Paylaş
Tarım Bakanlığı bu kez limon suyu izlenimi veren limon aromalı soslar için harekete geçti.
Resmî Gazete’de yayınlanan yeni yönetmeliğe göre, 2024 aralık sonu itibarıyla iç piyasaya limon suyu görünümlü sos temin edilmeyecek. Amaç limon, nar ve benzeri ürünlerde üretimi arttırmak ve tüketicilerin yanlış yönlendirilmelerini önlemek.
Karar gayet yerinde olsa da aklıma takılan sorular şunlar: Bir, bunca zaman limon suyu, sosu ya da nar ekşisi sosu kullananlar sağlık açısından bir tehdit altında mı? İki, tüm suçlu ‘paketli’ gıdalar mı?
Üç, içinde et olmayan sucuklar, meyve olmayan su ya da sütler, zeytin olmayan zeytinyağı ya da ‘E’ kodlu ürünler için de benzer kararlar alınır mı?
İTİRAZ LİMON-MUŞ GİBİ YAPILMASINA
Gıda mühendisi Ebru Akdağ, nar ekşisinin nar, limon suyunun da limondan yapılması gerektiğini söylüyor. Olması gerektiği gibi yani. “Ancak” diyor, “Bugün konuştuğumuz bu yeni yönetmelik limon suyu/sosu, limon aromalı soslar, nar ekşisi sosu/aroması gibi etiketler ile satılanları kapsıyor. Yani limon ‘altın’ ise limon suyu sosu ‘bakır.’ Böyle düşün.”
İyi de bir ürünün sosunu çıkartıyorsan sonuçta yine o ürünü kullanmak zorunda değil misin zaten? “Hem evet hem hayır” yanıtını veriyor Akdağ, şöyle detaylandırıyor:
SOSUN İÇİNDE YÜZDE 10 LİMON VAR
“Sos ve aromalı soslar Tarım Bakanlığı’nın izni ve denetimi ile üretiliyordu. Ancak sosun içinde yüzde 10’a kadar nar ya da limon özü var. Buradaki sorun etiketten kaynaklı. Tüketici markete git-
tiğinde limon suyu aldığını sanıyor ve bunun pazardaki limonun kilo fiyatına göre ucuz ol-
duğunu düşünüyor. Ama aldığı limon suyu değil. Yani aslında etikette onun ‘gerçek’, ‘öz’ limon suyu olmadığı yazıyor ama genelde karıştırılıyor. Bakanlıkta tüketiciyi ve de üreticiyi korumak ve üretimi teşvik etmek için böyle bir karar aldı.”
SOKAKTA SATILAN MI PAKETLİ OLAN MI
“Mesela, yol kenarında bir lokantada çorba içmek için durdun. Masaya ne getiriyorlar? Gerçek limon ya da suyu mu? Genelde hayır. Gelen limon suyu sosudur. İşte bu, yanıltıcı bir faaliyettir. Dolayısıyla sağlık açısından risk olduğu için değil tüketici yanıltıldığı için bu karar alındı. Yoksa ne aldığını bilen, iyi etiket okuyabilen bir toplum olsaydık bu tarz çeşitli alternatiflerin olması normal olurdu. Ancak burada sadece tüketiciyi suçlamak da vicdansızlık olur. Tüketiciyi bilinçlendirecek eğitimler ve beraberinde bunu destekleyecek devlet politikaları olmalı ki, tüketici de ne yediğini bilsin, hurafelere inanmasın. ‘Paketli gıdaların hepsi sağlıksızdır’ gibi bir yaklaşımı da kabul etmek mümkün değildir. Merdiven altı, sokakta, açıkta ya da ‘organik’ kandırmacası ile satılan ürünlerin içinde ne olduğunu bilmekte imkânsızdır. Ayrıca ‘köyden geldi’ diye herkes pek bir sevinse de meyve- sebzede yanlış pestisit ya da ette antibiyotik kullanıldığı da unutulmamalı. Oysa ambalajlı gıdalarda bu dengeler devlet denetimi altında, yasal sorumluluk gereği de tüketicinin bilgilendirilmesi zorunludur.”
DÜZENLEME YERİNDE AMA İYİ DENETLENMELİ
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Tarım Bakanlığı’nın aldığı bu kararı destekleyenlerden. Ama bir şartla: “Restoranlar, toplu üretim/ tüketim yerlerinde denetimler sıkılaştırılmalı. Bu, sadece düzenleme olarak kalmamalı. Tüketici bilinçlendirilmeli.” Bugün birçok lokantada masaya ya da içeceğe limon istendiğinde gerçek limon değil sosunun getirildiğine de dikkat çekiyor ve diyor ki: “Zaten masaya gelen gerçek limon olsa hem tüketici korunacak hem de üretici. Böylelikle ne tüketici sağlıksız gıda tüketecek ne de çiftçinin ürünü elinde kalacak. Daha bu hafta Mersin’deydim. Üreticinin en büyük sıkıntısı ağaçta limon, narenciye kalması.”
LİTRESİ 150 LİRAYA ZEYTİNYAĞI OLMAZ
Yapılan denetimlerden bildiğimiz kadarı ile içinde et olmayan sucuk ya da çilek- muz olmayan sütler, şeftali, karpuz olmayan meyve suları ve hatta zeytin olmayan zeytinyağları var. Yıldırım, “İsabet ettin. Geçen masamıza zeytinyağı geldi. ‘Nereden’ dedim. ‘Bizim bir tanıdık Ayvalık’tan getirdi, litresi 150 TL’ dedi. Mümkün değil. Ucuz diye alıyor esnaf ama işte bu noktada işletme sahipleri ve üreticiye sahip çıkacak, tüketicinin de sağlıklı ürün tüketmesinin önünü açacak yeni düzenlemelere ve bu düzenlemelerin denetlenmesine ihtiyaç var” yorumunu yapıyor.
ANAM-BABAM USULÜ YİYECEĞİZ ETİKET OKUMAYI ÖĞRENECEĞİZ
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya’ya sorum şu: Aromalar/soslar sağlığımız açısından ne kadar tehlikeli? Cevabı net: “Sürekli kullanım arz etmesi halinde çok tehlikeli. Raf ömrü uzun ya da aroma ve sostan zengin ürünler, aşırı işlenmiş gıdalar, yapay tatlandırıcılar... Bunların fazla ve sürekli tüketilmesi hücre bozulmalarına, hormonal rahatsızlıklara, kalp damar hastalıkları ve obezite gibi birçok hastalığa kapı açmakta.”
Bugün artık ambalajlı ve paketli gıdalara raf ömrü uzasın diye katkı maddeleri eklendiğini- E’mülgatör örneğin- herkesin iyi bildiğini ama çoğumuzun etiket okumadığına da değinen Dr. Kaya, şu örneği veriyor: “Evde kek yapıyorsun, iki gün sonra bayatlıyor ama raftan aldığın bir ay bozulmadan duruyor. Ayrıca paket ya da ambalajlı gıdalara bazı aromalar; koku/ tat vermek ya da gıdaların sahip olduğu koku/ tadı kuvvetlendirmek, değiştirmek amacıyla gıdalara ilave edilen ürünler, ekliyorlar. Örneğin, çocuğuna faydalı olsun diye çilekli süt veriyorsun ama o aldığının içinde çilek yok. Parfüm gibi. Çilek ‘kokulu’ süt o. Limon sosunda da durum aynı. Gerçek limon değil, ‘yapay.’ Peki, ne yapacağız?
1- Etiketine bakmadan ürün almayacak, içindekileri inceleyeceğiz.
2- Anam-babam usulü yiyeceğiz. Limonu alıp sıkacağız, dışarıda isek gerçek limon rica edeceğiz.
3- ‘Zamanım yok’ bahanesine de sığınmayacağız! Tencere yemeğinden daha sağlıklısı yok.
Paylaş