Uyuşturucu ile mücadele bir gün değil her gün olmalı

Türkiye’nin gündeminde uyuşturucu madde bağımlısı 26 yaşındaki gencin annesinin başını kestiği ve kesik başını da pencereden attığı Bağcılar cinayeti var. Bu vahşet, gençlerimizin geleceksiz kalmaması için uyuşturucu ama özellikle de sentetik, ağır madde kullanımı üzerine konuşmamız gerektiğini gösteriyor. Bir şey daha var, o da vahşetin video görüntüsü olduğu gerçeği. Ve o görüntü sadece sosyal medya değil, mesajlaşma grupları ve bazı internet siteleri aracılığı ile ‘tık’ ya da ‘like’ uğruna dolu gibi düşüyor önünüze. Kaçamıyorsunuz... ‘Haber vermek’ için deseniz değil, ‘yurttaş haberciliği’ hiç değil... Olsa olsa ağır bir şiddet pornografisi bu. Konuyu, Prof. Dr. Arif Verimli ve Prof. Dr. Süleyman İrvan ile konuştum.

Haberin Devamı

DAHA FAZLA AMATEM AÇILMASI GEREKİYOR

32 yıldan fazladır uyuşturucu bağımlıları ile çalışan ve bu konuda araştırmalar yapan, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesi eski başhekimi, Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli’nin bağımlılar arasında yaptığı 2022 yılı son araştırmasına göre, uyuşturucu madde çeşitliliği artıyor, uyuşturucuya ulaşım eskiye oranla artık çok daha kolay ve kullanım yaşı da düşmekte: “Bu durumun artarak gelişeceğini tahmin ediyorduk” diyor Prof. Dr. Verimli. Peki ama nasıl? Şöyle yanıtlıyor: “1980-1990’lı yıllarda uyuşturucu trafiğinde Türkiye sadece transit bir ülke idi. Pazar değildi, buraya ulaşan uyuşturucu maddenin alıcısı yoktu. Ancak eser miktarda madde, küçük bir kitleye ulaşıyordu. Ancak uluslararası uyuşturucu baronları burayı da pazar olarak görmüş, yayılması için de ellerinden geleni yapmıştır.

Haberin Devamı

YAŞ ORTALAMASI 16

Türkiye’de uyuşturucu madde ile tanışma yaşının ortalama olarak 16’ya indiğini, madde kullanımına bağlı suçların daha da artabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Verimli diyor ki: “Bağımlıların yaklaşık üçte biri 14, dörtte üçü 18 yaş öncesi ilk kez madde kullanmış. Yani 18 yaş ve öncesi çok önemli. Aile-eğitim yaşamlarında zorluk yaşayan gençlerin diğer gençlere kıyasla uyuşturucu madde kullanmaya başlaması olası ama aksi de mümkün. ‘Bir kerelik’ diyerek ya da arkadaş hatırı ile başlayıp sonradan aile-eğitim hayatı bozulanlar da var. Dahası madde kullanmaya başladıktan 2 yıl sonra (18-20 yaş arası) bu gençler düzenli kullanıma geçiyor. İşte bu sebeple yapılacak her müdahale; eğitim, destek, ailevi destek, tedavi gibi, 14-21 yaş öncesi yani alışkanlık haline dönüşmeden başlamalı.”

Uyuşturucu ile mücadele bir gün değil her gün olmalı

ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ

Ağır uyuşturuculara başlama yaşı ise 20 civarı. İlk kez madde denedikten ortalama 4 yıl sonra ağır uyuşturucu ile tanışıyorlar. Dolayısıyla durum erken dönemde fark edilir ve tedavi erken başlarsa ağır uyuşturuculara geçiş de önlenebilir. Madde kullanımına bağlı sorunlar ise genelde 21-22 yaş civarı kendini gösteriyor çünkü süre uzayıp kullanılan madde miktarı arttıkça sorunlar görünür hale geliyor. Bu nedenle de erken yaşlarda gençler sıkı takip altına alınmalı.

Haberin Devamı

GEÇ FARK EDİLİYOR

Nasıl yani? 20’li yaşlara yani sorunlar görünür olana kadar aile-toplum bireyin uyuşturucu kullandığını fark etmiyor mu? “Ne acı ki fark etmiyorlar” diyor Prof. Dr. Verimli ve ekliyor: “Madde kullanımının fark edilme yaşı genelde 21 civarı. Bu da aile eğitimleri konusunda ne kadar eksik olduğumuz ve eğitimlerin yaygınlaşması gerektiğinin bir kanıtı. Hayatı boyunca bir kez dahi uyuşturucu madde görmemiş bir aile ne kadar titiz olursa olsun ne olduğunu nereden bilecek? Çanta, cebinde bir şey buldunuz diyelim ya da gözleri kan çanağı... Borcu var, geçinemiyor... Veya çok agresif, kavgacı ya da tam tersi sakin, uykulu. Hepsinin nispeten ‘mantıklı’ bir açıklaması olabilir. Aileler dedektif hassasiyetinde olmalı ama bu hassasiyete erişmek için de ciddi eğitimler almalılar.

Haberin Devamı

5 MADDEDE NE YAPILMALI

PEKİ, ne yapılmalı? Psikiyatrist, Prof. Dr. Arif Verimli 5 maddede şöyle sıralıyor:

1) Madde bağımlılığı ve kaçakçılığı ile gerçek ve amansız bir mücadele.

2) Yapılan tüm bilimsel araştırma, yayın, etkinlik ve organizasyonların gerekirse tek elden yürütülmesi, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı uyuşturucu ile mücadele müsteşarlığı kurulması.

3) En az 20 tane daha, 300 yataklı ruh ve sinir hastalıkları hastanesi açılması, bunun 10’unun AMATEM hastanesi olarak hizmet vermesi.

4) Madde bağımlılığı tedavisi hizmeti veren kurumlarda yatak/personel sayısının arttırılması, denetimlerin sıkılaştırılması şarttır.

5) Madde kullanan gençler/aileleri unutmamalı ki bir kere doktora gitmekle sorunlar çözülmez. Bu sorun genç, aile, doktor ve devletin sabır ve meşakkatle çözebileceği uzun bir yoldur.

Haberin Devamı

‘TIK’ YA DA ‘BEĞENİ’ ŞEHVETİNE KAPILMAYIN

GELELİM o görüntülere... Yazıyı hazırladığım sırada görüntülere yayın yasağı geldi. Videoyu çeken 19 yaşındaki genç ile babası da ifadeye çağrıldı. Umuyorum sosyal medyadan da sansürlü/sansürsüz tüm görüntüler hemen silinir ama nedir bu yurttaş gazeteciliği? Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, gazeteciliğin etik ilkeleri olan profesyonel bir meslek olduğu hatırlatması yaparak, “Tanık olduğu olayları çekip sosyal medyadan paylaşan herkese “yurttaş gazeteci” demek doğru değil. Bir olay paylaşımı yapmak kişiyi gazeteci yapmaz. Bu olayda da görüntü paylaşımı yapanları yurttaş gazeteci olarak nitelendirmek doğru değildir. Ben bu türden paylaşımlar için “tanık haberciliği” kavramını kullanıyorum. Ancak sosyal medya kullanıcıları şunu da bilmeli; ‘şok edici’ bu görüntüleri paylaşmak yanlış olduğu kadar şiddeti de sıradanlaştırıyor ve toplumu şiddete karşı duyarsızlaştırıyor. Sosyal medya platformlarının da bu tarz paylaşımları hızla engellemesi ve paylaşım yapanları uyarması gerekmekte” diyor. Başta da belirttim, o görüntüler bazı medya organlarında da sansürlü de olsa yer aldı. Prof. Dr. İrvan diyor ki: “Medya yurttaşlardan gelen (ihbar hatlarına) ya da sosyal medyada paylaşılan görüntüleri etik süzgeçten geçirdikten sonra paylaşmalı. Reyting ya da ‘tık’ ya da ‘beğeni’ şehvetine kapılmamalı.”

Yazarın Tüm Yazıları