Paylaş
Devlet yöneticileri, halklarına yaptıkları hizmetlerle ve bıraktıkları eserlerle yâd edilirler. Nitekim ‘Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri’ diye boşuna söylememişler.
Hangi kademede olursa olsun, insanların idaresinde bulunmak çok büyük mesuliyet gerektirir. Bu durum, olumlusuyla kişinin iyiliğine olduğu kadar, olumsuzuyla da kişinin zararınadır.
Bundan dolayıdır ki Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: ‘ Bir saat adaletle hükmetmek (yönetmek) altmış yıllık nafile ibadetten efdaldir (üstündür, erdemlidir).’
Bizim halkımız genellikle kıymet bilir. Kıymet bilmeyen, küfran-ı nimet içinde olanlar da vardır ama bunlar azınlıktadır.
Toplum olarak bizim sıkıntımız, azınlıkta olmalarına rağmen kıymet bilmeyenlerin, nankörlerin seslerinin daha gür çıkması ve yapılan hizmetlerin ya gösterilmemesi veya toptan inkâr edilmeleridir.
Halbuki yine eskilerin tabiriyle; marifet iltifata tabidir.
Yapanı takdir edelim ki o da daha iyilerini yapmak için gayrete gelsin.
Ama gelin görün ki nankör olmayı siyaset bellemişiz ve yapılan tüm hizmetleri karalamayı, görmezden gelmeyi ve inkâr etmeyi, muhalefet etmenin gereği bilmişiz.
Bu durum da, ister istemez kişi ya da kişilerin yalancılıklarıyla ve müfterilikleriyle sonuçlanır. Bu denli yalan ve iftiralarla yöneticiler, bezdirilir, usandırılır ve iş yapamaz hale getirilir.
Allah’tan bizim siyasi yöneticilerimiz, muhalefetin bu nankör halini bilir ve kale almazlar. Zira onlar, yeryüzündeki bağırış çağırışların gökteki yıldızlara zarar vermeyeceğini, veremeyeceğini bilirler.
Son yirmi yıllık AK Parti iktidarlarının bu ülkeye kattığı hizmetler, bütün bir Cumhuriyet tarihiyle karşılaştırıldığında, ülkemizin her alanda, göz kamaştırıcı şekilde büyüdüğü ve kalkındığı görülür.
Bu iktidar, milletimizin asırlık rüyalarını, özlem ve beklentilerini gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor.
Türkiye’miz kendi otomobilini, hem de en son teknolojiyle donanmış olarak üretiyor; görmezden geliniyor. Bu da yetmiyor, böyle bir üretimin olmadığı, elde üretilen bir iki otomobille milletin gözünün boyanmak istendiği söyleniyor.
‘Barajlar kralı’ tesmiye edilen Süleyman Demirel’in de, yaptığı eserler görmezden gelinir, yersiz bulunur ve hatta inkâr edilirdi. İstanbul’da 1. Boğaz Köprüsü’nü o yaptırdı. Muhalefet buna amansız şekilde karşı geldi. Tarihin cilvesine bakın ki köprünün açılması, buna muhalefet eden Bülent Ecevit’e nasip oldu.
Ecevit, açılışta yaptığı konuşmada Demirel’den hiç bahsetmedi. Bu duruma içerlenen Demirel, ‘Yaptığımız tüm eserleri görmezden gelebilirler lakin Boğaz Köprüsü’nü inkâr edemezler. Zira onun öylesine büyük ayakları var ki yalanlarıyla onları koyacakları yer bulamazlar!’ demişti.
Bu anlayış (daha doğrusu anlayışsızlık) o gün bugün hiç değişmedi.
Togg’un bu denli istiskale uğratılışı Sayın Erdoğan’a soruldu, hayretler içinde kalarak ve bütün bir ülkenin asırlık sevincini yüreğinde hissetmeyen muhalefet adına da utanarak şunları söyledi: “Eşimle fabrikayı gezdim. Araçlar bütünüyle robotik sistemle üretiliyor. Bunlar ne demeye başladılar: ‘Araçlar İtalya’da üretiliyor.’ Bu kadar da edepsizler.”
Nil Nehri Hz. Musa’ya abıhayat, Kıptilere ise kan göründü.
Aynı gözler bugün de bakar kör olmuş, çok mu?
Paylaş