Kar altında aşk hikayesi

SALI akşamüstü beyaz, kızıl bir gökyüzü, lapa lapa yağan bir kara hazırlıksız yakalandı Ankara... Ben tüm randevularımı iptal ederek erkenden eve koştum.

Yolda kalanları, saatlerce yürümek zorunda olanları televizyonda görünce ve art arda gelen telefonlardan sonra, ne kadar yerinde bir karar verdiğimi anladım.
Aslında aynı akşam, geç bir saatte Gaziantep’e uçmam gerekiyordu. Ama havalimanı bir yana, yandaki markete ekmek almaya bile gitmek ne mümkün! Sonra dedim ki kendime “Fırsat bu işte, keyfini çıkar karın!” Giydim pijamalarımı, geçtim pencerenin kenarına, elimde sıcacık ıhlamur, usul usul yağan karı gece boyunca seyrederken karın bana nasıl huzur verdiğini düşündüm. Beyaza bürünen ağaçlar, çatılar, yollar ve hatta arabalarla ruhum da temizleniyordu. Beyaz bir örtü örtülmüş kentin üzerine, Ankara derin bir uykudaydı sanki...

FERHUNDE’YE KOCAMAN BİR BRAVO!

Ertesi gün, karla kaplı Ankara’da hayat bir anlamda durunca ben de tam tatil moduna girdim. Oğlanlar arkadaşlarıyla kızakla kaymaya gitti, kar botlarımı ve yün kazağımı üzerime geçirdiğim gibi, aldım soluğu Atakule’de. Her ne kadar sinema dışında bütün dükkanlar boşalarak çarşı yeni bir yapılanmaya girdiyse de, evime çok yakın olduğu için yürüyerek, kara bata çıka gittim Atakule’ye.
Doğru “Ya Sonra” filmine girdim. Özcan Deniz yıllar önce kalbimde Seğmen Ağa karakteriyle taht kurmuştu. Seymen, yıllar yılları kovalarken, ağa kimliğinden şehirli metroseksüel erkek formatına geçti ama benim tercihim hala Seğmen Ağa’dan yana!
Şaka bir tarafa, Özcan Deniz, oyunculuğunun yanında ilk yönetmenlik deneyimi ile de beni kendine hayran bırakırken, o cadı Ferhunde’nin de isteyince dünyalar tatlısı bir aşık olacağını gördüm! Deniz Çakır’ın gözlerindeki ışıltı, teninin duruluğu oyunculuğuna yansımış. Müziklerin ve finalin etkisiyle buruk bir gülümseme ile filmden çıktım...
Dönüş yolunda baktım filmin soundtrack’i de çıkmış, hemen aldım, eve gelip dinlemeye başladım. Yalnızca film değil, film müzikleri de nefis! Deniz Çakır’ın sesinden çok etkileneceğinizden eminim... Ajda Pekkan’dan yıllardır bıkmadan dinlediğimiz “Ya Sonra” Deniz Çakır’ın nice popçulara taş çıkaran sesi ve Özcan Deniz’le yaptığı düet ile yorumlanınca farklı bir dünyaya götürüyor insanı... Filmde emeği geçen herkesin ellerine sağlık! Ankara karlar altındayken güzel bir aşk hikayesi izlemek doğrusu çok iyi geldi.

Ankara Hayvanat Bahçesi’ne fil

SİRK deyince aklıma geldi, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki hayvanat bahçesine gitmeyeli bir-iki yıl oldu... Oğlanlar daha küçükken bayılıyorlardı oradaki su aygırına, maymunlara? Bir süredir ihmal ettik, gidemedik. Bir arkadaşım, oğlu oradaki file bayıldığı için gitmiş geçenlerde. Öğrenmişler ki bu sevimli fil ölmüş.
Bilenler bilir, adı gibi şirin olan bu fil, yıllar önce bir çocuk dergisi aracılığıyla tüm çocukların Hindistan Cumhurbaşkanı’na mektup yazmaları sonucu hediye edilmiş ve hayvanat bahçesinin en sevimli ev sahiplerinden biri olmuş...
Sevgili arkadaşım Esin’in kardeşi Meltem, çok güzel bir kampanya başlatmış. Kampanyanın gerçek sahibi Meltem’in oğlu 9 yaşındaki Tuna! Tuna’cık, annesinin anlattığı hikayeden etkilenerek, acaba yine imza toplasak Hindistan bize bir fil daha yollar mı diye düşünmüş.
Yöndem ailesi internet üzerinden kendileri için açtıkları http://yondem.web.tr sitesinden bu kampanyayı duyurmaya başladılar. Ne kadar hoş. Hem biz Ankaralıların hem de çocukların sevgilisi hayvanları, yenilenen ve güzelleşen hayvanat bahçesinde ziyaret etmek her zaman büyük zevk! Bir de bu kampanya yerini bulur ve Hindistan’dan bir fil daha gelirse, fena mı olur yani?

Gösteri sanatının muhteşem çocukları

ÖNCEKI hafta, dünyaca ünlü şovlardan biri için, oğlanlarla İstanbul’daydık. Cirque du Soliel’in Saltimbanco gösterisi Mart başına kadar İstanbul’daydı. Sahne tasarımı, müzikleri, dansları, kostümleri ve makyajlarıyla gösteri sanatlarında bir devrim yaratan dünyaca ünlü Kanadalı dans topluluğu hepimizi kendine hayran bıraktı.
Tiyatro desen var, müzik var, akrobasi, dans, ses ve ışık gösterileri... Guy Laliberte, sanatın farklı kollarını harmanlayarak muhteşem bir şehir hikayesi yaratmış. Hem komik hem de dramatik hikaye örgüsü içinde trapez, akrobasi, denge ve jonglörlük üzerine farklı bölümler de var!
Hoş, Ali’ye ilk söylediğimde, isminden dolayı arslanların, kaplanların, fillerin olduğu klasik bir sirk gösterisi sandı. Umduğunu bulamadı ama bu gösteri, herkes gibi onun da hafızasından uzun süre silinmeyecek gibi.
Yazarın Tüm Yazıları