Paylaş
TÜSİAD'ın bu seferki raporu kadın erkek eşitliğine ilişkin.
Hafta ortasında Swissotel'de sunulan rapor üç bölümden oluşuyor. Eğitim, çalışma yaşamı ve siyaset.
Tahmin edebileceğiniz gibi, rapor bir kez daha nüfusun yüzde 50'sini oluşturan kadınların ekonomik, sosyal potensiyelinden yeterince yararlanılmadığını ortaya koyuyor.
Kadın okuryazarlık oranı yüzde 77.
Yaşları 15-49 arasında olan yaklaşık 3 milyon kadın okul yüzü görmemiş.
Okula gitmeyen kız çocukların çoğu Güneydoğu Anadolu'da.
Kızların okumasına en büyük engel aile.
Raporun eğitimle ilgili bölümünü sunan Prof. Mine Tan'ı dinlerken, Harran'da 12 yaşındaki bir veledin kızkardeşini gösterek ‘‘bizim buralarda kızlar okula gitmez’’ dediği geliyor aklıma.
Yine geçen yıl Anakültür ile 8 Mart'ta Gaziantep, Kilis'e yaptığımız yolculukta kızlar, evde yardım etsinler diye kendilerini okula göndermeyen annelerinden yakınmıyor muydu?
Raporda çarpıcı veriler var.
Bunlardan bir tanesi de kadınların işgücüne katılım oranı. Hızlı bir biçimde düşmüş.
1950'lerde yüzde 72 olan oran, 1999'da yüzde 29.7'e geriliyor.
Oysa geçen hafta ‘‘Yeni binyılın kadınlarını’’ kapak konusu yapan Newsweek Dergisi'ne göre, Avrupa Birliği'nde geçtiğimiz iki yıl içersinde yaratılan 4 milyonluk yeni istihdam alanından yüzde 70'ine kadınlar alınmış.
Onlar ilerliyor, biz kazanmış olduğumuzu da kaybediyoruz.
Bu arada toplantıda önemli birşey dikkatimi çekiyor.
TÜSİAD'ın kadınların durumuyla ilgili hazırlattığı böylesine önemli bir raporun kamuoyuna açıklandığı toplantıda, TÜSİAD üyesi 25 kadından hiçbirisi yok.
Özür dilerim. Toplantının ikinci bölümündeki panelin oturum başkanlığını yapan Nur Ger dışında.
Meclisimizin 22 kadın üyesinden de hiçbirini göremedim.
Konu kendilerini ilgilendirmiyor mu?
Hangi sosla yiyecekler
ÖNCEKİ gece, İstanbul Sanayi Odası'nın, Çırağan'da İstanbul'daki yabancı diplomatlara verdiği resepsiyondayız.
Sohbet ettiğimiz Fransız diplomatlardan bir tanesi resepsiyonun hangi vesileyle verildiğini merak ediyor. Hemen yanıbaşımızdaki Ömer Dinçkök ‘‘Sanayi Odası önümüzdeki yıl yabancı meslektaşlarla ilişkileri geliştirmek istiyor. Bu bir kaynaşma toplantısı’’ diyor.
Fransız diplomat ‘‘Biz zaten İSO ile pek yakın ilişkideyiz. Çünkü Fransız Ticari Ataşeliği sizin Beyoğlu'ndaki binada kiracı’’ diye cevap veriyor gülerek.
Fransızlarla sohbette söz tabii dönüyor dolaşıyor, Fransız Millet Meclisi'ndeki Ermeni tasarısına geliyor. Türkiye'deki Fransız şirketler son derece tedirgin ama diplomatlar da öyle.
Konuştuğum diplomat, Ankara'nın reaksiyonu için fransızcadan türkçeye ‘‘bizi hangi sosla yiyeceklerini merakla bekliyoruz’’ gibi tercüme edilecek bir cümle sarfediyor.
Resepsiyona dönersek, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavi konuşuyoruz. Kavi haklı olarak dertli. ‘‘AB, Türkiye ile olan ticaretinde her yıl 12-14 euroluk dış ticaret fazlası kaydediyor. Ben her yıl 12 milyar euro nereden bulacağım. Düşünün, AB'nin aday ülkelerden 12 tanesiyle toplam dış ticaret fazlası 25 milyar euro. Türkiye neredeyse bunun yarısını tek başına sağlıyor. Eğer GB çerçevesinde bir ortaklığımız varsa AB'nin bize destek çıkması gerek’’
Kısaca ‘‘artık Avrupa Birliği de kesenin ağzını açsın’’ diyor.
Kavi'yi haklı çıkartan rakamlar
BİR festival sessiz sedasız sona erdi.
Bu yaz aylarında ünlü kemncı Nigel Kennedy, soprano Kiri Te Kanawa, Julien Lloyd Weber'i dinlememize olanak sağlayan İngiltere-Türkiye 2000 Festivali'nden söz ediyorum.
Fazla gürültü kopartmasa da, sponsorları arasında Eczacıbaşı, Efes Pilsen, Koçbank, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, BM Amaco, Türkiye İş Bankası, Türk Pirelli olan 10 aylık festival sırasında önemli etkinlikler yer aldı. Ki bunlardan bir tanesi de, İngiliz Sağlık Endüstrileri Birliği tarafından geçen hafta İstanbul'da düzenlenen seminerdi.
Festival süresince İngiltere ile Türkiye'nin ticari ilişkilerini de hayli yol aldığı söylenince konsolosluktan rakamları rica ettim.
2000 yılından Kasım ayı sonuna kadar İngiltere'nin Türkiye'ye ihracatı yüzde 47,20, Türkiye'nin de İngiltere'ye ihracatı yüzde 19,50 oranında artmış.
Bu rakamları görünce, Hüsamettin Kavi'in yukarıda söyledikleri daha netleşiyor değil mi?
Gurular da yanılabilir
MEĞER ‘‘gurulara’’ fazla da güvenmemek gerekiyormuş.
Sözü getirmek istediğim guru, geçtiğimiz kasım ayında Kalite Kongresi için İstanbul'a gelen Amerikalı Kevin Kelly.
İki yıl önce yayınladığı ‘‘Yeni ekonomi için yeni kurallar’’ adındaki kitabıyla büyük ses getiren yeni ekonominin gurusu ne demişti?
Kelly. kendisiyle yaptığım söyleşide, üstüne basa basa, ABD'nin dakikada bir yeni bir milyoner yarattığını söylemişti. Başta ABD, gelişmiş ülkelerin büyüme hızının önümüzdeki yıllarda yüzde 5 olarak hesaplandığını, böyle bir refah düzeyinin ne getireceğini kimsenin bilmediğini belirtmişti.
Ne oldu?
Konuşmamızın üzerinden bir ay geçti ya geçmedi ABD'nin büyüme hızı durdu. Amerikan ekonomisi düşüşe geçti. Şimdi 2001 yılının ilk üç ayı için yıllık yüzde 2'lik bir büyüme hesaplanıyor.
Dolar milyoneri yaratan Silicon Vadisi'de işler tersine döndü.
‘‘Dot-com’’cuların kábesi haline gelen Kaliforniya ve çevresinde işten çıkartılanların sayısı onbinlerce olarak ifade ediliyor.
İnternetten köşeyi dönmeyi hayal edenler, bankacılık, danışmanlık gibi daha geleneksel mesleklere dönüyorlar.
2001 yılında yeni ekonominin üzerinde kara bulutların dolaşacağı söyleniyor.
Yönetimi hafta başında Bush'a devredecek olan Clinton ekibi de giderayak Amerikan halkını yatıştırmaya çalışıyor. Başkanın ekonomi danışmanlarından Martin Baily ‘‘durgunluk dönemine girmeyi beklemiyoruz’’ dedi ama sivri diller, uzmanların 2. Dünya Savaşı sonrasından bu yana tam dokuz durgunluğu öngöremediklerini hatırlatıyorlar.
İstanbul'dan 9.6 milyar
Pekin'den 20 milyar dolar
2008 Olimpiyatları'nın İstanbul'da yapılmasını hepimiz can atıyoruz.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi projesini önceki gün Lozan'a gönderdi.
Gazetelerde, Türkiye'nin Olimpiyatlara hazırlık için ayırdığı bütçeye rastlamayınca, Hazırlık ve Düzenleme Kurulu'nun Genel Direktörü Yalçın Aksoy'a danıştım.
Aksoy'un verdiği bilgiye göre, Hazırlık ve Düzenleme Kurulu'nun bütçesi 1 milyar 791 dolar. Belediyenin alt yapı için 7.8 milyar dolarlık bir yatırıma gereksinimi var. Yani bu iş için ayrılan para 9.6 milyar dolar.
Biliyorsunuz 2008 Olimpiyatları için İstanbul'un yanısıra adaylar Paris, Osaka, Toronto, Pekin.
İstanbul'un en büyük rakipleri Paris ve Pekin.
Paris kendini şanslı görüyor.
Hatta hafta başından itibaren, Fransız Olimpiyat şampiyonlarının da aralarında bulunduğu 400 sporcuyla büyük bir kampanya başlattı.
Kampanyaya destek olanlar araında Alain Delon, Catherine Deneuve, Yves Saint Laurent, Christian Lacroix, Johnny Hallyday gibi isimler var.
Paris'te yaşayan, Nobel ödüllü Çinli yazar Gao Xingjiang da söylentilere göre bu kapmanyaya dahil edilmek isteniyor. Edildiği takdirde, Paris, Çin'deki insan hakları ihlallerini gündeme getirme şansını yakalamış olacak. İnce bir politika.
Pekin'e gelince... Bu iş için ayırdığı bütçe bizimkisinin tam iki katı.
Evet, okuduklarım doğruysa, 2000 oyunlarını Sydney'e kaptıran Pekin 20 milyar dolardan fazla harcayacak. Çevre kirliliğini önlemek için harcayacağı paranın 12 milyar dolar olduğu söyleniyor.
Paylaş