Dünya devlerinden 'rüşvete karşı sıfır tolerans' imzası
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DAVOS'un sıcak konularından biri de rüşvet.
Dünya Ekonomik Forumu'nun üçüncü gününde rüşvete karşı işbirliği paneli var.
Ama panel öncesi, dünyanın önde gelen inşaat ve doğal kaynak şirketleri rüşvete "sıfır tolerans" konusunda anlaşıyor.
Rüşvete "sıfır toleransa" imza atan şirketler arasında Irak'ın yeniden yapılandırılmasında önemli bir pay kapan, Amerikan yönetimine yakın Bechtel şirketi de var.
Yıllık gelirleri 300 milyar dolar olan 47 büyük çokuluslu şirketin imzaladığı anlaşmanın başını Fluor Şirketi'nin CEO'su Alan Boeckmann çekiyor.
Ancak işin bir başka boyutu, dünyanın beş ünlü petrol şirketinin anlaşmayı imzalamaya yanaşmamaları.
Shell ile Total şirketleri kendi rüşvet politikaları olduğu gerekçesiyle anlaşmayı imzalamamış.
BP, Exxon Mobil ve Texaco da soğuk bakıyor.
"Sıfır Tolerans" anlaşmasında neleri kapsıyor?
Anlaşmaya imza atan 47 şirket, kendi çalışanları eğitmek için şirket içi programlara yer verecek.
Ayrıca yabancı ülkelerde çalışanlarını, partnerlerini de eğitip, rüşvete girecek her türlü para, hediye alış verişini yasaklayacaklar.
Davos'ta rüşvet meselesinin özellikle bu yıl üzerinde çok durulmasının bir nedeni var.
Dünya Ekonomik Forumu'nun uzun yıllar başkanlığını yapan Jose Maria Figueres, geçen ekim ayında Fransız Alcatel'le olan ilişkisi nedeniyle istifa etmişti.
Costa Rica eski başkanlarından Figueres, Alcatel'den 900 bin dolar aldığını itiraf etmişti.
İşte bu yüzden Dünya Ekonomik Forumu biraz da kendisiyle vicdan muhasebesi yapıyor.
Erdoğan'ın Davos'ta iki rakibi: Yuşçenko ve Fiorina
BAŞBAKAN Erdoğan'a Davos'taki uluslararası medyadan ilgi hayli fazla.
Başbakanın ayağının tozuyla katıldığı medya liderleri listesine bakınca durum ortaya çıkıyor.
Salon ağzına kadar dolu.
Başbakanın yanı sıra böyle basın toplantılarını tıka basa doldurmuş olan sadece iki isim var.
HP CEO'su Caryl Fiorina ile Ukrayna'nın yeni başkanı Yuşçenko.
Davos'ta bu yıl hayli ön planda olan Ukrayna ile sorular zaten Başbakan'ın önüne sık çıkıyor.
"Ukrayna'nın AB üyeliğine ne diyorsunuz?"
Başbakan'a sorular daha çok Irak ve İran üzerinde odaklaşıyor.
Peki işadamlarının ilgisi nasıl?
Başbakan, Unilever, Kanadalı AIG Grubu, Kanada Laval Şirketi ile görüşüyor.
Biraraya geldiği George Soros ise Açık Toplum Enstitüsü'nün faaliyetlerini anlatıyor.
Türkiye yabancılara "Artık ortam hazır, yatırıma gelin" mesajını veriyor.
Erdoğan'ın Davos'ta görüştüğü Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn müzakerelerin 3 Ekim'de başlayacağını doğruluyor.
Tarama sürecinin de aynı tarihte başlayacağını söylüyor.
Ancak Başbakan Almanya Şansölyesi Schröder'le görüştüğünde karşısına başka bir tablo çıkıyor.
Schröder tarama sürecinin 3 Ekim'den önce tamamlanacağı vaadini veriyor.
Yani bu durumda Genişlemeden Sorumlu Komiser Rehn ile Schröder arasında görüş ayrılığı ortaya çıkıyor.
Mehmet Ali Yalçındağ, WEF'in Genç Liderleri seçme komitesinde
DÜNYA Ekonomik Forumu yani WEF, bu yıl "Yarının Global Liderleri" programını rafa kaldırmış.
"Genç Global Liderler Forumu" diye yeni bir program başlatmış.
Türkiye'den de biliyorsunuz, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Kanal D İcra Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ, Ali Koç ve Ferit Şahenk bu genç global liderlerin forumuna seçilmişti.
Dünya Ekonomik Forumu bu genç liderlerin belirlenmesi için bir "Aday Belirleme Komitesi" oluşturmuş.
Başkanı Ürdün Kraliçesi Raina.
Komite dünyanın önde gelen medya şirketlerinin CEO'ları ve başkanlarından oluşuyor.
Hubert Burda, Steve Forbes, Steve Jobs, Jean Marie Colombani gibi isimlerin olduğu komitede Türkiye'den Doğan Yayın Holding CEO'su Mehmet Ali Yalçındağ var.
Komite beş yıl içersinde yaşları 25 ila 40 arasında tam 1111 global lideri seçecek.
Ekonomik reforma evet politik partiye hayır
ÖNCEKİ gün Davos'a gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın uluslararası medya ile yapacağı toplantıdan önce aynı yerde Libya'nın yeni siması, Kaddafi'nin oğlu Saif Al İslam Al Kaddafi gazetecilerle buluşuyor.
Kaddafi'nin bildiğim kadarıyla birkaç oğlu var.
Acaba bu hangisi?
Zira oğullarından bir tanesi hayırsız? Paris'te korumalarıyla polisle sürtüştüğü olay var.
Karşımızdaki oğlu ise entelektüel olanı.
Üniversiteyi İngiltere'de okumuş ve Kaddafi Uluslararası Yardım Fonu'nun başında.
Davos'a gelişi, Libya'nın başlatma kararı aldığı ekonomik reformlarla yakından ilgili.
Harvard'dan Profesör Michael Porter ile Pulitzer ödüllü ekonomist Daniel Yergin, Libya'nın daha liberal bir ekonomiye geçişi için yardım edecek isimler.
İngiliz Adam Smith Enstitüsü de mart ayından itibaren hükümetteki reformlar için çalışmaya başlayaçak.
Saif Al İslam Al Kaddafi, "Libya'da eski dönem geride kaldı.Modernleşme süreci başlatma kararı aldık" diyor.
Peki Batı'ya yakınlaşmanın nedeni ne?
"Biz değil, Batı bize yakınlaştı" diyor.
Saif Al İslam Al Kaddafi, Libya'nın Irak politikasıyla ilgili olarak, Iraklılar'ın işgale direnmelerini yasal bulduklarını ancak insanların kaçırıp öldürülmelerine karşı olduklarını anlatıyor.
"10 yıl sonrası için Libya vizyonunuz nasıl" diye soruyorum.
Kaddafi'nin oğlu gülerek "Irak'ı anlatmak daha kolaydı galiba isterseniz ona dönelim" diyor sonra da "Modern ve rekabetçi bir ekonomiye kavuşmuş, insanlarının yaşam standardı Batı standardında, Afrika Birliği'ni kurmayı başarmış bir ülke düşlüyorum" cevabını veriyor.
Ekonomik reformlar iyi de siyasette reform olacak mı?
İşte bu zor.
Zira Kaddafi'nin oğluna göre, aşiret geleneğinden gelen ve halen bu geleneğin sürdüğü Libya'da insanların politik parti talepleri yokmuş.
Sistemi sorgulayan muhalefet dahi istemiyormuş.
Peki babasından sonra iktidara o mu geçecek? Yani bir tür padişahlık mı devam edecek Libya'da?
"Öyle bir şey olamaz? Bir yolunu bulacağız.Demokrasi ne demek?İnsanların hak ettikleri mevkiye gelmeleri değil mi?"
Anlayacağınız Libya ekonomik reformlara evet ama siyasi reformlara hayır diyor.