Paylaş
Ezcacıbaşı, “akıllı şehirler”, “ yapay zeka^”“bilgisayar korsanlığı” gibi günümüzün sıcak konularına değinerek, hem Eczacıbaşı Grubu’ndan hem dünyadan örnek vererek son derece akıcı bir üslupla kolay okunan bir kitap kaleme almış.
Zaten kendisi de kitabın tanıtımının yapıldığı davette “Kitabı gönderdiğim arkadaşlarım rahat anlaşılabilir mi diye sordular. Kendim anlayacağım bir dilde derdimi anlattığımı söyledim onlara” diye konuşuyor.
Önemle şunu vurguluyor:
“22. yılını geride bırakan Türkiye Bilişim Vakfı olarak teknolojinin getirdiği değişimin nasıl bir etkisi olacağını kestirmeye çalıştık. Beni ilgilendiren taraf daima yeni bir teknolojinin gerektirdiği davranış değişikliği ya da verimliliğe katkısı oldu”.
Nitekim kitabın önsözü, teknolojinin toplum ve siyaset üzerindeki çalışmalarıyla bilinen akademisyen Zeynep Tüfekçi tarafından yazılmış.
ESKİ YAPILARDA DİRETEN KAYBOLUR
Tüfekçi, önsözde, dünyanın teknoloji konusunda en umut vaat veren günlerinde olmasına rağmen, geçişin çok zor olduğunu, eski dünyanın hızla yönetilmez hale geldiğini ama yeni dünyanın kurumlarının henüz kurulmadığını belirtiyor.
Faruk Eczacıbaşı tam da bu noktaya parmak basıyor.
“20 yıl önce bilgisayar vardı, donanım ve bazı hizmetler vardı. Ama artık öyle değil. Bugün yeni modellere ihtiyaç olduğunu hissediyoruz”.
Eğitimden, sağlığa, sanayiye akla gelecek her soyut ve somut kurumun yenilenmesi gerektiğini belirten Eczacıbaşı “ Eski yapılarda direttiğiniz takdirde ya kaybolacaksınız ya da küçülüp marjinalleşeceksiniz. Bu hepimiz için geçerli” diyor.
Konuşmasından sonra Faruk Eczacıbaşı ile ayaküstü sohbetimizde “kitaptan beklentiniz nedir” diye soruyorum.
“Benim kuşağımın sahip olmadığı bir takım yetkinlikler var. Genç kuşak yönetici, politikacıların bunlara mutlaka sahip olmaları gerekir. Kitapta bunları önerdim” diye cevap veriyor.
KAYIP EİNSTEİN’LAR
“Birincisi esneklik, ikincisi yakınsama yani multidisipliner düşünme, üçüncüsü internet çağında bilgiyi en iyi nereden alabileceğin bilmek” diye sayıyor.
Eczacıbaşı sohbetimizde “kayıp Einstein’lar” diye hoş bir benzetme yapıyor.
Teknolojinin herkese eşit şans tanıyan yanına değinerek “Toplumların kim bilir hangi kesimlerinde kaç tane kayıp Einstein var bilmiyoruz. Dünyada 3,5 milyar insanın internete bağlı olması bunların şansını arttırıyor bir anlamda” diyor.
EKONOMİDE KADININ GÖRÜNMEZ ELİ
FARUK Eczacıbaşı, üzerinde iki yıl çalıştığı kitap Koç Üniversitesi Yayınları KÜY tarafından yayınlanmış.
Eczacıbaşı, KÜY’ün yayınladığı ilk Türk yazar bu arada.
Yeri gelmişken, gelirini KOÇ Üniversitesi öğrencilerine burs için aktaran KÜY’ü ve başındaki Cem Akaş’ı kutlamak istiyorum.
Eczacıbaşı’nın sözünü ettiği “geleceğin dünyasını” yakalamaya özen gösteren kitap seçimlerinden dolayı.
En son geçen hafta elime ulaşan “Adam Smith’in Yemeğini Pişiren Kimdi- Ekonomide Kadının Görünmez Eli” tam böyle bir kitap.
Geçen hafta görüşlerine yer verdiğim, gelir uçurumuna ve iklim değişikliğine duyarlı bir kadın ekonomist gözüyle bakan ve bugünkü ekonomi modelini eleştiren Kate Raworth’un söylediklerini tamamlayan şeyler yazmış İsveçli gazeteci, yazar Katrine Marçal.
Marçal özetle, akşam sofraya yemeğimizi getirmekten tutun, her şeye dokunan, yöneten, karar veren kadının ekonomideki görünmez eline değiniyor.
Var olmak için bağımlı olduğu kadını “öteki” diye tanımlayan erkek üzerine kurgulanan standart ekonomi modellerini sorguluyor.
Aynen Nobel ödülü alan tek kadın ekonomist olduğunu (Elinor Ostrom) hatırlatan Kate Raworth gibi.
Marçal diyor ki “Ailesine odun getirmek için her sabah on beş kilometre yürüyen on bir yaşındaki kızın ülke ekonomisine büyük katkısı vardır. Ama onun yaptığı iş kabul edilmez. Ekonomi istatistiklerinde görülmez”.
Tarlada, bahçede çalışan, evde çocuklara, aile büyüklerine bakan, temizlik yapan, giysi diken ve daha bin bir iş yapan milyonlarca kadının ekonomide görünmez elleri.
Paylaş