Dünya Neleri Konuşuyor

Gila BENMAYOR
Haberin Devamı

Tokadın cezası seçilme yasağı

Bolu Valisi Nusret Miroğlu'nun depdemzede Gülşen Güler'a attığı tokat cezasız mı kalacak?

Henüz bu sorunun yanıtını bilmiyorum ama politikacı erkeklerin zorbalığı konusunda yüreğimi ferahlatan bir gelişme Fransa'dan.

Hatırlarsınız Fransızların meşhur faşist lideri Sayın Le Pen iki yıl önce Sosyalist Parti milletvekili adayı Annette Peulvast-Bergeaal adındaki bir kadıncağızı iyice tartaklamış, hızını alamayıp bir de tokat indirmişti.

İşte bu tokat Le Pen'e pahalıya patladı.

Fransız Yargıtayı Le Pen hakkında önceden alınmış olan bir yıllık seçilme yasağını, üç ay tescilli hapis ve 5 bin franklık tazminat cezasını onayladı. Sadece, yargıtay üyeleri Le Pen'e seçilme yasağının hangi tarihten itibaren geçerli olacağı konusunda henüz anlaşmaya varamamışlar. Ceza, tokadın patladığı tarihten bu yana geçerli olduğu takdirde, Le Pen'in Avrupa Parlamentosu üyeliği de düşüyor. Daha ileri bir tarihten itibaren geçerli olursa bu sefer 2001 yılı belediye seçimlerine katılamıyor.

Le Pen öfkesine hakim olamamanın bedelini ödeyecek.

Hem de ağır bir şekilde.

Bu arada aklıma ‘‘zorba erkekler bizde daha fazla mı?’’ sorusu takıldı. Çünkü yanlış hatırlamıyorsam, geçen yıl da meclisin girişinde böyle bir tokat vakası yaşanmıştı. Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt, döner kapıdan geçerken kendisine yol vermeyen Ayşe Atalay adındaki bir genç kızı tokatlamıştı. Ne oldu? Hiç...Olay unutuldu gitti. Umarım bu Bolu'daki son olay da unutulmaz.

Peki politikacıların, kamu görevlilerinin el kaldırmaları, hele hele kadınları tartaklamaları normal mi?

Soruyu Psikolog Profesör Dr. Acar Baltaş'a yönelttim. Cevabı şöyle oldu: ‘‘Başarılı insanlar -ki bunun belirleyici faktörleri para, şöhret ve pozisyondur- engellenmeye tahammül edemezler. Bu kişiler, duygusal zeká olarak adlandırdığımız olgunluğa erişmemiş oldukları takdirde, engellendikleri zaman fiziksel tepki gösterebilirler. Ancak kadınları güçsüz saydıklarından onların çıkışları karşısında daha saldırgan olabilirler’’.

Profesör Baltaş'ın açıklamasından rahatlıkla şu sonuca ulaşabiliyorum: Biri mecliste, diğeri üst düzey kamu hizmetinde belli olgunluğa erişmemiş yani E.Q'su düşük iki kişi tespit edilmiş durumda. Ne yazık ki, günün birinde kaba kuvvete sığınacakların sayısının da az olmadığından eminim.

Winston Churchill'in, 1919 yılında Avam Kamarası'na seçilen ilk kadın olan Lady Nancy Astor ile yıldızı asla barışmamış.

Yine atıştıkları bir gün aralarında şöyle bir diyalog geçmiş:

‘‘Winston, sizinle evli olsaydım eğer kahvenize zehir koyardım.’’

‘‘Nancy karım olsaydınız o kahveyi içerdim.’’

Zehirli ok gibi söz varken kaba güce ne hacet...

BİR KİTAP

Günter Grass'tan

‘Benim Yüzyılım’

Bu yılki Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Alman yazar Günter Grass'ın yeni kitabı ‘‘Benim Yüzyılım’’ adını taşıyor. Fransa'da bu hafta piyasaya çıkan kitapta yazar 1900-1999 yılına tam yüz öykü anlatıyor. 1927 yılından yani kendi doğduğu yıldan itibaren ise öykülerine kendisini de katıyor.

Milenyum sendromu

2000 yılına az bir süre kala Kudüs'teki belli başlı psikiyatri kliniklerinde bayağı bir telaş yaşanıyor. Sebebi de şu: Üçüncü bin yılı Kudüs't karşılamak için gelen yabancı hacılar arasında kendilerini peygamber sananlar ya da İncil kahramanlarının yerine koyanların sayısında büyük bir patlama varmış. Anlayacağınız kent sokaklarında Kral Davut'lar, Hazreti İsa'lar, Meryem Ana'lardan geçilmiyor. Yaşları 35 ile 70 arasında değişiyor ve eğitim düzeyleri yüksek. Kudüs sendromu da denilen psikolojik rahatsızlığın, yeni milenyum öncesi diğer yıllara göre yüzde 50 ila 60 arttığını belirten doktorlar bir ay sonra bu oranın yüzde yüze ulaşacağını söylüyorlar. Yani 2000 yılı için Kudüs'te 3 milyon hacı ve turist beklendiği göz önüne alınırsa İsrailli psikiyatrların telaşı pek de haksız sayılmaz.

Haydi Schröder sıra sende

GEÇTİĞİMİZ hafta sonu Floransa Zirvesi sosyal demoktratları biraraya getirdi. Solun modernleşmesinin tartışıldığı, Schröder, Blair, Jospin, Clinton gibi liderlerin yeni sosyal demokrasi vizyonlarını ortaya koydukları zirvede önemli bir konu daha vardı: Zirvenin fikir babası durumundaki Tony Blair'in karısı Cherie'nin hamileliği. Blair karısının karnına elini koyarak gazetecilere poz veriyor. 13 haftalık bebeğin anne rahmine nerede düştüğü tartışmaları gazetelerde sosyal demokrasinin yeni ilkelerinin önüne geçiyor. Fransa mı yoksa İtalya mı derken Blair ‘‘Hayır... İngiltere’’ açıklamasını yapıyor. İngilizler pek memnun. Başbakanın popülaritesi bir anda yüzde 53'ten 58'e fırlıyor. Alman gazeteleri ise Schröder'i ‘Haydi sıra sende’’ diye gaza getiriyorlar... Tony Blair 46 yaşında dördüncü çocuk yolda. Schröder 53 yaşında, dört kez evlenmiş. Tık yok. Bu iş zor gibi geliyor bana.

Yazarın Tüm Yazıları