Paylaş
Virgin Galactic uzay turizmi yapan üçüncü şirket oldu.
Virgin Galactic’in sahibi Richard Branson “uzaya çıkan ilk milyarder” oldu. Titan’da hayatını kaybeden Hamish Harding, Mariana Çukuru’na da dalmıştı.
HERKESİN HEYECAN ARAYIŞI KENDİ STATÜSÜNE GÖRE
İNSAN yaklaşık 7 metrelik daracık bir kapsül içinde bir yolculuğa nasıl çıkar? Dahası bu “şaşırtıcı” deneyim için 250 bin dolar -yaklaşık 7 milyon lira- neden öder? Bizde de...
- Turizmci Ahu Aysal, 2008 yılında uzaya giden ilk Türk olmak için kolları sıvamış, 100 bin dolar ödemiş ancak dolandırılmıştı.
- Pilot Yağmur Sarıoğlu da geçtiğimiz hafta dünyanın en yüksek, 233 metre, platformundan bir kez bile tereddüt etmeden atlamıştı.
Her iki örnekte de olduğu gibi “Ekonomik rahatlık ile adrenalin arasında bir bağ var mı gerçekten?” sorusu ile Psikiyatrist, Dr. Emine Kılınç’ı aradım. Diyor ki:
ÖZEL HİSSETMEK İSTİYORLAR
“Yenilik, heyecan, tutku, adrenalin arayışı sınıf gözetmez çünkü insanın heyecan ve yenilik arayışı hep vardı ve var olacak da. Düşük gelirli birinin ‘pahalı’ araçlara ulaşması zor olduğu için ‘heyecan’ arayışı lunaparka gitmek, kamp yapmak ya da hiç denemediği bir madde ve/veya içkiyi denemek ile sınırlı olabilirken, orta sınıf için seyahat, dağcılık, dalış, kayak gibi sporlar da bir alternatif olabilir. Finansal güvenliklerinin hayatlarını ‘sıradan’ hale getirdiğine inanan üst sınıf içinse ‘heyecan’ arayışı, yine kendi statüsünde; bir batığa dalmak ya da uzaya yolculuk olarak karşımıza çıkabilir. Ki bu sınıf için ayrıcalıklı etkinliklere katılmak daha önemli ve özel hissetmelerini de sağlayabilir.”
Emine Kılınç
BEYNİN YAPISINDA VAR
“Beynimizin yapılanmasında bir yenilik merkezi var. Yeni heyecanlar, duygular, deneyimler olduğunda bu merkez aktive olur. Ve bu aktivasyon da insanı ‘o’ yeni şeyi keşfetmeye, ona ulaşmaya, onu elde etmeye motive eder. Bu, aslında insanı hayatta tutmaya yarayan da bir özellik. Öğrenmeyi, hafızayı, dikkati artıran bir tetikleyici olduğu kadar davranışlarımızın altındaki motivasyon da olabilir.”
RİSKLERİ MİNİMİZE EDİYORLAR
Peki ya onca risk? “Yoğun deneyimler yaşayabilmek ve böylelikle beyni uyarabilmek adına birtakım riskleri almaya istekli oluyorlar” diyor Dr. Kılınç ve ekliyor: “Bu kişilerdeki yenilik arayışı öyle baskın ki riskleri görmezden geliyor, minimize ediyorlar. Titan dalışı gerçekleştiren şirketin başkanı Stockton Rush, bunun “büyük risk” olduğunu söyleyenleri yeniliğin önünde engel olmak ve korkaklık ile itham etmişti mesela. Adrenalin ihtiyacı genetik olabilir mi? Olabilir. Zira bazıları beyni optimal düzeyde uyarılabilmek için bile “aşırı uyarılmaya” ihtiyaç duyabilir. Ayrıca her ‘yeni’ deneyim bir süre sonra bağımlılığa da dönüşebilir. Çünkü beyindeki tolerans seviyesi arttıkça insan fazlasına ihtiyaç duymaya başlar. O kısacık ‘an’ı yeniden yaşamak için -sonunda ölüm de olsa- risk almaktan çekinmeyebilir.”
POPÜLARİTE UĞRUNA
YAMAÇ Paraşütü sporcusu Volkan Torun: “Tüm bu zenginlerin böyle ‘çılgınlıklar’ yapmak için ‘kendi zenginler kulübü’ içinde toplumsal bir baskı hissettiklerine yemin edebilirim ama ispatlayamam. Biraz “popülarite” uğruna alınıyor bunca risk. Çünkü bu insanların çoğu -heyecan anlamında- bu hayattan alabilecekleri maksimum verimi almışlar zaten. Yani deneyecek çok da bir şeyleri kalmamış geriye. Dolayısı ile ‘Ekstrem turizm’ diye bir şey uydurmuşlar. Adrenalin tutkusu ile bir bağlantısı yok bence.”
Volkan Torun
FARKLILIK İHTİYACI ÇOK YÜKSEK
YAMAÇ paraşütü eğitimcisi Erkut Özbey, “Kendimi bildim bileli hep uçmak istedim. Bence maceraya olan tutku içgüdüsel” diyerek başlıyor söze, şöyle devam ediyor: “Bu spor artık mesleğim ve çok iyi bildiğim için de sınırları zorladığım oluyor ama gereksiz risk almıyorum, adrenalin tutkunu değilim. Çok öğrencim var ve çoğu da zengin değil. Ama “Neden bu paraşüt?” diye sorduğumda cevap hep aynı: “Herkes futbol-basketbol oynuyor, ben ‘değişik’ bir şey yapmak istedim.” Farklılık ihtiyacı çok yüksek. Tabii bunda sosyal medyanın da etkisi yüksek, ‘Bana bakın!’ diye göstermek isteyen, ‘Bunu da başardım’ egosu ile gelen de çok.”
Erkut Özbey
ASIL HAZ ENGELLERE RAĞMEN BAŞARMAK
TÜRKİYE’nin ilk, dünyanın ikinci engelli kadın ralli pilotu Kübra Denizci adrenalin arayışının zenginlikle bağlantısı olmadığını düşünüyor ve diyor ki: “Eğer olsaydı bu sporu yapamazdım. Bu bir tutku ve iyi ki sponsorlar var. Ama genetik olabilir çünkü bizim ailede ‘hız’ tutkusu yaygın ve bana da geçmiş.” Peki engeli böyle ekstrem bir sporu yapmaya engel olmuyor mu? “Zaman zaman” diyor, “Omuriliğin durumu nedeni ile vücudum biraz güçsüz. Dolayısı ile yüksek hıza çıkınca aracı üzerimde taşıyor gibi hissediyorum ve tek elle ralli yapıyorum. Tüm bunlara rağmen bu işi yapabilmek... İşte asıl ‘haz’ bu” yanıtı veriyor.
Kübra Denizci
ADRENALİN TUTKUSU BENCE GENETİK
“PARA sadece bir araç” diyor bir başka kadın rallici ve Türkiye’nin ilk kadın drift sporcusu Tuğba Bora, şöyle devam ediyor: “O adrenalin verdiği hazzı bir kez aldın mı bu işin inan dönüşü olmuyor. Vücut fazlasını istiyor, tutkuya dönüşüyor. Bir de risk hep var ama bu iş spora dönüştüğünde o kadar çok önlem alıyoruz ki... Senin caddede yürürken kaza geçirmen ile benim ralli ya da drift yaparken ölmem matematiksel olarak eşit aslında. Bir de bu adrenalin meselesi muhtemelen biraz genetik. Eliz, kızım henüz 17 aylık, ilk defa 100 kilometre hızla giden bir jet-ski’ye bindirdik, inan öyle mutlu oldu ki indiremedik. Ve bir daha yapmak için ağladı. O ‘haz’ kelimeler ile anlatılmaz, yaşanır.”
Tuğba Bora
Paylaş