzere üç çocukları olan William ve Kate, sık sık basına yansıyan mutlu aile pozları sayesinde de halkın sevgilisi sıfatlarını iyice sağlamlaştırdılar.

BİRİ SERT MİZAÇLI BİRİ ÇOK DİSİPLİNLİ

Yazının Devamını Oku

Hollywood'daki çifte grevin meşalesi Oppenheimer galasında yanmıştı: Biz yoksak siz de var olamazsınız!

19 Temmuz 2023
21 Temmuz’da gösterime girecek, sinema severlerin merakla beklediği Oppenheimer filminin İngiltere galası da geçen hafta yapıldı. Filmin yıldızlarla dolu kadrosu ve yönetmeni Christopher Nolan da oradaydı. Ancak geceye damga vuran bu kez Hollywood yıldızlarının kırmızı halı pozları değil Nolan’ın yaptığı duyuru sonucu tüm bu yıldızların galayı terk etmesi oldu.

HOLLYWOOD TARİHİNDE BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ GÜNLER YAŞANACAK

Dünya sinemasının kalbinin attığı, endüstrinin merkezi Hollywood’u oldukça ilginç ve sıkıntılı olacağı kesin günler bekliyor. ABD'de senaristler birliği WGA (Writers Guild of America) 2 Mayıs'ta greve gitmişti. WGA'nın 11 bin 500 üyesinin stüdyo şirketleri ile yapılan ücret görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından gittiği grev sürüyor. Bu grev, 2088’de sona eren ve Hollywood’u adeta kilitleyen senarist grevinden 15 yıl sonra yeniden benzer bir süreci başlatmıştı.

Hollywood’un oyuncular sendikası SAG-AFTRA’nın da (The Screen Actors Guild-American Federation of Radio and Television Artists) 14 Temmuz'da greve dahil olduğunu açıklamasıyla birlikte işler tamamen içinden çıkılmaz bir hale gelmiş oldu. Bu iki sendikanın greve birlikte katılması kararı 1960’dan beri yani 63 yıldır ilk kez görülen bir durum. Ve bu deyim yerindeyse Hollywood’un tamamen “kepenk kapatması” anlamına geliyor.

SENARİST VE OYUNCU BİRLİKLERİ DEV ŞİRKETLERLE ANLAŞMA SAĞLAYAMADI: HOLLYWOOD KEPENK KAPATIYOR!

Senarist ve oyuncu sendikaları bir süredir içinde Paramount, Sony, Universal, Walt Disney ve Warner Bros gibi dev stüdyoları, ABC, CBS, FOX ve NBC gibi ulusal kanalları ve Netflix, Apple TV+, Amazon gibi streaming hizmeti veren dijital platformları da bulunduran Sinema ve Televizyon Yapımcıları Birliği (Alliance of Motion Picture and Television Producers – AMPTP) ile müzakere içindeydi. Senaristler de oyuncular da sendikaları aracılığıyla hem ücret eşitsizlikleri hem de film ve dizi prodüksiyonlarında yapay zekâ kullanımı gibi konularda anlaşma sağlamaya çalıştı ancak Hollywood’un dev şirketleri bu anlaşmaya yanaşmadı.Artık bu tür pozları bir süre göremeyeceğiz: Filmin yıldız oyuncuları galadan ayrılıp arkadaşlarına desteğe gittiler ve grevde olan oyuncular artık bu tür davetlere de katılamayacak... Öte yandan  Oppenheimer dahil olmak üzere birçok önemli yapımda başrol oynayan sayısız İngiliz oyuncu da bu grevin bir parçası: Hem Hollywood'da büyük bir hakimiyetleri olduğu için hem de İngiliz oyuncu ve senaristler birlikleri de bu greve destek verdiği için...

SON ÖRNEĞİ 1960'DA YAŞANMIŞTI: DEV "ÇİFTE" GREV BAŞLADI

Hollywood tarihinin gördüğü en büyük kapsamlı çifte grev de böylelikle başlamış oldu. Hollywood’da çalışan tüm sinema, televizyon, radyo oyuncularını kapsayan SAG-AFTRA’nın da greve destek verip iş bıraktıklarını açıklamasıyla birlikte gösteri dünyasının en büyük eylemlerinden biri başlamış oldu. !3 Temmuz akşamı İngiltere’de düzenlenen Oppenheimer filminin galasında yaşananlar da tüm dünyada bir anda bir numaralı gündem maddesi haline geldi.

Yılın en önemli yapımlarından biri olan ve daha proje aşamasındayken bile büyük merak uyandıran Oppenheimer, 21 Temmuz’da tüm dünyada gösterime girecek. Christopher Nolan’ın yönettiği ve başrollerini Cillian Murphy, Emily Blunt, Matt Damon, Robert Downey Jr., Florence Pugh, Josh Hartnett, Casey Affleck, Rami Malek, ve Kenneth Branagh gibi dev isimlerin paylaştığı film “Atom Bombasının Babası” olarak tanımlanan teorik fizikçi Robert Oppenheimer’ın, ABD hükümeti tarafından “Manhattan Projesi” adı altında ilk atom bombasını üretmesi sürecini ve sonrasında yaşananları anlatıyor.

Yazının Devamını Oku

Görevimiz Tehlike: Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm... İnsanlık yapay zekâya karşı!

15 Temmuz 2023
Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, Oscar ödüllerinin açıklandığı törenden bir süre önce adaylara bir öğle yemeği daveti veriyor. Artık gelenekselleşen bu yemeğin bu seneki konuklarından Tom Cruise ve Steven Spielberg arasında geçen diyalog sosyal medyada defalarca paylaşılmış; mahiyeti sebebiyle de üzerine epeyce konuşulmuştu.

"Azınlık Raporu" ve "Dünyalar Savaşı" filmlerinde birlikte çalıştığı Steven Spielberg, Tom Cruise’a “Hollywood’un kurtardın, sinemayı kurtardın.” diyor ve ona sevgi ve minnet dolu bir şekilde sarılıyordu. Hollywood’un, e haliyle dünya sinema endüstrisinin, bu büyük isimlerinin arasında geçen anlar epey ses getirdi haliyle.

Hâkimiyet alanını giderek genişleten dijital platformlar ve dünyayı 2 sene boyunca saran koronavirüs pandemisiyle birlikte herkes birbirine “Sinema öldü mü?” diye sormaya başlamışken Tom Cruise "Top Gun: Maverick" ile seyirciyi tekrar salonlara döndürmüş ve gerçekten de kötü gidişata dur deneyi başarmıştı.

Cruise’un 1996’daki ilk filmden beri başrolünü oynadığı ve aynı zamanda artık yapımcı koltuğunda da oturduğu “Görevimiz Tehlike” serisi de büyük beğeni toplayan son halkası “Fallout”un ardından seyirciyle bir kez daha buluşacak ve salonda sinema izleme geleneğinin kolay kolay ölmeyeceğini bir kez daha kanıtlayacaktı. Çekimleri pandemi yüzünden sekteye uğrayan “Görevimiz Tehlike: Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm” 1 senelik gecikmenin ardından nihayet gösterime girdi. Seriye eklenen yedinci halka, adından da anlaşılacağı gibi iki bölüm halinde karşımıza çıkacak.Tom Cruise: Sadece dünyayı değil sinemayı da kurtaran kahraman!

Birçok övgüye mazhar özelliğinin yanında artık “sinemanın kurtarıcısı” titrini de elinde tutan 61 yaşındaki Tom Cruise, filmin gösterime girmesinden bir süre önce verdiği röportajda daha uzun yıllar Görevimiz Tehlike’nin yenilmez ajanı Ethan Hunt’ı canlandırmak istediğini hatta bu konuda kendine 80 yaşında bir kez daha Indiana Jones olarak çıkan Harrison Ford’u örnek aldığını söylemişti. Cruise’un hiç yaşlanmadığı ve bu uğurda tuhaf yollara bile başvuruyor olduğuna dair yıllardır süregelen ve artık şehir efsanesi haline gelen sosyal medya “geyikleri” artık herkesin malumu.

Görevimiz Tehlike: Ölümcül Hesaplaşma’yı perdede görünce ve Tom Cruise’un film boyunca üstesinden geldiği tehlikeli aksiyon sahnelerini izleyince aksiyon sinemasının artık en büyüklerinden biri olduğu tartışılmaz aktörün bu “80 yaşına kadar devam” söyleminin altının çok da boş olmadığını anlamak zor değil. Üstelik Tom Cruise bir kez daha filmdeki çok tehlikeli sahnelerin çoğunda dublör kullanmayı tercih etmeyip sinemaya ve rolüne duyduğu aşkla ölüme meydan okuyor. Filmin en az çekimleri kadar titizlikle ve büyük bir profesyonellikle yürütülen tanıtım kampanyası sayesinde biz izleyiciler de bu durumun gayet farkındayız ve Ethan Hunt motoruyla uçurumdan atlarken ya da bombalarla havaya uçurulan bir köprüden düşmekte olan tren vagonları arasında atlayıp zıplarken yüreğimiz daha da çok ağzımıza geliyor…

Türün en büyük klişesi çerçevesinde bir kez daha bütün dünyayı yok edebilecek daha doğrusu kendi istediği doğrultusunda şekillendirebilecek bir düşman var karşımızda yine. Ancak bir Rus denizaltısının uğradığı saldırı sonrası ortaya çıkan ve dünyayı avuçları içine alması an meselesi olan düşman bu kez kanlı canlı değil, tam da zamanın ruhuna uygun şekilde resmedilen “yeni nesil” bir tehlike: Adı “Varlık” konan, her yere sızabilen, tespit edilmesi etrafına ölüm saçmaya başlayana kadar pek de mümkün olmayan bir yazılım; daha kapsayıcı bir tabirle yapay zekâ. Bu yapay zekânın kendisine hizmet etmesi için seçtiği insan sureti yani filmin kanlı canlı kötü adamı ise Ethan Hunt’ın geçmişinden gelen ve arasında büyük bir mesele olduğu belli olan eski düşmanı Gabriel.Filmin prömiyeri, en heyecanlı sahnelerinin bir kısmının da çekildiği Roma'da yapılmıştı: Ah o merdivenlerin dili olsa!

Bir kez daha dünyayı kurtarmakla kendi ekibini kurtarmak arasında kalan Ethan Hunt, ölümcül hesaplaşmasında, bu tehlikeli gücü yok etmek yerine eline geçirmeye çalışan herkesin düşmanı haline geliyor. Yapay zekâ Varlık, yaşanacak maceranın olası sonuçlarını hesaplamak konusunda oldukça mahir. Oysa sinemada yapay zekâyı, yapay zekânın bilinçlenip baş kaldırmasını ele alan daha önceki birçok örnekte de gördüğümüz gibi insan faktörü yapılan tüm matematiksel hesapları bozabilecek tek şey. Söz konusu olan dünyayı kurtarmak için sıra dışı ve kitaba uymayan yöntemler konusunda uzmanlaşmış, sevdiklerinin hayatını zaten kendi hayatının önüne koymayı adet haline getirmiş Ethan Hunt olunca bozulan hesaplar da zaten hikâyenin en kilit noktası haline geliveriyor.

Yemen çöllerinden Abu Dabi havalimanına, (buranın henüz hizmete açılmadığını ancak film için hazırlanarak muazzam bir set haline getirildiğini not düşelim) Roma’dan Venedik’e uzanan müthiş takip – kovalamaca sahneleriyle dolu bitmek tükenmek bilmeyen aksiyon, filmin final blokunda doruğa çıkıyor. Avusturya Alpleri’nden geçen Orient Express’in içinde ve dışında (!) yaşananlar filmin son 1 saatini nefessiz kalarak izlemenize sebep oluyor. Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün 2 saat 43 dakikalık süresinin uzun olduğu söylenebilir. Yine de filmin izleyiciye, bir yandan dev bir stüdyo yapımı – gişe canavarı seyrettiğini unutturmazken bir yandan da saf sinema duygusunu geçirmeyi başardığını eklemiş olalım.

Yazının Devamını Oku

Yılan hikâyesine dönen bir boşanma: Ev ve nafaka savaşları...

12 Temmuz 2023
Hollywood’un parmakla gösterilen evliliklerinden biri daha geçtiğimiz aylarda bitmişti. 18 yıldır evli olan Oscar’lı oyuncu Kevin Costner ile eski model ve çanta tasarımcısı eşi Christine Baumgartner'ın boşanma haberi herkesi şaşkına çevirmişti.

Dışarıdan bakılınca oldukça mutlu mesut görünen bir evliliği olan çift dışarıya pek bir şey yansıtmadığı için Christine Baumgartner'ın, Kevin Costner’dan boşanmak için mahkemeye dilekçe vermesi Hollywood’da küçük çaplı bir şok yarattı.

Özel hayatından bahsetmeyi pek sevmeyen Kevin Costner 2020 yılında “Christine eşim olduğu için çok mutluyum. Yuvamız bir nehir gibi çağlıyor; içine girip kendini akışa bırakmak çok güzel” sözlerini kullanmıştı.

Christine Baumgartner’ın boşanma dilekçesinde “tamir edilemez fikir ayrılıkları” yazan gerekçenin aslında Kevin Costner’ın ailesini çok ihmal etmesi ve kendini işinden başka hiçbir şeye verememesi olduğu iddia edildi.Ünlü çift bir süre önceye kadar mutluluk pozları veriyordu ama araya büyük bir servet ve sayısız mülk girdi

Christine Baumgartner ve Kevin Costner çiftinin 16, 14 ve 13 yaşında 3 çocuğu var. Oscar’lı yıldız oyuncunun önceki ilişkilerinden de hepsi yetişkinlik çağında 4 çocuğu bulunuyor. Bu herkese örnek çift gibi görünen ikilinin, 3 çocuklarını da içine boşanma hikâyesi ise sadece birkaç ay içinde içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Hem Hollywood’da 40 yıldan fazladır sürdürdüğü kariyeri hem de akıllı emlak yatırımlarıyla hatırı sayılır bir servete sahip olan 68 yaşındaki Kevin Costner’la  ondan daha çok çocuk yardımı ve sahip olduğu muhteşem evlerindeki payı isteyen eski eşi 49 yaşındaki eski eşi Christine Baumgartner, büyük bir kavgaya tutuştu.

Kevin Costner, evlilik öncesi anlaşması doğrultusunda tüm mülklerin kendisinin olduğunu, eski eşinin herhangi bir evden herhangi bir pay alamayacağını söyledi. Ve çiftin California’da yaşadığı değeri 150 milyon doları bulan muhteşem evinden taşınmasını istedi.Christine Baumgartner mahkemeye böyle gelmişti

Costner, eski eşine yeni bir evde yaşayabilmesi için 1 milyon dolardan fazla para verdiği söylemiş ve “Evimden derhal ayrılmasını istiyorum” demişti. Kevin Costner’ın California’daki bu ev dışında birçok mülkü var. Özellikle de Aspen, Colorado’daki çiftliğine paha biçmenin zor olduğu söyleniyor.

Christine Baumgartner, tüm bu olup bitene rağmen evden ayrılmış değil. Ancak mahkeme Kevin Costner’ı haklı buldu ve boşanma davası açan eski eşe evi temmuz ayı sonuna kadar boşaltmasını emretti. Costner’ın bu gelişmenin ardından çok mutlu olduğu iddiası da hemen dillere düştü.

Yazının Devamını Oku

Dizi aşıkları ikinci bebeklerini kucaklarına aldı

7 Temmuz 2023
Televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en görkemli ve en çok izlenen dizilerinin başında gelen Game of Thrones (Taht Oyunları), hâlâ hafızlardan silinmiş değil. Dizide deneyimli aktörlerle kamera karşısına geçen genç oyuncular da artık dünya çapında tanınan ve kariyerlerini ileri taşıyan bire dünya yıldızı oldular.

Dizi 2019’da final yapmasına rağmen konuşulmaya devam ediyor. 2011’de sette, gencecik birer yıldız adayıyken tanışan İngiliz oyuncular Kit Harington ve Rose Leslie, canlandırdıkları karakterlerin senaryo gereği yakınlaşmasıyla birlikte bir aşk yaşamaya başlamışlardı. Yoğun ve zorlu çekim süreçlerinde bir araya gelen Harington ve Leslie’nin dizideki rolleri gerçeğe dönüştü ve çift büyük bir aşk yaşamaya başladı.Rose Leslie’nin dizide 2012-2014 yılları arasında canlandırdığı Ygritte adlı karakter, şimdi eşi olan Kit Harington’ın canlandırdığı Jon Snow’la aşk yaşamıştı. Leslie, karakteri ölünce dizden ayrıldı ancak Harington'la olan aşkları devam etti. Çift 2017'de nişanlandıklarını açıkladı, 2018'de de Game of Thrones dizisindeki arkadaşlarının katıldığı bir törenle evlendiler

Sette birlikte olan ikili o dönemlerde sürekli bir arada fotoğraflansalar da bir süre bu ilişkiyi inkâr ettiler. Özel hayatlarını gizli tutmayı tercih eden Kit Harington ve Rose Leslie ilk kez 2016’da kırmızı halıya birlikte çıkmış ve ilişki yaşadıklarını resmen ilan etmişti. 2017’de nişanlandılar, 2018’de de Game of Thrones dizisindeki oyuncu arkadaşlarının da katıldığı bir törenle evlendiler.

Rose Leslie Eylül 2020’de bir dergi için poz verdiğinde artık belli olmaya başlayan karnı ortaya çıkmış ve hamilelik haberi böyle duyulmuştu. Çiftin oğulları Ocak 2021’de doğdu. Kit Harington ikinci bebeklerini beklediklerini şubat ayında katıldığı bir televizyon programında müjdelemişti.Rose Leslie ve Kit Harington ikinci bebeklerinin doğumundan önce Londra sokaklarında böyle görüntülenmişti

Kit Harington, bebek müjdesini sözcüsü aracılığıyla duyurdu ve yapılan açılamada “Aile küçük kızları aralarına katıldığı için çok mutlu” dendi. Bebeğin adı ya da doğumla ilgili detaylarsa paylaşılmadı. Çiftin 2,5 yaşındaki oğlunun adı da henüz açıklanmış değil. Özel hayatlarının gizliliğine çok önem veren Harington ve Leslie sosyal medya hesabı da kullanmıyor ve çocuklarının fotoğraflarını paylaşmıyor.

Rose Leslie, sadece iki hafta önce Londra’da kız kardeşiyle gezintiye çıkmışken görüntülenmişti. Artık hamileliğinin son gülerini yaşayan yıldız oyuncu yürümekte zorlandığı ve kardeşinin koluna girdiği dikkatlerden kaçmamıştı.Game of Thrones dizisiyle dünya çapında şöhrete kavuşan Kit Harington “Dizinin bana en büyük hediyesi Rose Leslie” demişti. Ünlü oyuncu bir süre alkol bağımlılığıyla ilgili sorunlar yaşamış ve ağır bir depresyon geçirmiş; aile kurup baba olduktan sonraysa hayatını yeniden rayına oturtmuştu

Kit Harington, kızının doğumundan bir süre önce verdiği bir röportajda oğullarının bir kardeşi olacağından haberi olmadığını ve büyük bir sürpriz yaşayacağını açıklamıştı. Kit Harington ve Rose Leslie, ilk çocukları olduğu zaman ebeveynliğe çok daha romantik bir yaklaşımları olduğunu ancak çocuk büyütmenin zorluklarıyla karşılaştıktan sonra artık konuya “pratik” bir bakış açısı geliştirdiklerini söylemişlerdi.

Yazının Devamını Oku