KARADENİZ'in altından boru hattını döşeyecek olan Saipem 7000'in Boğaz'dan geçişini izlemek üzere kızgın güneşin altında Çırağan Sarayı'nın bahçesindeyiz.
Karşımızda dev Saipem 7000 gemisi köprünün altından geçmeye hazır.
Birşey dikkatimi çekiyor.
Boru hattını döşeyecek İtalyan ENİ firması yetkilileri gazeteciler tarafından kuşatılmış vaziyette, soruya cevap yetiştirme telaşında.
Rus Gazprom'un ağır topları Başkan Alexei Miller, Başkan Yardımcısı Sergei Dubinin, Gazprom Yönetim Kurulu üyesi Yuri Komarov ve diğerleri aralarına asla gazeteci sokmuyorlar.
Çember olmuş bir vaziyette kendi aralarında konuşuyorlar.
Gazprom'un genç başkanı Alexei Miller soru sorma talebimi kibarca geri çeviriyor.
Miller yaklaşık 2 ay önce Putin tarafından, Rem Vyakhirev'in yerine Gazprom'un başına getirilmişti.
Türkiye'ye gaz sağlayacak olan Gazprom, biliyorsunuz dünyadaki gaz rezervlerinin dörtte birini elinde tutuyor.
‘‘Devlet içinde devlet’’ olarak tanımlanan şirket kimi zaman Kremlin'in çıkarlarına ters düşen kararlar almakla suçlanıyordu.
İşte şimdi karşımda duran Miller, Putin'in Kremlin'in çıkarlarını korumak için göreve getirdiği sürpriz bir isim.
Sürpriz diyorum, çünkü Gazprom başkanlığı için eski başbakanlardan Çernomırdin'in adı geçmiş, kulislerde Miller pek anılmamıştı. Şirket içerisinde bazı reformlar gerçekleştirmesi beklenen Miller, Gazprom'un başına neredeyse paraşütle tepeden inmişti.
Miller, Türk gazetecilerle konuşmaya yanaşmıyor, ama basın toplantısında şöyle bir mesaj veriyor: ‘‘Kimse merak etmesin. İran gazı da geliyor. Türkiye'de tekel olmayacağız.’’
Kafalarında Rus gazıyla ilgili birtakım sorular olanlar için bu mesaj ne denli doyurucu bilemiyorum.
Türkiye tanıtımında Dansın Sultanları
Geçenlerde Turizm Bakanlığı'nın tanıtım kampanyasını üstlenmiş olan DDF Şirketinin ortaklarından Armağan Birkiye ile konuşuyoruz.
İstanbul nasıl bir markaya dönüşür meselesini tartışıyoruz.
Armağan Birkiye ‘‘İstanbul sadece doğası ve tarihi yerleriyle değil konserleri, gösterileriyle de insanları çekmeli’’ diyor.
Birkiye'nin söylediklerine gösterebileceğim en iyi örnek Mydonose Gösteri Merkezi'nde her gece dolup taşan Sultans of the Dance.
Gösterinin ünü Atina'ya kadar ulaşmış ki, dört günlüğüne İstanbul'a gelen Yunanlı dostlarım çok önceden yerlerini ayırtmış.
Aynı şekilde mavi yolculuğa çıkan bir grup Fransız, ‘‘Sultans of the Dance’’ın süksesini duyup bir, iki günlüğüne İstanbul'a gelmeye karar veriyor.
Gösteriyi birlikte izlediğim Fransız grupta kimler yok ki?
Mesut Yılmaz'ın 1991 yılında çalıştığı ünlü Fransız reklamcı Jacques Seguela'nın ortağı Patrick Salomon. Türkiye'de çalıştığı günlerin anısına ‘‘Paşa’’ adını taktığı beş yaşındaki sevimli kızı ve karısıyla burada.
Fransa'nın ünlü modaevleri ‘‘Emmanuelle Khanh, Jacques Fath, Jean Louis Scherrer’’in sahibi François Barthes.
Estetikçi Bernard Bodin. Özel bir radyografi aletinin mucidi olan Rodolph Gombergh‘‘Sultans of the Dance’’ı hayranlıkla izleyen grubun diğer üyeleri.
Peki Sultans of the Dance Türkiye'nin tanıtımı misyonunu nereye kadar götürecek?
Mydonose Şirketler Grubu Prodüksiyon Koordinatörü Ali Erten'den aldığım bilgiye göre, gösteri Efes ve Aspendos'tan sonra önümüzdeki aylarda yurt dışına gidiyor.
New York'ta Radio City ile görüşmeler tamamlanmak üzere.
New York'un yanısıra Las Vegas da ihtimal dahilinde.
‘‘Sultans of the Dance’’ın gideceği diğer ülkeler arasında Çin, Fransa, Almanya, İsrail var.
Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan, ‘‘Sultans of the Dance’’ın buralarda daha mükemmel performans göstermesi için koreografide bazı değişikliklere başlamış bile...
Fransızlar küreselleşmeye sıcak bakmıyor
Fransa'da yeni yapılan bir kamuoyu araştırması ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı: Fransızlar küreselleşmeye sıcak bakmıyor.
Cenova'daki olaylı G-8 Zirvesi'nden önce işleri ve kendişirketeri için küreselleşmeyi tehdit olarak gören Fransızların oranı yüzde 55'ti.
G-8 Zirvesi'nden hemen sonra gerçekleştiren bir araştırmaya göre bu oran şimdi yüzde 66'ya fırlamış. Yani Fransızların yüzde 66'ı küreselleşmeden kaygı duyduklarını söylüyor.
Araştırmaya katılanların sadece yüzde 15'i küreselleşmeye güveniyor.
Dünya ekonomisinin baş aktörlerinden G-8'lere güvensizlik yüzde 63, ABD'ye ise yüzde 71 oranında.
Fransızlar, BM ve AB'ye yüzde 59 oranında güveniyor.
Laf küreselleşmeden açılmışken, Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn da bazı sıkıntılarını dile getirerek ‘‘Zenginlerle yoksullar arasında, Küreselleşme nedeniyle ortaya çıkan sorunlarda diyalog olmadığı için dünyada ekonomik reformların geleceği tehlikede’’ demiş.
Wolfensohn birşey daha eklemiş: ‘‘Küreselleşmeden dünyada 1 milyar kişi olumsuz etkilendi...’’