BİR sektörde iki yıl gibi çok da uzun sayılmayacak bir sürede hava yüzde 100 değişebilir mi?
Karamsar hava yerini iyimser rüzgarlara bırakabilir mi?
Denizcilik sektörü bunu başarmış.
İki yıl önce tam da bu dönemde Pire’deki Posidonia Deniz Fuarı’na Samsun Feribotu’yla giderken yazmış olduklarımı gözden geçiriyorum.
‘Denizcilikle ilgili sorunlar öylesine fazla ki. Bir söylesem, bin ah işitirsen derler ya işte öyle. Ne zaman denizle barışacağız? Denizin bize sunduğu nimetlerden ne zaman yararlanacağız’ diye yazmışım.
Bu sefer Ankara Feribotu’yla yine Pire yolundayız.
İki yıl önce denizciliğin sorunlarını tartıştığımız insanların çoğu yine burada ama bu kez yüzler gülüyor, gelecek için planlar yapılıyor.
Peki neler değişmiş iki yıl zarfında?
Zihniyet değişikliği başta olmak üzere bayağı yol alınmış.
Dilerseniz en başından başlayalım.
Kendisini ‘kaptan çocuğu’ olarak tanımlayan Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, gemi inşa yüksek mühendisi yani denizci.
Aynı gemide yolculuk yaptığımız Denizcilik Müsteşarı İsmet Yılmaz, Denizcilik Fakültesi Yüksek Okulu’ndan mezun, İsveç’te Dünya Denizcilik Üniversitesi’nde 2 yıl master eğitimi almış. Ayrıca İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra deniz hukuku üzerine ihtisas yapmış.
30 Aralık 2002’den beri Denizcilik Müsteşarı. İsmet Yılmaz kadrosunu kendisi gibi denizcilikten anlayanlar arasından seçmiş.
Değişimin bana kalırsa ikinci önemli faktörü, denizcilik sektörünün Meclis’e sesini duyuracak birini göndermeyi başarmış olması.
Deniz Ticaret Odası eski Başkanı Cengiz Kaptanoğlu, AKP milletvekili olarak denizciliğin sorunlarını bıkmadan usanmadan dile getiriyor.
Üçüncü önemli faktör ise Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan ve ekibinin Ankara’daki bürokratlarla sürdürdükleri uyumlu çalışma.
Odanın ilk kez yaptığı arama konferansının bilimsel sonuçları bürokratlarla paylaşılmış, birlikte kararlar alınmış.
1 MİLYON YOLCU İLAVE
Müsteşar İsmet Yılmaz, Deniz Ticaret Odası’yla sürdürülen diyalogdan memnun. Yılmaz’la sohbette, liman ücretlerinin 1 Ağustos 2003’ten itibaren yüzde 50, deniz yakıtının ise 1 Ocak 2004’ten itibaren yüzde 65 oranında indirilmesinin denizcilik sektörüne neler kazandırdığını konuşuyoruz.
Yakıt indiriminin deniz otobüsü fiyatlarına yansıması 4 ayda 1 milyon ilave yolcu getirmiş. Dört ayda 60 bin ilave araç deniz yollarıyla seyahat etmiş.
Bunun kara trafiğini nasıl rahatlattığını düşünün.
Liman ücretlerindeki düşüş Akdeniz’deki diğer limanlarla rekabeti kolaylaştırmış. Yılmaz, kendisini ziyarete gelen yatçıların 2004 yaz sezonunda Yunanlılar’ın önüne geçeceklerini söylediklerini anlatıyor.
Kruvazyer yolcu gemisi sayısında artış yüzde 60, yolcu sayısında ise yüzde 130’luk bir artış söz konusu.
Bunlar turizm gelirinin dörtte birinin denizcilikten geleceği anlamında.
Ayrıca kanun değişiklikleriyle armatörlere çeşitli kolaylıklar sağlanmış.
Türk bayrağı taşımaktan tutun, denizcilik şirketlerinin borsaya kote olmalarına kadar önemli düzenlemeler yapılmış.
Yılmaz,‘Hedefimiz 5 yıla kadar denizcilikte dünyada ilk 10’a girmek’ diyor.
Benim gördüğüm şey şu: Denizcilik sektöründe maya tutmuş.
Başkan değişti, Taşucu Tersanesi projesi kaldı
DENİZCİLER artık önlerini görüyor demiştim ya iki günden beri duyduğum projelerin haddi hesabı yok. Tarihi Haydarpaşa Garı’nın mega yat ve kruvazyer turizmine açılması, Bodrum, Fethiye’de yeni limanlar, İzmir limanı kapasite artırımı duyduklarımız.
Bir de tersaneler meselesi var.
Denizcilik Müsteşarı İsmet Yılmaz sayıyor: Rize Engindere’de, Sürmene’de Yeniçam, Ünye’de, Samsun’da, Karadeniz Ereğlisi’nde, Mersin’de tersane projeleri var.
Çeşitli üniversitelerden görüş alınmış ve aynen Japonlar’ın limanlar için yaptıkları gibi ‘Türkiye tersane master planı’nın yapılması tasarlanıyor.
Yeni tersanelerin kapasitesinin 34 tersanesi olan Tuzla’nın toplam kapasitesine (500 bin DWT) ulaşacağı hesaplanıyor.
İşler yolunda dedim ama kimi zaman hesapta olmayan engeller de çıkabiliyor.
Selah Makine Gemicilik ve Endüstri A.Ş. Başkanı Erhan Selah’ın anlattığı örnek çok çarpıcı. Mersin Taşucu Seka Limanı’nın bir bölümü tersane yapılacak.
Açılan ihaleyi arasında Mersin Ticaret Odası, Silifke Sanayi Odası, Selah Makine Gemicilik, Mersin Serbest Bölge İdaresi’nin de bulunduğu bir konsorsiyum kazanıyor.
Tersanenin projesi, gerekli izinler her şeyi tamam. Akdeniz’in tek tersanesi olması nedeniyle Suriye, Lübnan, İsrail, Körfez ülkelerinden müşteri çekme potansiyeline de sahip.
İstihdam vesaire ilk aşamada Türk ekonomisine 20 milyon dolarlık bir gelir sağlayabilir.
İşler yolunda gibi gözükürken yerel seçimler oluyor, ANAP’lı belediye başkanı gidiyor yerine CHP’li Ali Şahin geliyor.
Yeni Belediye Başkanı çeşitli gerekçelerle tersanenin start almasını önlüyor.
Neticede yatırım şimdilik 6 ay gecikmiş.
Kim zarar gördü dersiniz?
Midilli’de badem şekeri ve Türk kahvesi
PİRE’ye giderken uğradığımız Midilli ile ilgili birkaç söz.
Midilli şehir, adanın adı Lesbos.
Çoğumuz Midilli Adası derken yanılıyoruz.
Ünlü şair Sappho’nun doğum yeri olan Lesbos Adası’yla ilk temas Yunan Ege Bakanlığı Genel Sekreteri Sergios Tsiftis ve Vali Pavlos Vogiatzis.
Her ikisinin Ankara Feribotu’na sabahın erken saatlerinde yaptıkları ziyaretten sonra bizden bir grup onları adada ziyarete gidiyor.
Adaya inerken karanfillerle karşılanıyoruz ve önce bakanlığa gidiyoruz.
Tercümanlarımız Aris ve Fatoş Lazaris.
İstanbullu Fatoş Hanım hem Yunanca öğrenmiş, hem eşine Türkçe’yi öğretmiş.
Adadaki diğer Türklerden Adanalı Fatih Avdan da grubumuza eşlik ediyor. O da Türkiye’den mobilya ithal ediyormuş.
Midilli şehrinin her köşesinde Osmanlı izi bulmak mümkün. Karşı kıyıdaki Türkiye ile ilişkiler hiç kesintiye uğramamış gibi.
Vali Pavlos Vogiatzis’in 84 yaşındaki teyzesi Eli Marhara halen Bornova’da yaşıyor.
Gelenekler de aynı. Tsiftis’in ofisinde bize ne ikram ediliyor?
Badem şekeri ve Türk kahvesi.
Dostluk, kardeşlik her şey güzel de Midilli Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Petros Haitoğlu’nun küçük bir şikayeti var.
Midilli’den Türkiye’ye günde 200-300 kişi geçiyormuş. Türkiye’den gelenler ise 10-20 kişi. ‘Şu çıkış harcını kaldırsanız ne olur’ diyor.