Paylaş
Türkiye’de bu marka tarafından işletilen 11 otelden sorumlu.
Daha çok yeni Polonya, Arnavutluk, Romanya ve İtalya’nın da kendisine bağlanması nedeniyle Ruhsar Eryöner’in sorumlu olduğu otel sayısı 18’e çıkmış durumda.
Geçen gün, turizmin her alanına uzanan sohbetimizde “ Uluslararası otelcilik sektöründe kendimi kabul ettirmeyi ve yükselmeyi başardığım için hem kadın, hem bir Türk turizmci olarak mutluyum” diyor.
İzmirli doktor bir babanın kızı olarak dünyaya gelen Eryöner, babasının turizme yönelmesi tavsiyesi üzerine ortaokuldan itibaren kariyer planlamasını yapmış.
“Ortaokuldan itibaren otelci olmaya karar verdim. Boğaziçi Üniversitesi Turizm Bölümü’ne girdim. Hizmet sektörünü sevmezseniz bu işi yapamazsınız. Bu meslekte en iyi motivasyon insanları memnun etmek” diye konuşuyor.
Kendi deyişiyle bavulu elinde neredeyse havalimanlarında yaşayan Ruhsar Eryöner, mesleğe Altın Yunus’ta santralde çalışarak başlamış ve mesleğin her kademesinde çalışarak yükselmeye başlamış.
12 yıl İzmir’de Efes, Hilton gibi en iyi otellerde çalıştıktan sonra, Hilton’dan gelen öneri üzerine kariyerine yurt dışında devam etmiş.
Ruhsar Eryöner otelcilikte 30 yılını geride bırakmış başarılı bir yönetici
12 YIL YURT DIŞI KARİYERİ
Bükreş’teki başarılı kariyeri nedeniyle 3,5 yıl sonra bu kez Prag’da aynı Hilton’un portföyündeki en büyük otellerinin ikisinin sorumluluğunu Genel Müdür olarak üstlenmiş.
“2008 krizinde Prag’daydım. İşleri toparlamayı başardık. Dört yıl sonra turizmde yeni parlamaya başlayan Dubrovnik’e atandım. Buradaki 4,5 yıl kariyerim için çok iyi geçti. Marka’nın “Avrupa’daki en iyi genel müdürü” seçildim ve 4 ödül aldım” diye anlatıyor.
Yaklaşık 12 yılını yurt dışında geçirdikten sonra Türkiye’ye dönen Ruhsar Eryöner’in bu kez otellerin olduğu Gaziantep, Konya, Mardin, Şanlıurfa gibi yerlere seyahatleri başlamış.
“Valizim elinde havalimanlarında yaşıyorum” demesi bundan.
Sohbetimizden, turizm sektöründe ve özellikle otelcilikte yükselmeyi başarmış bir kadının hayatının ne kadar zor oluğunun ipuçlarını yakalıyorum.
Ruhsar Eryöner’in ekibinin yüzde 45’i kadın.
Yönetici düzeyinde ise bu oran yüzde 25.
“Yönetici düzeyinde kadınların oranını arttırmak için merkezden alınmış bir karar var. Bizde uyguluyoruz” diye konuşuyor.
Nitekim sorumluluğu altındaki 11 otelin 2 genel müdürü bizzat yetiştirdiği iki kadın.
“Mardin, Şanlıurfa gibi şehirlerde kadın oranımız çok daha düşük. Çünkü yerel iş gücü tercih ediyoruz. Markalarımızla hem bölgenin tanıtımına katkımız oluyor, hem yerel iş gücüne. Anadolu’da iyi eğitimli ve lisan bilen personel bulmak zor olduğu için gençleri yetiştirip otelci yapıyoruz” diyor.
TURİZM ESKİ CAZİBESİNİ KAYBETMİŞ
Sıklıkla Anadolu’da personel arayışına giren Ruhsar Eryöner, turizm fakültelerinin, meslek okullarının kapısını çalıyor.
İşte bu noktada söyledikleri ilginç.
Çünkü stajyer eğitmek için başvurduğu okullarda turizmciliğe ilginin azaldığını, öğrenci bulmakta zorlandıklarını öğrenmiş.
30-40 kişi olması gereken sınıflar kimi zaman 4-5 öğrenciyle eğitime devam ediyor.
“Gençler daha az çalışıp, daha çok para kazanacakları işleri tercih ediyorlar. Biraz okumuş olanlar bankacılık gibi başka sektörlere gidiyorlar. Otelcilik gibi bir hizmet sektörü özverili bir çalışma talep ettiği için zor geliyor” diye anlatıyor.
“Yeni nesil mutfakta soğan doğramaya başlayacağını, uzun saatler çalışmak gerektiğini düşünerek bu sektörü tercih etmiyor. Turizme eski cazibesini kazandırmalıyız” diyor.
Uzun ve zorlukları göğüslemiş bir turizmci olarak “Köle gibi çalışırız yeri geldiğinde krallar gibi yaşarız” diyor Prag’da ABD eski Başkanı Obama’yı ağırladığını ve aynı salonda yemek yediğini hatırlatarak.
“Yeri geldiğinde bulaşıkhaneye de girerim, yatakları da yaparım” diye ekliyor.
Eryöner’in söyledikleri aslında her meslek için geçerli olan değil mi?
Garip olan şu: Türkiye’de her dört gençten birinin işsiz olduğu biliyoruz.
Genç işsizliği giderek büyüyen bir tehlike ama öte yandan bu işsiz gençlere umut olabilecek bir sektör onların gözünde cazibesini kaybediyor.
Paylaş