Paylaş
Bilimsel çalışmalarda Batı’dan farkımız nedir?
L’Oreal Türkiye’nin 12 bin dolarlık burslarına hak kazanan genç bilim kadınlarını karşımda görünce aklıma gelen bu soruları sıraladım.
İsimlerine önceki gün mutlaka gazetelerde rastlamışsınızdır.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden Yardımcı Doç. Dr. Gözde Ünal.
Hacettepe Üniversitesi Nörolojik Bilimler ve Psikiyatri Enstitüsü’nden Yardımcı Doç. Dr.Müge Yemişci Özkan.
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Yardımcı Doç. Dr Petek Ballar.
Koç Üniversitesi Fen Fakültesi’nen Dr. İrem Erel.
Sabancı Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden Yardımcı Doç. Dr Semliye Alkan Gürsel.
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’den Dr. Tuba Erdoğan Bedri.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki burs töreninden önce adlarını saydığım bu altı genç bilim kadınıyla sohbet ediyorum.
MALZEMELER BATI’DAN PAHALI
Kimi beyin tümörleri üzerinde, kimi Alzheimer Hastalığı, kimi de daha çok bunama diye bilinen demans ile kemik erimesi arasındaki ilişki üzerinde araştırmalar yapıyor.
Aralarında Selmiye Alkan Gürsel gibi “temiz enerji”de kullanılacak “yakıt pilleri” gibi şeyler üzerinde çalışanlar da var.
L’Oreal Türkiye’nin 12 bin dolarlık genç bilim kadınlarımız için ne anlam ifade ediyor?
“Araştırmalarımızı hızlandıracak bir katkı. Ancak bursu kazanmak önemli bir prestij sağlıyor” diyorlar.
Geçenlerde 9.Vehbi Koç ödülünü kazanan Profesör Turguy Dalkara’nın ekibinde yer alan Müge Yemişçi Özkan hayatının büyük bir bölümünü laboratuarda geçiriyor.
“Belli bir model üzerinde çalıştığım zaman 24 saatim de orada geçiyor” diyor.
Kazandığı bursun büyük bir bölümü malzemeye gidecekmiş.
Özkan’ın araştırmalarıyla ilgili söyledikleri Türkiye’deki bilim insanlarının karşılaştıkları güçlüklere ışık tutuyor.
Çoğunlukla yurt dışından gelen malzemeler pahalı.
Batı’da maliyeti 10 ile 20 dolar arasında malzeme ne yazık ki buraya gelince iki ya da üç katına mal oluyor.
GÜMRÜKLERE TAKILIYOR
En kötüsü gümrüklerde katılıyor.
Özkan “Hem pahalıya mal olan, hem haftalarca gümrüklerde takılan malzemeler çalışmalarımızı aksatıyor, önümüzü tıkıyor” diyor.
Kulak verilmesi gereken bir uyarı bu.
Demek ki, Türkiye’ye pahalıya giren malzemeler, gümrüklerdeki sıkıntılar bilime ciddi anlamda darbe vuruyor.
L’Oreal’in bursuyla demans ile kemik erimesi arasındaki bağlantı alanında yoğunlaşmak isteyen Petek Ballar da Türkiye’deki araştırmaların pahalılığına dikkat çekiyor.
Daha önce TÜBİTAK’ın 250 bin liralık katkısıyla kistik fibröz’ü araştırmış olan Ballar “Yurt dışında bu araştırmayı 80-90 bin liraya mal ederdim” diyor.
Yakıt pilleriyle ilgili araştırmalar yapan Selmiye Alkan Gürsel, Sabancı Üniversitesi’nden önce beş yıl İsviçre’de önemli bir enstitüde çalışmış.
“İsviçre’de kaynaklar sonsuz” diyor.
TOYOTA, MİCHELİN, VOLKWAGEN
Dikkat çektiği nokta şu:
Bilimin arkasında ciddi bir sanayi desteği var.
Örneğin “yakıt pilleriyle” ilgili araştırmalarında üç ayrı projede Toyota, Michelin, Volkswagen gibi şirketlerin desteğini almış.
Haklı olarak “Türkiye’de böyle bir destek sanırım imkansız” diyor.
Peki Türkiye’de bilime kimler maddi destek sağlıyor?
Avrupa Birliği fonlarının dışında TÜBİTAK ve Türkiye Bilimler Akademisi.
Bunlara ilaveten 8 yıldan beri L’Oreal Türkiye.
Başka bir kurum, kuruluş yok mu?
“Bildiğimiz kadar yok” diyorlar.
Bilim kadınlarımızın dileği başka şirketlerin de L’Oreal’ı örnek alıp bilime katkıda bulunmaları.
Sanayinin bilime desteği deyip geçmeyin.
Kozmetik sanayinin devlerinden L’Oreal’in, Unesco’nun desteğiyle bilim kadınlarına 12 yıldan beri verdiği uluslar arası ödüller bilim dünyasında çok önemli.
2008 yılında L’Oreal-Unesco ödülünü kazanmış olan bilim kadınlardan ikisi, Profesör Elizabeth Blacburn ile Profesör Ada Yonath, 2009 tıp ve kimya
Nobel ödüllerinin sahipleri.
Başka söze gerek var mı?
Paylaş