BM İklim Değişikliği Konferansı Bali’de devam ediyor.
Bali buluşmasında 190 ülke 2012’de sona erecek Kyoto Protokolü sonrası için bir "yolharitası" çabasında.
Bırakın yeni "yol haritası"nı, Kyoto’yu imzalamayan bir avuç ülke arasındayız.
Avustralya’nın da protokolü imzalamaya yanaşmasıyla geriye ABD, Türkiye, Irak, Somali ve birkaç ülke daha kaldı.
ABD’yi izliyoruz diyeceğim ama orada bazı eyaletlerin küresel ısınmanın sorumlusu sera gazlarının azaltılması yönünde aldıkları oldukça cesur çevre kararları var.
Peki Türkiye sera gazları açısından ne durumda?
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ndeki sıralamadan sera gazı artışlarında dünya "rekortmenleri" arasında olduğumuzu biliyoruz.
1990-2004 yılları arasında bizdeki sera gazı artışı yüzde 74.4 oranında. Hangi bölgelerde daha fazla artış olmuş?
Hangi sektörler daha sorumlu? Bireysel olarak sera gazına yol açmamak için ne yapabiliriz?
Bu ve benzer soruların cevabı geçenlerde açıklanan "Karbondioksit SalımlarıAraştırması-Türkiye küresel iklim değişiminin neresinde" raporunda.
Rapor, "Açık Toplum Enstitüsü" nün desteğiyle, Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu ve Sabancı Üniversitesi’nden Doç. Dr. Yıldız Arıkan tarafından hazırlanmış.
Gürkan Kumbaroğlu’ylaraporu konuşunca ortaya ilginç şeyler çıktı.
Türkiye’de kişi başı yıllık sera gazı salımı dünya ortalamasının altında.
Dünya ortalaması 4 ton iken, Türkiye’de 3.3 ton.
SANAYİDE DURUM ALARM VERİCİ
Avrupa’da ise 9 ton.
Ne ki, enerji ve sanayinin yol açtığı sera gazları bize "rekortmenliği" armağan etmiş.
Kumbaroğlu "Sanayi sektöründe durum alarm verici" diyor.
Bunun bir nedeni de Batı’da olduğu gibi Türkiye’de sera gazlarıyla ilgili bir düzenlemenin olmayışı.
Örnek veriyor. Poliüretan köpük üretiminde kullanılan 141b gazı Avrupa’da yasak.
Türkiye’de kullanıldığı gibi Kumbaroğlu’nun tespitine göre bazı durumlarda "çevre dostu" diye lanse ediliyor.
Kumbaroğlu haklı olarak, "Bu dünyanın aksine bir gidiş.Ülkeler sera gazlarını azaltalım diye çare arıyor. Bizde ne düzenleme, ne strateji var" diyor.
Ankara, Ocak 2007’de taraf olduğumuz BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi yükümlülüğü nedeniyle sera gazları envanteri çıkartmış.
Ancak ölçme, önlem, yaptırım henüz ortada yok.
Peki bu durum ilerde sanayiciyi zora sokabilir mi?
"Kesinlikle evet" diyor Kumbaroğlu.
"Avrupa Komisyonu, Kyoto’dan ayrı sera gazı salım kotaları belirlirlemiş. Yaptırımı var. 1 ton karbondioksit salmanın cezası 40 Euro. 1 Ocak’tan itibaren 100 Euro olacak. Kotalara uyanlara sertifika veriliyor. AB ilerde böyle bir sertifikayı Türk sanayicisinden de talep edebilir."
Özetle, Türk sanayicisi gelecekte uluslararası ticarette sera gazları nedeniyle çeşitli sınırlamalarla karşı karşıya kalabilir.
Böyle bir olasılığı bugünden göz önüne almakta fayda var.
Raporla ilgili ilginç bir şey daha.
Sera gazı yoğunluğu sanayinin kalbinin attığı Marmara Bölgesi’nde değil.
Demir-çelik sanayinin olduğu Hatay ve Zonguldak’ta.
Çevreye yatırım için kredi bulmak o kadar da zor değil
GEÇENLERDETürkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) "Önceliğimiz Çevre Konferansı"ndayım.
Konu çevreye yatırım projelerinin finansmanı.
Türkiye sera gazlarında fazla yol almamışsa da AB ile uyum çerçevesinde artık çevreye yatırım yapmak zorunda.
TSKB Genel Müdürü Halil Eroğlu, AB ile üyelik yolunda Türkiye’nin önümüzdeki 15-20 yıl zarfında çevreye 70 milyarEuro’luk yatırım yapması gerektiğini söylüyor.
Belli ki, önümüzdeki yıllar çevre projeleri giderek daha fazla gündeme gelecek.
Yenilenebilir enerjiden, arıtmaya sayısız proje. TSKB "Türkiye’nin çevreci bankası" olarak bunlara finansmanı sağlamak konusunda oldukça iddialı.
TSKB’nın yakın işbirliği içerisinde olduğu Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Alman Kalkınma Ajansı KwF, Fransız Kalkınma Ajansı, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası temsilcilerine de kulak verdik konferansta.
Bu kurumların tümü çevre, tarih ve kültür mirası korumayla ilgili projelere kredi sağlıyor.
Bazıları daha spesifik alanlarda faaliyet gösteriyor.
Örneğin Avrupa Konseyi Kalkınma Ajansı, toprak ve su kaynaklarının temizlenmesi, biyoçeşitliliğin korunması, enerji tasarrufuna yönelik projelere kredi veriyor.
Neticede sözü şuna getirmek istiyorum:
Özel sektör, belediyeler, diğer kurumlar iyi bir çevre projesi hazırladıkları takdirde kredi sağlayacak çok sayıda banka mevcut.
Avrupa Yatırım Bankası Marmara Denizi’ni araştırıyor
AVRUPA Yatırım Bankası Türkiye Bölgesi Başkanı Hakan Lucius, Türkiye’de hangi projelere kredi sağladıklarını anlatıyor.
Örneğin, Antalya, Mersin, İzmit arıtma tesisleri.
"Bursa’nın arıtma tesisine de kredi verdik. Ben projeyi çok önemsiyorum. Zira Bursa’nın atık suyu Marmara’ya akıyor. Marmara bu yükü ne kadar kaldırabilir" deyince dikkat kesiliyorum.
Marmara Denizi İstanbullular için pek kıymetli.
Yaz boyunca Marmara’nın sularında serinledik.
Mevsimi kapatınca sahilleri istila eden jelimsi beyaz maddeyi görünce nasıl derin bir hayal kırıklığı yaşadık...
Hani Marmara Denizi temizdi?
İşin kötü yanı Marmara’nın ne kadar sağlıklı olduğu konusunda hiçbir kurumdan doyurucu bir açıklama yok. Dolayısıyla Hakan Lucius’un söyledikleri İstanbullular için çok önemli.
Lucius, Marmara’nın atıklara daha ne kadar dayanabileceği, dayanması için neler yapılabileceğine ilişkin Çevre Bakanlığı’yla birlikte bir araştırma yaptıklarını söylüyor.
Çalışma önümüzdeki yıl tamamlanacakmış.
Tüm İstanbullular bu araştırmanın takipçisi olmalı.