Paylaş
O videoda 6 dakika boyunca süren işkence var, tekmeleyerek bir canlıyı öldürmek var. Neden bahsettiğimi sanırım anladınız!
Kedi Eros 1 Ocak’ta canice katledildi ve katili, İbrahim Keloğlan da iyi hâl indirimi ile serbest kaldı. Karar, hukuk sistemine güvenimizi bir kez daha sarsarken, infial yarattı. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı karara itiraz etti, sosyal medyada “İbrahim Keloğlan tutuklansın” kampanyası başlatıldı.
Ancak hâlâ bir gelişme yok! Peki, bundan sonra ne olacak? Ve dahası Hayvan Hakları Kanunu’na rağmen nasıl olur da bu suça ‘iyi hal’ indirimi uygulanır?
Olayın hukuki yönünü Avukat Deniz Kalafatoğlu, bir insanın el kadar kediyi, işkence ile öldürecek kadar gözünün dönmesi halini de psikolog, sosyolog Dr. Serap Duygulu ile konuştum.
KANUN VAR AMA UYGULAYAN YOK
Amacı hayvanlara iyi, uygun muamele edilmesini temin etmek, acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmaları ve her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak olan 5199 sayılı Hayvan Hakları Kanunu tam 3 yıldır yürürlükte. Kanuna göre, “sahipli- sahipsiz fark etmez, bir hayvanı kasten öldüren kişi 6 aydan 4 yıla kadar hapis ile cezalandırılabilir.” Peki siz hayvan öldürdü diye hapis yatan duydunuz mu hiç?
Örneklerle konuşayım: (Hayvan Hakları İzleme Komitesi 2023 raporundan alınmıştır.)
1- Konya Büyükşehir Belediyesi Hayvan Bakımevinde bir köpeği, başına kürekle vurarak öldüren ve tutan iki kişiye
1 yıl 3 ay hapis cezası verildi, hükmün açıklanması geri bırakıldı.
2- Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığı, 5 yunusun öldüğü ve yunusların kanuna aykırı şekilde doğurtulduğu, bir bebek yunusun da ölü doğduğunun belge ve görüntülerle ispatlandığı dosyaya “yunus parkının herhangi bir kastının olmadığı” gerekçesiyle takipsizlik verdi.
3- Kandıra 2. Asliye Ceza Mahkemesi, köpeğe tecavüz eden faile, 5 ay hapis cezası ve 610 TL idari para cezası vererek, hükmün açıklanmasını da geri bıraktı.
Bugün benzer bir kararı kedi Eros davası özelinde konuşuyoruz. Bu da demek oluyor ki “kanun var ama uygulayıcısı yok!” Soru şu: Neden?
ACİLEN MESLEK İÇİ EĞİTİM VERİLMELİ
“Çünkü” diyor Avukat Deniz Kalafatoğlu, “Tür fark etmeksizin insanlar olarak kendimizi diğer canlıların ‘efendisi’ sanıyoruz, ‘Altı üstü bir kedi, bir köpek...’, ‘Yahu şimdi bir hayvan için evli barklı adamın sabıkasını mı bozalım’ zihniyeti hâkim bizde. Yargıda da durum aynı. Dolayısıyla en iyi yasayı da çıkarsanız uygulamadıktan sonra bir şey değişmiyor! Cezalar ‘iyi hal’ indirimleri ile kuşa çevriliyor. Çünkü bu bir algı ve zihniyet meselesi. Siyasi davalar dışında, adi suçlarla alakalı; kadına, çocuğa ya da hayvana şiddet gibi, davalarda genel tutum, en alt sınırdan ceza vermek üzerine. Oysa şu bir gerçek; hayvana eziyetten ceza vermediğinde, yarın o fail kuvvetle muhtemel kadın cinayeti ya da çocuğa işkence dosyası ile yeniden önüne gelecek. Hayvanların da canlı ve canlılar zincirinde en zayıf halkı olduğu ve en zayıf halkayı koruyamazsak toplumu korumanın mümkün olmadığının bilincinde değiliz. Dolayısıyla adalet, hâkim ya da savcıların vizyonu, hayat görüşü ya da inancına bırakılamaz! Kanun yapmakla iş bitmiyor, acilen hâkim- savcılar başta meslek içi eğitim, farkındalık çalışmaları yapılmalı.”
ŞU AN BEKLEMEDEYİZ
Türkiye’de başıboş hayvan değil başıboş insan sorunu olduğuna dikkat çekiyor Kalafatoğlu, diyor ki: “Takip ediyor, köşeye sıkıştırıyor, tekmeliyor. Sonra hiçbir şey olmamış gibi, ayakkabısının ucundaki kanı yere sürüp, yoluna devam ediyor. Bir anlık öfkeden fazlası. Ve bu insan ceza almadı, ‘başıboş’ kaldı.” Karara itiraz edilmişti. Yeniden görülür mü dava? Yanıtı şu: “İtiraz eğer kabul edilirse dava yeniden görülür. Failin en üst sınır, 4 yıldan ceza alması ve de indirim verilmemesi talebimiz var ama bakalım! İtirazın yapıldığı mahkemenin hâkimi
2 hafta izne çıkmış.
Şu an beklemedeyiz.”
BİR CANLIYA ZARAR VERENİN BENZER TRAVMASI OLMASI OLASIDIR
Uzman psikolog, sosyolog Dr. Serap Duygulu ise öfke ve öfkeyi yönetim şekillerinin kişiler özelinde değiştiği ve dolayısıyla da konsültasyon olmadan kişi özelinde yorum yapmanın mümkün olmadığını belirtiyor. “Ancak” diyerek şu genellemeyi yapıyor: “Ortada öfkeyi başka bir canlının zarar göreceği şekilde yansıtmakla alakalı bir durumun olması bize genellikle o kişinin de istismar edildiği, benzer şiddetle zarar gördüğü yönünde ipucu verir. Şiddet ve korku ile travmatize olmuş kişiler kafalarının içindeki kaotik düzeni normal kabul eder ve aynı düzeni dış dünyada da devam ettirerek, bir denge kurma eğilimi içinde olurlar.”
TOPLUMSAL ÖFKE DİNDİRİLMELİ
Kedi Eros cinayetinde asıl meselenin ‘cana kast’ olduğunu da değinen Duygulu, “Kedi size saldırdı ve siz de gayri ihtiyari bir tekme attınız. Sonrasında, genel tavır, olay yerini terk etme yönündedir. Yani 6 dakika boyunca öldürene kadar tekmelemezsin. Burada çok ciddi bir öfke var. Dolayısıyla toplumun beklentisi kişinin bu yaptığı ile doğru orantılı ceza alması. Çünkü toplumsal vicdan bunu gerektirir. Ancak kişi iyi halden serbest. Peki bunun ‘iyi hali’ neresi? Nereden bakarsanız bakın iyi bir halden söz etmek mümkün değil. Haliyle bu acımasızlığın ‘cezasız’ kalması toplumsal öfke patlamasına yol açtı. Sosyal medyada yazılanlara şöyle bir baktım da bazılarının öfkesi en az o kişinin yaptığı kötülüğe denk gelecek kadar büyük ve hatta kötü. Ekonomik şartlar, sıkışmışlık hissi, kişisel zorluklar, uğradığınızı düşündüğünüz haksızlıklar, adalet arayışında yıllar süren hukuki yıpranmalar Türk toplumunu kedi Eros cinayeti üzerinde birleştirmiş ve galeyana getirmiş olabilir ama kitlesel öfkenin sonuçlarının kişiselden daha tehlikeli olabileceği unutulmasın. Dolayısıyla toplum vicdanını rahatlatacak yeni bir karara ve dahası kontrolsüz öfkesi ile sokakta sana, trafikte bana, evinde eşine, hastanede doktora kısacası çevresindeki tüm canlılara zarar verebilecek bu kişilerin öfkesinin hukuk ve eğitim yolu ile durdurulmasına ve iyice yerleşen bu ‘cezasızlık’ kültürünün yok edilmesine ihtiyaç var” yorumunu yapıyor.
Paylaş