MARDİN'e bundan beş yıl önce, 1998 yılının mart ayında gitmiştim.
Beş yıl önce şehirde ne doğru dürüst bir otel, ne de lokanta vardı.
Şimdi her şey nasıl değişmiş...
Profesyonel turist rehberi Ebru Baybara'nın işlettiği ‘‘Cercis Murat Konağı’’ mesela dünya standartlarında bir lokanta.
Baybara'nın ilginç bir hikayesi var. İstanbul'da Mardinli bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş..
Anne, babasının Mardin özlemiyle büyümüş.
Evlenmiş, balayına hayallerinin şehrine gitmiş.
1999 yılında ise kocası ve küçük kızıyla bu şehre yerleşmeye karar vermiş.
‘‘Mardin'de turizm adına yapılacak çok şey olduğunu biliyorum. 23 uygarlığın izleri var bu şehirde. Tarihi, doğası ve kültürüyle ciddi bir turizm potansiyeline sahip’’ diyor. Baybara şehre ilk geldiğinde turist gezdiriyor. Ancak günün birinde karşısına beklenmedik bir fırsat çıkıyor. Gezdirdiği Alman grubu şehrin tek lokantasından hoşnut kalmayınca Baybara, ailesinin oturmakta olduğu eski bir Mardin evinde, konu komşunun yardımıyla bir öğle yemeği hazırlamak zorunda kalıyor. Sonuç öylesine başarılı oluyor ki, Baybara aynı gün lokantacılık işine soyunmaya karar veriyor.
‘Cercis Murat Konağı’nda bugün yemekler Mardinli ev kadınları tarafından yapılıyor.
Bizim de tattığımız mönüdeki yemeklerin çoğu Mardin'de unutulmaya yüz tutmuş lezzetler.
Baybara ve ekibi üç yıldan bu yana araştırma yapıyor, ev ev dolaşıp yaşlılarından yemek tarifleri alıyor. Şarabı, eski Süryani köylerinde yaptırtıyor.
Ebru Baybara ile günün erken saatlerinde Darülzaferan Manastırı'nın avlusunda konuşuyoruz. Nusaybin'e geçmeden önce uğradığımız manastırda Baybara'nın ‘‘Cercis Murat Konağı’’nın mutfağında hazırlatmış olduğu‘‘Kiliçe’’ yani ‘‘Baharatlı Çöreği’’ yiyoruz.
‘‘Mardin 1970'lerin Kapadokyası gibi’’ diyor. ‘‘Alternatif turizmi tercih edenler için bir cennet.’’
Baybara bu arada turizmde bir ilke imza atıyor. Mayıs ayından itibaren ‘‘Cercis Murat Konağı’’nda bir ‘‘Mutfak Atölyesi’’ projesini geliştiriyor.
Nedir bu proje?
Konağın mutfağında pişiren özel yemeklerin nasıl yapıldığını öğrenmek isteyenler için bir nevi kurs bu. Hem Mardin'in mutfağını tanıtmak, hem ‘‘alternatif turist’’ çekmek için son derece akıllıca bir yöntem.
‘‘Mutfak Atölyesi’’nin kursuna katılanlarla birlikte pazara çıkılıyor, malzemeler alınıyor, sonra konağın mutfağında yemekler birlikte pişiriliyor.
Dedim ya Mardin'e bir kadın eli değdi, Mardin değişti...
Gençlerimiz ‘insan haklarını’ bilmiyor
ARI Hareketi bünyesindeki Toplumsal Katılım ve Gelişim Vakfı Türkiye'de gençlerin insan haklarına bakışını araştırmış.
16 ile 27 yaşları arasında, yüzde 67'si kentli, yüzde 33'ü kırsal kesimden 1223 kişiyle görüşülmüş.
Sonuç çarpıcı.
Gençlerin yüzde 61'i insan haklarına saygı gösterilmediğini düşünüyor.
Ama aynı gençlerin yüzde 67.5'i eşcinsel, yüzde 49.5'i Yahudi, yüzde 43.8’i Hıristiyan bir komşu istemiyor.
Yani insan haklarına saygı gösterilmediğini düşünüyor ancak kendisinin de kendinden farklı birine tahammülü yok.
Avrupa Komisyonu'nun desteğiyle yürütülmüş olan ‘‘Herkes için İnsan Hakları’’ projesinin yöneticisi Özgür Ünlühisarcıklı'ya bakarsanız gençlerimiz bazı temel konuların insan hakları unsuru olduğunu bilmiyorlar.
Önemli bir nokta: Siyasete ilgi duyan gençler insan hakları konusunda daha hassas.
İkinci önemli nokta: Türkiye'de gençlik kimseye güvenmiyor.
İnsanlara güven duymayanların oranı yüzde 94.7.
İnsan hakları konusunda kafasında net bir tablo olmayan, kimseye güvenmeyen gençlikle biz nereye gidiyoruz?
Toplumsal Katılım ve Gelişim Vakfı'nın AB'nin 600 bin euroluk katkısıyla gerçekleştirdiği ve toplam maliyeti 720 bin euro olan proje bu açıdan bakınca gerçekten önemli.
Zira proje kapsamında üç sene içersinde toplam 20 ilde 24 forum ve yabancı uzmanların katılımıyla ‘‘Ulusal İnsan Hakları Konferansları’’ düzenlenecek.
Konuyla ilgili ‘‘Hukuk Devleti’’ ‘‘Çoğulculuk’’, ‘‘İnsan Haklarını'nın Tarihsel Gelişimi’’, ''İnsani Gelişim'' gibi başlıklar taşıyan kitaplar basılmış.
Toplumsal Katılım ve Gelişim Vakfı, önümüzdeki günlerde gençlerimizi ‘‘insan hakları’’ konusunda kelimenin tam anlamıyla bombardımana tutacak.
Vakfın çalışmalarıyla ilgili ayrıntılı bilgiye www.hiih.org sitesinden ulaşmak mümkün.
SARS, Irak Savaşı'ndan beter
TURİZMLE ilgili sayı kargaşasından galiba kurtuluyoruz.
Zira turizm istatistiklerini bundan böyle düzenli olarak TUYED (Turizm Gazeteci ve Pazarları Derneği) açıklayacak.
E-postama düşen TUYED'in bilgi notuna göre, turizmde büyük umut bağlanan 2003'ün ilk yarısında turistik merkezlerde ziyaretçiler geçen yıla göre ekside. İlk altı ayda Antalya'ya gelen ziyaretçi sayısı geçen yılın yüzde 21 gerisinde. Dalaman için yüzde 13'lük bir düşüş söz konusu. Turist sayısındaki düşüşün en büyük nedeni Irak Savaşı kuşkusuz.
Anladığım kadarıyla SARS Irak Savaşı'ndan beter.
Zira Hong Kong ve Şanghay'da turizm gelirindeki düşüş, bir yıl öncesine göre yüzde 80 oranında.