OKULLAR açıldı, tatilciler döndü... Sonbahar geldi Ankara’mıza... Ben bu sarı mevsimi çok seviyorum, aslında havada biraz hüzün var, sanki gözleri dolu dolu her an ağlamaya hazır gibi.
Öte yandan da hüzün çok yakışıyor bu şehre... Günler yavaş yavaş kısalırken, erken çöken karanlıklarda ruhuma en iyi gelen yine okumak oluyor En son Avludaki Akrep’i okudum. Farklı bir şiir kitabı. Şairi Ankara’dan bir doktor: Zekeriya Babaoğlu, SSK Dışkapı Hastanesi Başhekim yardımcısı. Kendisiyle ilk tanıştığımda esprileriyle, hayata yaklaşımıyla çok renkli bir kişiliğe sahip olduğunu düşünmüştüm... Aslen Mardinli. Şiirleri hayat üzerine, aşk üzerine... Diyarbakır, Mardin ve o yörenin insanları üzerine çok güzel şiirleri var? Bunun yanında Prenses Diana’ya Açık Mektup isimli bir şiiri bile var. Prenses Diana’nın ölümü üzerine kaleme alınmış. Dolu dolu, yoğun duygular içinde yaşananların şiirlerle hayata geçtiği Avludaki Akrep ikinci baskısını yaptı. Biliyor musunuz, tam mevsimi şiir okumanın...
Sezonun renklerini yakalamak
Sonbahar geldi geliyor derken Ağustos’un ikinci yarısından başlayarak vitrinler yeni sezon modasıyla renklendi bile. Ağustos’un başında New York’ta çoğu marka yeni sezonunu açmıştı. Vitrinlerde yeni renklere, dokulara 35 derece sıcaktan dolayı pek de itibar etmemiştim. Geçen hafta güneşin ışığının değişmesiyle yeni sezonu inceleme şansım oldu. Bir kere renklere bayıldım: kehribar, yakut ve yeşim bu sezonun en moda renkleri. Özellikle yakut yani bordo bu sezonun olmazsa olmazı! Bir de baştan aşağı yani elbisesiyle, çorabıyla, ayakkabı ve çantasıyla bordoya bürünmek çok moda. Hatta ojesi ve rujuyla da. Bunun yanında bu sezona kürk aksesuarlar da damgasını vuracak gibi gözüküyor. Vakko’da kenarları kürklü pelerinlere bayıldım. Yeni sezon çok aristokrat, çok ihtişamlı gözüküyor.
Çiçek modasını mutlaka takip edin!
Bende son birkaç yıldır bir çiçek merakı var ki sormayın. Neredeyse sabah mezata gidip rengarenk çiçekleri görmek koklamak için çiçek tasarımcılığına başlayacağım. Sonbahar ve ilkbahar çiçeklerin değişimi açısından en bayıldığım mevsimler. Rafine’nin çiçek düzenlemelerini yapan Golden Çiçekçilik’ten Emre’yi aradım dün. Hazan mevsimini iyiden iyiye hissetmek için New York’tan aldığım dekorasyon dergisinde gördüğüm ayçiçekleri ve sararmış yapraklarla yapılan bir tasarım istedim. Emre “Sonbahar geldi, artık biz de mevsime uygun tasarımlar yapmaya başladık. Bordo krizantem çıktı, yakında nar da çıkar, çiçeklerle narı birlikte kullanırız. Balkabaklarının içini çıkarıp turuncu güller koyarız... Biz de havadaki hüzne uyuyoruz” deyince hemen eve ayçiçekli bir sipariş verdim. Baksanıza moda sadece giyimde değil, çiçek tasarımlarında bile var! Çok hoşuma gitti.
H&M ile gençleşin!
VE nihayet, Avrupa’nın en büyük perakende markalarından İsveçli H&M, geçen hafta Cepa’da açtığı Türkiye’deki en büyük mağazası ile Ankaramıza geldi. İstanbul’da İstinye Park’a gittikçe ara sıra gidiyordum. Ama Marmara Forum’da Big Chefs’in kapı komşusu olması sebebiyle, her İstanbul ziyaretimde uğrar oldum. Her yaştan ve her tarzdan insana hitap eden bu markanın Ankara’ya gelmesi hepimizi heyecanlandırdı. Ben açılışa gidemedim ama Sevgili Betül oradaydı. Ondan ve açılışa giden diğer arkadaşlarımdan duyduğum kadarı ile, H&M’in koordinatörü Pelin Akay Kuran, Şenay Dağlı, Eda Durkan, Nihan Tangil ve Meral Terzi çok şıklarmış. Ama öte yandan Ankara’daki açılışa gelen konuklar, İstanbul’dakiler kadar özenli değillermiş. Çoğu kişi gündelik kıyafetlerle gelmiş açılışa. Aslında H&M markası da öyle, gündelik hayatta rahatlığı vaat ediyor ama hatırlıyorum da İstanbul’daki açılışta herkes moda dergilerinden fırlamış gibiydi. Hangisi doğru bilmiyorum. H&M renk uyumu, kombinasyonlardaki detaylar ve uygun fiyat politikası ile tüm dünyada olduğu gibi, bizde de kasalarda uzun kuyruklar oluşturacağa benziyor. Hatta açılışta bile herkes elleri kolları dolu çıkmış mağazadan. Tasarımlarında kullandığı genç çizgi ve modanın tüm ana hatlarını taşıyan koleksiyonlarıyla H&M’e ben de Ankaramıza hoş geldin, gençlik getirdin diyorum!