Paylaş
Çadırkentte umut var
İçinizde geleceğe yönelik küçük bir umut kıvılcımının çakmasını istiyorsanız Adapazarı'nın Emirdağ Çadırkenti'ne gidin.
Depremzedelerin dramlarını bir an için unutun. Hangi koşullarda yaşadıklarını, çadırların yetersizliğini bir an aklınıza hiç getirmeyin ve şöyle bir etrafınıza bakın.
Onları göreceksiniz.
Gönüllü gençleri.
Kimi onbeş günden beri burada, kimi sadece hafta sonu için gelmiş.
Askerlerle birlikte sabahtan akşama yardımları tasnif edenler Kızılay Gençlik Kolu'nun 18-20 yaşlarındaki üyeleri.
Emirdağ Çadırkent'ine yardımlar yağıyor. Etrafta tonlarca giysi, ayakkabı, oyuncak çocuk bezi var. Bunları ayrı ayrı torbalara yerleştirmek mesele. Saatleri alıyor. Benetton Mahallesi, Coca Cola Mahallesi ve Kızılay Mahallesi'ndeki çadırların arasında gezip depremzedelerin şikayetlerini not almak ya da ilaç dağıtmak yine bu gençlerin işi.
Sakarya İzci Grubu'nun gençleri çocuklarla ilgileniyor. Çocuklara gitar çalıyorlar ya da birlikte ayaküstü uydurulmuş oyunlar oynuyorlar. Onları izlerken, depremzede çocuklardan bazılarının belki de yaşamlarında ilk kez büyüklerle böylesine yakın iletişim kurabildiklerini düşünüyorum.
Çadırkentin girişindeki Psikologlar Derneği çadırında yine gençler.
Yanlış anlaşılmasın. Gönüllü olanlar sadece gençler değil elbette. Emirdağ'da günlerden beri depremzedelerin yanlarından ayrılmayan İstanbul İl Müdürlüğüne bağlı 12 öğretmen de var. Ama gencecik insanların özverisi benim gözümde daha kıymetli. Öylesine idealistler ki... Psikologlar Derneğiyle birlikte birkaç hafta üstüste çadırkentlere giden arkadaşlarım anlatıyor. Gençlerden bazıları tek başlarına geliyorlarmış. Günlerce kaldıkları yetmiyormuş gibi döndüklerinde depremzedeler çocuklar için burs peşinde koşuyorlarmış.
Emirdağ Çadırkenti'ne dönersek uluslararası dayanışmanın izlerine adım başı rastlıyoruz. Hastane çadırları İspanyol Kızılhaç'ından. İlaçların bir bölümü Makedonya'dan. Daha birkaç ay önce Kosovalı mültecileri dar olanakları nedeniyle topraklarında barındırmakta zorluk çeken Makedonya'nın gönderdiği kutuların üzerinde ‘‘Madedon halkından Türk halkına’’ yazıyor.
Hoparlörlerden gelen ‘‘Biçki, dikiş, nakış ve makrame dersleri verecek kişilerin sosyal hizmetler çadırına gelmelerini rica olunur’’ anonsuyla çadırkentten ayrılıyoruz.
Meğer Coca Cola pintiymiş
COCA Cola dünyanın dev şirketlerinden. 200 ülkede yaklaşık 30 bin kişiyi çalıştırıyor. Hesaplara göre günde bir milyar Coca Cola şişesi tüketiliyor. Hindistan, Endonezya, Rusya şirketin göz diktiği yeni pazarlar. Sadece Çin'deki yatırımı 1.1 milyar doların üzerinde. 1996 yılında Columbus Üniversitesi'nde Coca Cola Uzay Bilim Merkezi açılmış. Merkezde yıldızlar ve güneş sistemini hareket halinde canlandıran bir planetaryum dahi mevcut. Yani Coca Cola'nın bir kolu da uzayda ama gel gör ki Emirdağ Çadırkentine kurduğu çadırları son derece ilkel. Sarı kahverengi çadırları görür görmez tepkimiz aynı ‘‘Ne Coca Cola'nın çadırları bunlar mı’’...Çadırlar konusunda en iyi değerlendirmeyi yapabilecek durumda olan depremzedelerden duyduk: Coca Cola'nın çadırlarında, tül gerili pencere dahi olmadığı için bunaltıcıymış ve üstelik yağmur alıyormuş. Bu yüzden Benetton'un çadırlarına rağbet daha fazlaymış.
İlk ve son First Lady
KOCASINA göre, kanser Raisa Gorbaçov'u ‘‘Temmuz ayında bastıran kar gibi’’ aniden pençesine almıştı.
Kaderin garip cilvesi, memleketinde lösemiye savaş açan, kocasının kitaplarından gelen gelirin büyük bir bölümünü lösemili hastalara bağışlayan Raisa aynı hastalıktan öldü. Raisa kocası iktidarda iken ülkesinde pek sevilmiyordu. Çünkü giyimi, tarzı ve en önemlisi ‘‘politikada ben de varım’’ edasıyla diğer başkan eşlerinden farklıydı. Sovyet halkı ‘‘babuşka’’ yani nine diye tabir ettiği, silik, sesi soluğu çıkmayan başkan eşlerine alışkındı. Hele Gorbaçov günün birinde, yönetimle ilgili en küçük ayrıntıyı, ‘generalim’ diye çağırdığı karısıyla tartıştığını itiraf edince Komünist Partisi'nde kıyamet kopmuştu.
Şimdi ne oldu? Raisa'ya yıllar yılı yüz vermeyen Rus basını onu göklere çıkartıyor. Yolsuzluk batağındaki Yeltsin ailesini gördükten sonra Gorbaçov'lara nasıl haksızlık edildiği o kadar açık ki...
İzvestia ‘‘Dünyayı ve Sovyetler'i değiştiren kadın artık yok. O kendi mini devrimini gerçekleştirirken biz uyuduk’’ diyor. Kommersant ise onu ‘‘ülkenin ilk ve son First Lady'si’’olarak tanımlıyor. ‘‘Her kadın kendi politik karyeriyle yaşamda kendi yerini hayal eder’’ diyen Raisa ne yazık ki kendi ülkesinde öldükten sonra anlaşılabildi.
Haftanın kitabı
Kosova'da Savaş
Kosova Savaşı'nın arka perdesi, Beyaz Saray kulisleriyle, Fransa'da bu hafta piyasaya çıkan, Eric Laurent'nın kitabı Kosova Savaş- Gizli Dosya'da. Başkan Clinton'ın Monica Lewinsky skandalına kendini kaptırmış olduğundan Kosova'yı yeterince ciddiye almadığı kitapta yer alan iddialar arasında.
Paylaş