Paylaş
YASA VAR AMA UYGULAYAN YOK
DEDESİNE yanlış tedavi uygulandığını iddia eden 17 yaşındaki Murat Geceken tarafından göğsünden bıçaklanarak hayatını kaybetti Dr. Ersin Arslan. Takvimler 2012’yi gösteriyordu. Arslan’ın kendisi gibi doktor olan eşi Samsun Tabip Odası Başkanı Funda Furtun ve meslektaşları sağlıkta şiddet yasasının çıkması için çok uğraştı. Ve sonunda başardılar. Gelin görün ki yasa var ancak şiddet bitmiş değil! Peki neden? Dr. Funda Furtun, “Eşimden sonra birçok meslektaşımızı sağlıkta şiddete şehit verdik. Yasa çıktı, evet. Bu bizi mutlu da etti ama maalesef yetersiz kaldı. Mevcut yasa şu an uygulanmıyor. Karar hâkimlerin iradesine bırakıldığı için yasanın varlığını pek hissedemedik. Şiddeti uygulayan tutuklanıyor ama sonra bir şekilde ya tahliye oluyor ya da tutuksuz yargılanma şeklinde devam ediyor. Yasaların tam ve eksiksiz uygulaması lazım ki bir caydırıcılığı olsun” diyor.
HASTALARLA KARŞI KARŞIYA KALDIK
Dr. Furtun şöyle devam ediyor: “Sağlık çalışanlarına yapılan şiddetin çok çeşitli boyutları var. Bunlardan biri ceza boyutu, ki cezaların yeteri kadar caydırıcı olmaması önemli bir faktör. Bir diğer faktör de sağlıkta dönüşümle beraber sağlık maalesef metalaştı. Hastaların talepleri arttı. Doktorlar sistemden kaynaklanan sorunlar nedeniyle bu taleplere yetişemeyince hasta ile karşı karşıya kaldılar. Bir anlamda günah keçisi oldular. Ayrıca siyasetçi olsun ya da olmasın tüm yöneticilerin söylemlerine dikkat etmesi gerekir! Maalesef düşünmeden edilen her söz şiddeti körüklüyor, normalleştiriyor. Sağlıkçılar değersizleşiyor. Vatandaşlarımız, hele ki şu an içinde bulunduğumuz koronavirüs salgını nedeniyle ne kadar yoğun ve nasıl zorlu bir sürecin içinden geçtiğimizin de farkında değil maalesef.”
SİSTEM HATASI DOKTORLARA MAL EDİLİYOR
TÜRK Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi Dr. Samet Mengüç, sağlıkta şiddetin maalesef ki yeni bir olgu olmadığını belirterek “Sağlıkta şiddet toplumda yaşanan şiddetle doğru orantılı artıyor. Gün geçtikçe şiddet toplumu oluyoruz. Yaşam koşulları, sosyal-ekonomik çevre insanların davranış şekillerini etkileyen faktörler. Bunlardan birinin aksaması beraberinde şiddeti de getiriyor” diyerek söze giriyor. Mengüç sağlıkta dönüşüm politikasının da şiddeti beslediğini söylüyor. “Ne alakası var demeyin” diyerek şöyle açıklıyor: “Sağlık hizmeti alan hasta ve yakınları ile sağlık hizmetini veren hekimler ve sağlık çalışanları birer rakip olarak konumlandırıldılar. Sistemsel hatalar doktorlara mal edildi. Sağlığa erişim hastalar için kolaylaştı ancak sağlık çalışanlarının iş yükü arttı. Olması gereken ‘kaliteli’ muayene sürelerinin daralmasını bir yana bırakın doktorun hasta ile sohbet, paylaşım şansı dahi kalmadı. Bu da sağlık emekçilerinin değersizleştirilmesi, sağlık sektöründe kalitenin düşmesi ve yeterli, kaliteli eğitim vermeyen, veremeyen eğitim kurumlarının oluşmasına mal oldu. Vatandaşlar ile sağlık emekçileri arasındaki saygıya dayanan psikolojik duvar maalesef yıkıldı.”
EĞİTİM ŞART
Dr. Samet Mengüç, şiddetin salt güvenlik politikalarıyla önlenemeyeceğini, yasanın caydırıcı olabilmesi için tam uygulanıyor olması gerektiğini söylüyor. Sağlıkta şiddetin önüne geçmenin bir yolunun da toplumsal bilinçlenme ile mümkün olabileceğini belirten Dr. Mengüç “Kadın ve çocuğa yönelik şiddet konusunda da durum benzer. Bir, yasanın olması yetmez, yasa uygulayıcıların tüm gereklilikleri yerine getirmesi lazım. İki, toplumsal bilinçlenme eğitimle mümkün. Mümkünse sosyolog-psikolog-davranışbilimciler bir araya gelip konuyu masaya yatırmalı ve toplumun her kesiminin ‘şiddet’ konusunda bilinçlendirilmesi için acil olarak eğitimler, reklamlar, kampanyalar düzenlenmeli.”
ALKIŞLAMAK YETMEZ EMPATİ LAZIM
ACİL Tıp Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Başar Cander: “Pandemi ile olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Sağlıkçılar zaten böylesi zorlu bir yükü sırtlamışken bir de böylesi şiddet olayları ile uğraşmak ve bununla gündeme gelmek hem moral bozucu, hem de motivasyon kırıcı. Hekim ve sağlıkçılara yönelik şiddet kabul edilebilir gibi değil! Öyle akşam saat 21.00 olunca alkışlamak yetmez. Biraz empati yapmak lazım. Eğitim ile alakalı bir problem mi? Sosyolojik mi? Kültürel mi? Bu kontrolsüz öfkenin altında ne yatıyor? Bunu araştırmak, irdelemek ve çözüme ulaştırmak gerekir. Sonunda yasa çıktı, evet ama tam layıkıyla uygulanmadıktan sonra inanın bir değeri yok. Yargı, halkın sağlığı için gerekirse kendi can sağlığını ortaya koyan emekçilere karşı yapılan her türlü şiddeti devlete karşı işlenmiş bir suç gibi görmeli ve cezasız bırakmamalıdır. Sağlıkçılara uygulanan şiddetin temel problem olarak görülmesi şarttır. COVID-19’un ya da herhangi bir başka hastalığın ilacı-aşısı illaki bulunur ancak önemli olan her gün çığ gibi büyüyen bu şiddet sarmalının önüne geçmek, ‘şiddet’ denilen hastalığın çaresini bulmaktır. Yoksa geleceğimiz tehdit altında.”
Paylaş