ULUSLARARASI Enerji Ajansı’nın baş ekonomisti Fatih Birol bizi yine harika bir "global enerji" turuna çıkarttı.
Birol’u bundan önce kasım ayında İstanbul’daki Dünya Ekonomik Forumu’nda dinlemiştik.
Dün ona Sabancı Holding’in binasında, Enerjisa’nın düzenlediği toplantıda kulak verdik.
Birol ve Enerji Ajansı’ndaki ekibi uzun yıllardan beri yıllık "Dünya Enerjisine Bakış" kitabını ya da raporunu hazırlıyor.
Rapor enerji çevrelerinin politikalarını belirlemek için başvurdukları önemli bir kaynak.
"2008 Dünya Enerjisine Bakış" raporunun özetini Türk kamuoyunu sunmak bu kez bizzat Fatih Birol’a düştü.
Rapor 45 gün önce yayınlanmış.
Türkiye’den önce de yaklaşık 30 ülkede kamuoyunu sunulmuş.
Birol’un dediğine göre, enerjideki belirsizlikler nedeniyle bu yıl raporun satışı rekor seviyede.
DOĞALGAZ OPEC’İ NEDEN SAKINCALI
Raporun sunumu Türkiye’yi yakından ilgilendiren önemli bir gelişmeye rastlıyor.
Hatta iki gelişme diyebilirim.
Bunlardan biri, Doğalgaz OPEC’inin kurulması kararı.
Geçen hafta Moskova’da Putin’in açıkladığı bu karar doğalgaz piyasasını etkileyecek önemli bir adım.
Zira doğalgaz ihraç eden ülkeler aralarında anlaşıp fiyatı belirleyecek.
Bu ülkelerle teke tek pazarlık olanağı ortadan kalkacak.
Doğalgazının üçte ikisini Rusya’dan satın alan Türkiye açısından sakıncalı bir durum bu.
Davos’ta kendisine rastladığım her seferinde Fatih Birol buna dikkat çeker.
"Doğalgaz OPEC’i Türkiye için alarm verici bir durum" der.
Nitekim, dün sabah Sabancı Holding’in binasında karşılaştığımızda "Bak gördün mü? Dediklerimiz bir bir çıkıyor" diyor.
ÇAR PUTİN’E BAĞIMLILIK
İkinci önemli gelişme ise şu:
Yine geçtiğimiz günlerde Atom Enerji Kurumu, eylül ayındaki nükleer ihaleye tek teklif veren Rusya-Türkiye konsorsiyumuyla ilgili incelemesine tamamladı.
Bundan sonra 19 Ocak’ta fiyat belirlenecek ve teklif BakanlarKurulu’na götürülecek.
Yani yıllardan beri tartışılan ve Mersin-Akkuyu’da kurulması planlanan Türkiye’nin ilk nükleer santralının yapımında yine karşımıza Rusya çıkıyor.
Hem doğalgazda, hem nükleer enerjide Rusya’ya bağımlı olmak biraz fazla değil mi?
Hele çeşitli çevrelerde artık rahatlıkla "Çar" diye anılan Putin’in ülkesi söz konusu olunca.
Birol’a dün sabah Atom Enerji Kurumu’nun kararını sorunca yüzünü ekşitiyor.
Temiz çevre ve arz güvenliği açısından nükleer enerjiyi savunduğu halde Fatih Birol’un bizim nükleer ihaleyle ilgili kafasında kuşkular olduğu o kadar belli ki.
Kömür yeniden yükselen değer mi
RAPORDAN bir bölüm şöyle:
Dünya enerji talebi bugün ile 2030 yılı arasında yılda yüzde 1.6 artışla yüzde 45 büyüyecek.
Bu artışın üçte biri kömürden gelecek.
Birol’a göre, kömür daha uzun yıllar elektrik üretiminin belkemiği durumunda.
Dünya kömür talebinin yüzde 85’i de Çin ve Hindistan’dan gelecek.
Doğalgaz ve petrol yoksunu Türkiye için iyi bir haber bu.
Ama madalyonun diğer yüzünde "temiz kömür" meselesi var.
"Temiz kömür" teknolojileri kullanılmadığı takdirde kömürün çevreye zararı çok fazla.
Belediyelerin bedava dağıttığı kömürlerin yol açtığı hava kirliliğine bakın.
PETROL 2010-2015’TE 100 DOLAR
Peki petrolün durumu ne?
Birol petroldeki fiyat düşüş trendinin 2010’dan sonra değişeceği görüşünde.
2010-2015 arası yine 100 dolar seviyelerinde olacağı görüşünde.
"Önümüzdeki 25 yıl fosil yakıtlar egemen" diyen Birol’a göre, ekonomik kriz enerji yatırımlarına darbe vurmuş.
Kanada, ABD, Suudi Arabistan, Latin Amerika gibi ülkeler petrol sahalarını geliştirme projelerini ertelemiş.
Bu riskli bir durum.
Zira global ekonomi tahminlere göre, 2010 ile 2011 yıllarında tekrar yükselişe geçtiğinde talep fazla, arz ise sınırlı olacak.
Ekonomik kriz yenilenebilir enerji yatırımlarına da darbe vurmuş.
Bu arada Birol ve ekibi dünyada ilk kez önemli bir araştırmaya imza atmış.
Dünyadaki 800 kadar petrol sahası teker teker incelenmiş.
Kötü haber: OPEC dışındaki ülkelerde üretim düşüyor.
Bir kötü haber daha:
Dünyanın önde gelen petrol şirketlerinin rezervleri düşüyor.
Enerjide yarının oyuncuları ulusal petrol şirketleri olacak.
Türkiye karbon salımında artık elini çabuk tutsun
ENERJİ artık çevreden ayrılmıyor.
Yarının enerji yatırımları, küresel ısınmayı, çevreyi gözetmek zorunda.
Fatih Birol’a göre, 2009 yılı sonunda Kopenhag’da yapılacak iklim zirvesinden Kyoto’dan daha güçlü bir anlaşma çıkacak.
Birol "Artık herkes çevre meselesinin önemli olduğunu biliyor. Kopenhag’dan çıkacak kararlar hem enerji üretenleri, hem tüketenleri etkilecek" diyor.
"Kopenhag’da temel soru şu olacak. Karbon salımını hangi ülke ne kadar azaltacak" diye ilave ediyor.
Türkiye’nin de karbon salımında daha fazla "ayak sürüyen bir politika" izlememesini tavsiye gidiyor.
Yani Türkiye Kopenhag’a giderken bu konuyu etraflıca düşünmek zorunda demeye getiriyor.
Ama Polonya gibi, bu konuda "pazarlığınızı yapın" uyarısında da bulunuyor.
Yine Birol’a göre, iklim görüşmelerine, dünyaya en çok karbondioksit salan Çin, Hindistan gibi ülkeler taraf olmadıkları sürece olumlu sonuç almak mümkün değil.