Türkiye ile ABD arasında ’altın ilişkiler’ dönemi mi

OBAMA’nın özel Ortadoğu temsilcisi George Mitchell’in Ankara’ya varmasından birkaç saat önce İstanbul’da DEİK’in ağırladığı Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ı dinliyoruz.

THY uçağının Amsterdam’da tarlaya indiği haberi bomba etkisi yaratmış.

Babacan’ı dinlemeye gelen Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’in elinden telefonu düşmüyor.

Uçağın yolcuları arasında Akbank Hollanda Genel Müdürü ve yardımcısı var ama şükür her ikisi de sağ kurtulmuşlar.

Suzan Sabancı Dinçer’in sevinci görülmeye değer.

THY’nin parlayan yıldızına önemli bir darbe indiren uçak kazasının ardından sevinenler ve ağlayanlar.

Hayatın gerçeği bu değil mi? Bir uçtan diğerine gidip gelmek.

Aynen ABD-Türkiye ilişkileri gibi.

Hem, DEİK yemeğinin açılış konuşmasını yapan Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Haluk Dinçer, hem Dışişleri Bakanı Babacan’ın sözleri Türkiye-ABD ilişkilerinde 1 Mart tezkeresi döneminin gerilerde kaldığını ortaya koyuyor.

Dinçer, "Obama iktidarıyla iki ülke arasında hem siyasi, hem ekonomik yönden bir altın çağ beklentisi içerisindeyiz" diyor.

Babacan, Obama ve ekibinin iktidara geldiği 1 ay 5 gün zarfında telefonla ya da yüz yüze ABD ile pek çok temas gerçekleştirildiğini söylüyor.

Obama Yönetimi’nin önümüzdeki dönemde yoğunlaşmayı planladığı Afganistan’da, Ortadoğu’da Türkiye’nin desteğiyle iyi sonuçlar alabileceğini söylüyor.

SİYASET EKONOMİNİN ÖNÜNDE Mİ

Babacan, "Birbirimizi daha çok dinleyeceğiz, danışacağız" diyor.

İlişkilerin ekonomik boyutuna gelince Babacan, "ABD’den gelen yatırım pek iç açıcı boyutlarda değil. Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermayenin yüzde 80’i Avrupa Birliği ülkelerinden" diyor.

Türkiye-ABD arasındaki ticaret hacminin de daha büyümesi gerektiğini söylüyor.

Ekonomik ilişkilerde "altın çağ" sanki biraz daha uzak bir beklenti gibi.

DEİK’in toplantısında rastladığım AR-GE Danışmanlık Başkanı Yılmaz Argüden’e göre, Türkiye’nin Amerikan pazarını zorlama şansı katma değeri olan ürünlerle.

Aynı zamanda Amerika İş Konseyleri Başkanı ve Türk-Kanada İş Konseyi Başkanı olan Argüden, "Amerikan pazarı zor. Girdiğinde hızla büyümek zorundasın. Küçük kapasiteli üretimle tutunamazsın. Amerikan pazarını ancak Çin doyurabilir" diyor.

Argüden, ABD’nin önemli internet dergilerinden "Globalist"te, Obama’nın küresel liderlik şansını ele alan bir yazı kaleme almış.

Argüden’e göre, bu kriz ortamında Obama küresel sorunlara küresel çözümler üretebildiği takdirde böyle bir şansı ele geçirebilir.

İnadına kadın

TÜRK-Amerikan İş Konseyi Başkanı Haluk Dinçer toplantı öncesi "Artık hiç dış politika yazmıyorsunuz" diye takılıyor.

Pek yakından tanımadığım bir meslektaşım "Kadın meselelerini yazıyor" diye söze karışıyor.

Başkalarından da duydum. Sanırım adım daha çok kadın sorunlarıyla anılmaya başlanmış.

Doğrusu hiç gocunmuyorum zira Türkiye’nin halletmesi gereken önemli birkaç sorunu varsa bir tanesi kadın haklarıyla ilgili olanı.

Kim ne derse desin siyasette ve iş hayatında "kadının adı yok" çünkü.

Eğitimde de durum ortada zaten.

Dün DEİK’in yemeğinden önce KAGİDER’in Avrupa Parlamentosu milletvekili Karin Riis Yorgensen’i ağırladığı toplantıdaydım.

Yorgensen, Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso’ya "kadın komiser" için nasıl baskı yaptıklarını anlattı.

Kadınlar hakları için her yerde kıyasıya mücadele ediyorlar ama sizdeki mücadele çok daha zorlu.

İşte son iki örnek:

Meltem Kurtsan İTO, Türkiye Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Aynur Bektaş İstanbul Sanayi Odası seçimlerini kaybettiler.

Hem de seçimlere erkeklerden daha fazla hazırlandıkları halde.

KAGİDER’in toplantısına dönersem, Yorgensen’in ardından konuşan KADER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) Başkanı Hülya Gülbahar bakın ne diyor:

"Yerel seçimler için partiler çok az kadın aday çıkardılar. Bence bu seçimlerde kadın temsilinde ’dibi’ göreceğiz."

Yerelde kadın temsilinde zaten en gerideydik. 29 Mart’ta "dibi" göreceğiz.

Bu karanlık tabloda, hayatını kız çocuklarının eğitimine adayan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Profesör Türkan Saylan’ın 100 bin dolarlık Vehbi Koç ödülünü kazanması sevindirici.

ABD’de lobi faaliyetlerinde sesini duyuran iki önemli kuruluş

TÜRKİYE ile ABD arasında bir "altın çağ" başlayacaksa eğer bunun lobi ayağını yabana atmamak gerek.

Bunu söylüyorum zira yine DEİK toplantısında özellikle Türkiye’nin tanıtımı için önemli çalışmalar yapan iki kardeş kuruluşunun varlığından haberdar oldum.

Bunlardan biri Türk Kültür Vakfı (Turkish Cultural Foundation) , diğeri Amerika Türk Koalisyonu..

Türk-Amerikan İş Konseyi bünyesinde uzun yıllar çalışmış olan Başak Kızıldemir, Amerika Türk Koalisyonu’nun Türkiye Programı Müdürü.

Aynı zamanda, Türk Kültür Vakfı’nın da danışmanı.

Vakıf, Türkiye’nin zengin kültürünü, sanatını tanıtmaya yönelik önemli faaliyetlerde bulunuyor.

Hem ABD’de, hem de Türkiye’de.

Türkiye’nin yetiştirdiği önemli sanat tarihçilerinden Profesör Nurhan Atasoy örneğin, vakfın düzenlediği seminerlerin vazgeçilmez konuşmacıları arasında.

Vakfın Taksim, Cumhuriyet Caddesi’ndeki öğretici seminerlerine İstanbul’da yaşayan yabancılar büyük ilgi gösteriyor.

Arkeolojiden, Türk mutfağına geniş bir yelpazede yayınlar, seminerler ve hatta "Armaggan" markası altında zevkli tasarımlar vakfın faaliyet alanına giriyor.

Amerika Türk Koalisyonu ise daha çok, Türklerle Amerikalılar arasında diyalog, ABD’de Türkiye’nin sesi olacak genç Türk öğrencilerin eğitimine ve düşünce kuruluşu tarzı çalışmalara ağırlık veriyor.

Başak Kızıldemir, bu kuruluşun desteğiyle Amerikan Kongresi’nde staj yapan Türk öğrencilerin olduğunu anlatıyor.

Hatta bunlardan iki tanesi kongrenin kadrosuna geçmiş.

Lobicilik işte böyle uzun, zahmetli, özverili bir çalışma gerektiren bir alan.
Yazarın Tüm Yazıları