Neye göre vaka neye göre hasta

Sağlık Bakanlığı temmuz ayında günlük olarak paylaştığı koronavirüs verilerinin ifadesinde değişikliğe gitmiş ve ‘vaka sayısı’ olarak belirtilen kısım ‘hasta sayısı’ olarak değiştirilmişti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, vaka ve hasta sayısındaki ayrımı anlattı, hasta sayısını esas aldıklarını belirtti. Bu açıklama, bilim insanları arasındaki tartışmayı da alevlendirdi. Nedir bu vaka ve hasta sayısı ayrımı? Her vaka hasta mıdır? Vaka sayısının bilinmesinin önemi ne? İşte yanıtlar...

Haberin Devamı

HER VAKA HASTA DEĞİLDİR

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca “Test sonucu pozitif çıkanların her biri bir vakadır. Bunların büyük kısmı belirti göstermeyen taşıyıcılardır. Kalan kısmı ise hastalık bulgusu olup tedavi altına alınan hastalardır. Bir kısmını evde, önemli bir kısmını da hastanede takip ve tedavi ediyoruz” dedi. Yani sahada filyasyon ekiplerinin tespit ettiği asemptomatik denilen (hastalığa dair ateş, öksürük, nefes darlığı gibi hiçbir belirtisi olmayan) kişiler günlük tabloya eklenmiyor. Yerine hasta sayıları veriliyor. Hasta sayısı neye deniyor peki? “Semptomu olan, hastanede yatmayan; semptomu olan ve hastanede yatan kişiler günlük hasta sayısı olarak veriliyor.”

Neye göre vaka neye göre hasta

Haberin Devamı

SEMPTOM YOKSA ‘HASTA’ DENİLEBİLİR Mİ

SAĞLIK Bilimleri Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, testi pozitif çıkmış herkesi ifade eden vaka kelimesi ile hasta kelimesinin anlamının aynı olmadığını belirterek “Sokakta gezen onlarca kişi aslında virüsün taşıyıcısı. Bu kişilere ‘hasta’ diyor muyuz? Hayır. Bu kişilerin sayılarını biliyor muyuz? Hayır. Gelelim bu tarafa: ‘Türkiye’de kaç hasta var?’ diye sorulduğunda ne diyoruz? ‘Bugüne kadar 30 bin hastamız var’ diyoruz. Ya da işte ‘Şu kadar hastamız oldu. Bunlardan şu kadarı iyileşti, şu kadar sayıda kişi vefat etti’ diyoruz açıklarken, öyle değil mi? Sokakta gezen ve hiçbir klinik bulgusu dahi olmayan bu kişilere hasta demiyorsak, tesadüfen bir test sonucu pozitif olduğu ortaya çıkan ancak ateş, öksürük, nefes darlığı gibi hastalığa dair hiçbir belirtisi olmayan, en ufak bir tedavi dahi uygulanmayan bu kişiye ‘hasta’ mı diyelim?” diye soruyor.

Prof. Dr. Dökmetaş şöyle devam ediyor: “Bunun bir de tersini düşünün. Diyelim hafif ateş, karın ağrısı, tat ve koku alma bozukluğu gibi hafif semptomlar var. Geldiniz, test yaptık ama negatif çıktı. O zaman ‘hasta’ değil misiniz? Ki zaten PCR testleri yüzde 70 civarında doğru çıkıyor. Zamanından önce yapılırsa, uygun alınmazsa, testin özelliğine bağlı yalancı negatiflik vermesi olası.

Haberin Devamı

AVRUPA’DA DA DURUM BENZER

Bizim insanlarımız ifrat-tefrit içerisinde. Oysa bu durum hangi açıdan bakmak, neresinden görmek istediğinizle doğru orantılı. Ki Türkiye’nin şu an yaptığı ‘hasta sayısı’ uygulaması Almanya’da, İsviçre’de ve Amerika’da da aynı. Sokakta gezen pozitifleri ‘hasta sayısına’ eklemiyorlar. Bana kalırsa bu tartışma yerine halkımız bilinçlendirilmeli. Maske-mesafe-hijyen kuralı unutulmamalı. Bu hastalık bir aile, ev hastalığı. Şimdi kapı-pencereler kapanacak, herkes evine çekilecek. Çiğköfte partisi, beş çayı, kısır günü... Asıl bunlarla mücadele etmek gerekiyor.”

Neye göre vaka neye göre hasta

HALKIN BU İŞİ CİDDİYE ALMASI LAZIM

ANKARA Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal: “Şu an bulaştırıcı olarak dolaşan çok sayıda kişi var. Biz bugüne kadar Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilerle sahadaki verilerin örtüşmediğini söylüyorduk. Semptom gösteren hasta sayısının açıklanması; hastanelerin hazır edilmesi, yatak açılması, yoğun bakımların hazır olması açısından önemli bir veri ama bir salgında asıl problem sahadaki bulaşı engellemektir. Eğer sahada her gün 29-30 bin vaka çıkıyorsa, bunu farklı bir gözle değerlendirmek gerekiyor. Evet, vakaların yüzde 80’inin bir belirti göstermediği, yani ‘hayalet taşıyıcı’ olduğu doğru ama belirti göstermeyen bu hastalar salgın açısından daha büyük bir tehlike arz ediyor, çünkü çevrelerine virüsü bulaştırıyorlar. O nedenle onların sayıya katılması ve bu sayının telaffuz edilmesi halkın bu işi ciddiye almasını sağlayacak temel politika olmalıdır diye düşünüyorum.”

Haberin Devamı

HER VAKA SAYIYA DAHİL EDİLMELİ

BİLİM Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz’a ilk sorum, ülkeler bazında vaka sayısının nasıl hesaplandığına yönelik. Prof. Dr. Yavuz, DSÖ’nün koronavirüs vakaları için iki kodu olduğunu, bu kodlardan ilkinin kesin pozitif vakalar için, ikincisi ise klinik ve epidemiyolojik olarak COVID-19 tanısı konulan ancak laboratuvar testi ile kesinleştirilmemiş olası/kuşkulu olgular için kullanıldığını söylüyor ve “PCR negatif olanları hiçbir ülke bildirmiyor ancak PCR pozitif olan asemptomatik olsun olmasın her kişi bildirilir” diyor.

BUNDA ÇEKİNİLECEK BİR DURUM YOK

Kendisi Bilim Kurulu üyesi de olduğu için bizdeki vaka ve hasta sayısındaki ayrımın nedenini soruyorum. Prof. Dr. Yavuz şöyle anlatıyor: “Ayrımın sebebini inanın bende anlamadım. Bu konu Bilim Kurulu’nda da konuşulmuş değil. Ekonomik kaygılarla hareket ediliyor olabilir, bunu anlıyorum ancak salgınla mücadelede ne kadar şeffaf olursanız aldığınız önlemler de o kadar kabul görür. Birlikteliğin sağlanması için herkesin birbirine güvenmesi lazım. Yeni bir düzenlemeyle, daha detaylı veriler paylaşılması taraftarıyım çünkü gördüğümüz en büyük sağlık krizi ile karşı karşıyayız. Veri eksik olursa mücadele de yarım olur. Zaten bütün mücadelemiz asemptomatik denilen bu kişilerin bilinmesi ve izole edilmesine yönelik. O nedenle test sayılarını arttırdık. Toplam kaç pozitif vaka varsa bir gruba ayırmadan rakamlar verilmeli. Bunda çekinilecek bir şey yok, kaldı ki tüm dünya da bizimle aynı durumda ve aynı mücadele veriliyor.”

 

Yazarın Tüm Yazıları