Öleceğim aklıma gelirdi de resim yapacağım gelmezdi

DİYARBAKIR kutu içinde kutu.

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın çocuklarla sanatçıları buluşturacağı ‘‘Düşler Atölyesi’’ni göreceğim derken ikinci bir ‘‘Düşler Atölyesi’’ karşıma çıkıyor.

Önce birincisi.

TEGV'in Bağlar Eğitim Parkı'nın bahçesinde kurulmuş sevimli sarı prefabrik bir ev. Diyarbakırlı çocuklar bundan böyle burada gönüllü resim öğretmenleriyle boyaları öğrenecek.

‘‘Düşler Atölyesi’’ne en erken gelen ressam İsmail Acar.

Çocuklara Diyarbakır'ın simgesi olan karpuzu boyatıyor. Kırmızı fon üzerinde, sarı çizgileri olan yeşil bir karpuz. İstanbullu ziyaretçilerle tıkış tıkış oda neredeyse bir karpuz sergisine dönüşmüş.

Karpuzlar masadan kaldırıldıktan sonra sıra heykeltıraş Mehmet Aksoy'da. O da kilden heykelcikler yaptırtıyor çocuklara.

Minik ellerin yoğurduğu kaplumbağa, balık, aslan ölçüsüz uzuvlarıyla daha çok soyut şekiller halinde.

Birlikte geldiğimiz ressam Mehmet Güleryüz firari.

Nedense ‘‘Düşler Atölyesi’’nin perdesini çocuklar için aralamayı reddetmiş, bahçede geziniyor.

Bağlar Eğitim Parkı'nda çocukları, Mehmet Aksoy ile bıraktıktan sonra her zamanki gibi şehir turuna çıkıyoruz.

Surlar, çarşı, kiliseler, Ulu Cami.

Cami avlusunda yine mendil satan çocuklar.

Diyarbakır'da ne kadar eğitim parkı, ne kadar ‘‘Düşler Atölyesi’’, ne kadar çocuk merkezi açılsa da onlar hep buradalar.

Eve günde iki milyon getirmek için buradalar ve peşimizdeler.

-Okula gidiyor musun?

-Hayır.

Liceli yeşil gözlü kız 13 yaşında.

Hayatında hiç okula gitmemiş.

Şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın evini gezerken kapının eşiğinden hüzünlü gözlerle bakıyor. Sadece mendil satma derdinde mi, yoksa anlamsız hayatına birkaç dakikalık bir parantez açan bu grubu merak mı ediyor?

Bari içeri girip şairin evini görse.

Mümkün değil.

Hem rehber, hem evin bekçisi onu ve arkadaşını kovalıyor.

Son durak Diyarbakır Sanat Merkezi'ndeki ‘‘Kadınlar'Dan’’ Sergisi.

İkinci bir ‘‘Düşler Atölyesi’’.

Ressam Su Yücel, KAMER ile birlikte müthiş bir proje gerçekleştirmiş.

Tam 10 gün boyunca 17-55 yaş arası 90 kadınla resim çalışmış.

Hayatlarında fırçayı, kağıdı, boyayı görmemiş kadınlarla.

Diyarbakır, Batman, Kızıltepe'de resim çalışmalarını anlatırken Su Yücel ‘‘Hep birlikte yüzlerce kadının evini çoluğunu, çocuğunu, kocasını, keçisini, acısını, coşkusunu resmettik. Kadınlar dualarındaki her türlü duygu ve çatışmayı, belleklerde yer edecek imgelerle yansıttılar’’ diyor.

Su Yücel, önce onlara boyayı, fırçayı öğretmiş.

Sonra kağıtla başbaşa bırakmış teybinin düğmesine basarak.

İşte duyulan seslerden bazıları:

-Resim yaptığım akşam çok güzel rüyalar gördüm.

-Özgürlüğümü çizdim, çok heyecanlıyım.

-Bir gün öleceğim aklıma gelirdi de resim yapacağım gelmezdi.

Diyarbakır Sanat Merkezi'ndeki gördüğüm resimlerin çoğu ikiye bölünmüş: Ruhun özgür kalan kısmı mor, mavi, yeşil. Travmalı kısmı siyah.
Yazarın Tüm Yazıları