Paylaş
AĞABEYİNİ EVLİLİK YÜZÜĞÜNDEN TANIDI
Günlerce süren aramaların ardından Taner Savut’un naaşının başka aile tarafından alındığı, cenazenin Adana’ya götürüldüğü ortaya çıktı. Savut’un Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hacı Fatma Tatari Camisi’ndeki cenaze töreninde konuştuğumuz yakın arkadaşı Fenerbahçe eski kalecilerinden Feyzi Layiç, cenaze ilk çıktığında şüphelenildiğini ancak diğer ailenin, cesedin boyunun 1.90 olduğunun söylemesi üzerine, ‘Bizim’ diyerek cenazeyi alıp gittiklerini söylüyor ve “Bir gün sonra aile geri geliyor. ‘Bizim değilmiş. Siz de şüphelenmiştiniz. Muhtemelen sizin’ diyorlar. Taner’in kardeşi apar topar Adana’ya gidiyor. DNA testi yapıyorlar. Kardeşi zaten görünce ‘Abim bu’ demiş. Evlilik yüzüğünden tanımış. Sonra test sonucuyla da kesinleşti zaten” diyor.
YAKINLARINI ARAYANLAR DNA ÖRNEĞİ VERMELİ
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Halis Dokgöz, 4 meslektaşı ile Kahramanmaraş’ta incelemeler yapıyor. Dün de İskenderun ve Hatay’da çalışmalara katılmışlar. Doğru kimliklendirme ve DNA eşleşmeleri konusunda çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Dokgöz’e sahadaki son durumu sordum. Şöyle yanıtlıyor: “Depremin ilk günlerinde biraz sıkıntılar yaşanmış ancak şu anda alanda, kimliklendirme anlamında, her şey normal. Benim gördüğüm bir problem yok. FTA kartlarına alınan kan, doku örnekleri ile parmak izinden kimliklendirmeler devam ediyor. Ancak çoğu zaman bu yeterli olmuyor. Maalesef zaman geçtikçe bazı cenazelerde çürümeler olabiliyor. Bir de vücut bütünlüğü bozulanlar var. Dolayısıyla kemik, kas dokusu örnekleri de alınıyor. Kayıp yakını olan DNA örneği vermeli. Birinci derece yakınınız ise kimliklendirme daha kısa sürede yapılabiliyor. Bir günde sonuç verecek altyapıya sahip laboratuvarlarımız mevcut. Birinci derece yakını yoksa amca, kuzen, büyükbaba, teyze, dayı gibi akrabaların da başvurması gerekiyor.”
İZAHI ZOR BİR ACI
Peki, nasıl oldu da cenazeler karıştı? Prof. Dr. Dokgöz, olayı net şekilde bilmemesine rağmen alandan şöyle bir örnek ile izah etmeye çalışıyor durumu: “Bu öyle büyük bir acı ki ve insanlar öyle bir psikolojide ki... İzahı zor. Şahit olunan bir durumu anlatayım; aile, ‘Oğlumuzu arıyoruz’ diyor enkaz başında. Cansız bir beden çıkıyor ama sarıldığı, ‘Buldum’ dediği cenaze bir kıza ait. İkna edemiyorsun o cenazenin kendi cenazesi olmadığına... İstiyor ki sevdikleri huzur bulsun, bir an önce gömülsün, kimsesiz kalmasın. Öyle bir psikoloji var geride kalanlarda. O sebeple de DNA işlemleri yapılıyor. Kişilerin sakinleşmesi, mantıklı düşünebilmesi bekleniyor. Bu sayede de karışıklık olduysa birkaç güne bu durum çözülüyor.”
Halis Dokgöz
İZMİR HATAY’DA DOĞDU HATAY’DA ÖLDÜ
Girişte okuyup da merak edenler için yazayım. Evet, İzmir’de de Hatay vardır. Semtimizin adı da Hatay ilinden gelmektedir. ‘Hatay benim şahsi meselemdir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1936’daki TBMM’nin açılış konuşmasında da şöyle demiştir: “Fransa ile Türkiye arasındaki Hatay davasını sonuçlandırmanın zamanı geldi.” 5 Temmuz 1938’de bir Türk tugayı Hatay’a girmiş ve 1 Ağustos 1938’de de Hatay Meclisi açılmıştır. Aynı yıl daha önceleri adı “Mısırlı” ve “İnönü” olan İzmir’deki caddelere de Hatay adı verilmiştir. Bu ad aynı zamanda caddelerin çevresinde gelişen yeni semtimizin de adı olmuştur. Rahmetli Taner Savut 1974’te İzmir Hatay’da doğmuş, Hatay’da Rönesans İnşaat’ın milyonlarca liraya, ‘güvenli’ diyerek sattığı binalarda hayatını kaybetmiştir.
TİTİZLİKLE ÇALIŞILIYOR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da iki büyük depremin yıkıma neden olduğu Diyarbakır’da kimliklendirme işlemlerinin tamamlandığını belirterek “Defnedilmeyen insanımız da kalmadı. Şu anda ‘enkaz altında ya da kayıp’ diye herhangi bir müracaat, iddia da yok” açıklaması yaptı. Bozdağ, Adli Tıp Kurumu’nun kimliklendirme çalışmalarına devam ettiğini de vurgulayarak, “DNA raporlarının hazırlanması, yakınlarından alınan referans numunelerle eşleştirilmesi biraz zaman almakta ancak Adli Tıp Kurumu uzmanlarımız büyük bir titizlikle çalışmaktadır” ifadelerini kullandı.
Paylaş