Paylaş
“Kadına Şiddete Hayır” Günü’nde, Bahçeşehir Üniversitesi’nde bugün düzenlenen “Gökyüzü’nün Yarısı” konferansından bir önce tabii ki konu kadın-erkek eşitliği.
Türkiye kadın sorununda nereden nereye gelmiş?
Yıllar önce konuşulması tabu olan kadına yönelik şiddeti artık açıkça tartışıyoruz ama durduramıyoruz o ayrı konu.
Vuslat Hanım açık yüreklilikle kadın sorununda geçirmiş olduğu “zihinsel dönüşümleri” anlatıyor.
Keşke bunu erkekler de becerebilse.
Ama sanırım bu da gelecek.
Zira KAGİDER’in toplantısına giderken yolda Şişli Belediyesi’nin girişimiyle erkeklerin “Kadına Şiddete Hayır” Günü’nde yürüyeceklerini gözüme ilişiyor.
Bakalım Şişli’de kaç erkek kadınlara destek için yollara dökülecek?
Bu arada şunun altını mutlaka çizmeliyim.
Hürriyet’te çalışan erkekler de kadın konusunda belli bir duyarlılığa ulaştılarsa bunda Vuslat Hanım ve ekibinin yıllar önce başlattıkları “Aile İçi Şiddet” kampanyasının payı çok.
PARA KADINI GÜÇLÜ KILAR
“Kampanya başladığında erkeklerin bunu hafif bir tebessümle karşıladıklarını biliyorum. Patron istedi yapıyoruz mantığı vardı o zaman. Ama bugün kampanyanın istikrarlı bir şekilde devam etmesi her şeyi değiştirdi” diye anlatıyor Vuslat Hanım.
“Aile İçi Şiddet” Kampanyası devam ederken Vuslat Hanım kadını güçlendirmek için arayışlar içersinde.
Derken karşısına “mikro kredi” çıkıyor.
Bangladeşli Muhammed Yunus’un mücidi olduğu “mikro krediyle” çok yoksul kadınların kendi işlerini kurmaları, ailelerini geçindirmeleri pek^al^a mümkün.
Biliyoruz ki, para kazanan kadın erkeğin gözünde, ailesinin gözünde daha çok değer kazanıyor.
Para kadını güçlü kılıyor.
“Diyarbakır’da mikro kredi alan kadınlarla tanıştım. Bu kadınların hepsi doğuştan cesurdu ama doğuştan girişimci değildi” diyen Vuslat Hanım’a göre KAGİDER mikro kredi kullanan kadınlara yol gösterebilir.
EN BÜYÜK TÜKETİCİ KİM?
KAGİDER üyelerine bir ikinci önerisi daha var.
“Masanın öbür tarafına geçelim. Talep eden değil kendisine ne istediği sorulan taraf olalım”.
Peki bu nasıl olacak?
Kadının elindeki en büyük silahla yani tüketim silahıyla.
“Eve ekmeği, sütü, deterjanı alan kadın. Dünya ekonomisinin çarkını kadınlar döndürüyor. Demek ki tercihlerimiz önemli. Tüm kadınlar güç birliği yapıp tercihlerini bir markaya yaptıklarında üretici ayağına gelip daha başka ne talep ettiğini soracak”.
Bu noktada kilit sözcük “güç birliği”.
Seçim öncesi 40 yakın STK’nın elbirliğiyle hayata geçirilen “Haklı Kadın Platformu”nda güç birliğinin ne denli önemli olduğu görüldü.
Üretici “ne istiyorsunuz” diye kapılarını çaldıklarında kadınlar tüketici şapkalarını bir yana koyup taleplerini sıralayacaklar:
Eşit işe eşit ücret, kadının ve erkeğineğitimine destek, şiddete hayır kampanyalarına mali yardım, kreşler ve benzer şeyler.
Vuslat Hanım’ın dediği gibi ekonominin anahtarı kadınların elinde.
Kırsal kalkınmada Özyeğin modeli tuttu
2010 yılı, temmuz ayında Hüsnü Özyeğin Vakfı’nın Tarım Bakanlığı’yla “kırsal kalkınma” projesini başlattığı Kavar Havzası’nı ziyaret etmiştim.
Proje henüz birinci yılını doldurmakla birlikte 6 köy ve 5 mezradan oluşan Kavar Havzası’nda geleceği yönelik umut vardı.
Çoğu “boşaltılmış” köylere yeni meyve ağaçları dikilmiş, hayvancılık canlandırılmış, kadınlara, çocuklara kurslar açılmıştı..
Geçenlerde İstanbul’da Özyeğin Vakfı’nın düzenlediği “Kırsalda Umut Var” toplantısının ancak ikinci bölümüne yetişebildim.
Toplantı sonrası Özyeğin Vakfı’nın Kırsal Kalkınma Programı Direktörü Nurcan Baysal ile sohbette iki yılda Kavar Havzası’nda gelinen noktayı merak ettim.
Baysal, Oxford Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Meltem Aran’ın değerlendirme çalışmasına dayanarak bazı verileri aktardı:
Nurcan Baysal iki yılın kırsal kalkınmada çok kısa olduğunu ve daha iyi neticenin ancak 8-10 yıl arasında alınabileceğini söylüyor.
Ancak bu anlattıkları bile Amerikalı ekonomist Jeffrey Sachs’ın “Milenyum Köyleri”nden esinlenen “Özyeğin Modeli”nin tuttuğunu gösteriyor.
Örneğin arıcılığa karar veren 3 köylü kadın 10’ar kovan alıp 4 ayda kişi başı 3 bin 500 lira kazanmış.
“Aylık gelirin 120 lira olduğu Kavar’da bu mucize gibi bir şey” diyor Nurcan Baysal.
Şimdi aynı model Kilis’in Ravanda Havzası’nda da uygulanıyor.
Baysal’ın anlattığına göre, Ravanda Antep ile Kilis arasında, iyi korunmuş ama oldukça yoksul bir havza.
Köylüler zeytincilik ve bağcılığı iyi bildikleri halde verimlilik düşük.
Daha önemlisi ürünlerini pazarlamayı beceremiyorlar.
Özyeğin Vakfı öncelikle şunu sağlamış:
İzmir’den büyük kooperatifler Ravanda’ya gelip verimliliği arttırmak için köylülerle birlikte bir yol haritası üzerinde çalışacak.
Paylaş