Paylaş
Malum dünyanın son parselasyonu, 2. Büyük Savaş’tan sonra yapılmıştı ve biz Türkiye olarak, kerhen (zoraki) demokrasiye geçmiş ve ABD hinterlandında yerimizi almıştık.
O zamanki moda deyimiyle ‘Küçük Amerika’ olacaktık!
Sonradan öğrendik ki ABD, karşısında hür ve bağımsız bir devlet istemiyor; kendinin tüm direktiflerine harfiyen uyacak ve asla karşı gelmeyecek ‘uydu’ bir sözde devlet istiyor.
Kurdun kocadığını görüp onu kendilerine maskara etmek istediler. Lakin burada unuttukları ve hesaba katmadıkları bir şey vardı; bu asil milletin damarlarında mevcut olan, ‘devlet-i ebed müddet’ algısı ve hür yaşama azim ve kararlılığı.
Türkiye’yi de, sınırlarını cetvelle belirledikleri ve başlarına kendi uşaklarını geçirdikleri Ortadoğu’daki kabile devletçikleri gibi, tarihi olmayan, köksüz ve hudayinabit bir devlet zannettiler.
Halbuki daha dün, Türkün üzengisini öpmek için yarış halindeydiler; bu denli sığıntı hallerini ne çabuk unuttular!
İşin daha da vahimi ise, bizim unutmamızdı, bize unutturulmasıydı. Hem de öylesine unuttuk ki bey olduğumuz kapıya uşak yapılmak istendik. Bu hali bizim sindirmemiz istendi.
Birinci Büyük Savaş’tan beri, üzerimizde bunun için tepiniyorlar.
Asıl mesele Sevr’i yeniden hortlatmaktır. Dışarısının da içerideki uşaklarının da asıl hedefi budur.
Vaktiyle ne demiştik; Doğuda Ermeni aşı pişer, Kürtler de o aşa tuz-biber yapılır. Bakınız Ermeni asıllı bir HDP milletvekili, TBMM Başkanlığına ‘1915 olaylarının Ermeni soykırımı’ olduğunun kabulü için kanun teklifi veriyor.
Bu iğrenç, iğrenç olduğu kadar küstahça teklifi verebiliyor.
Düne kadar yabancı ülkelerin parlamentolarında, böylesi bir teklif verildiğinde yeri göğü inletiyor, mahut ülkeleri şiddetle protesto ediyorduk.
Şimdi de aynı pespaye teklifi kendi parlamentomuzda gördük.
Kandil’in yansıması olan HDP’nin, gerçekte neye hizmet etmek amacıyla kurulduğunu gördünüz mü? Bu sözde milletvekillerine bizler vergilerimizle maaş veriyor ve eller üstünde tutuyoruz.
Şeytan, peri yanaklarını gösterip naz ediyor; hak ve hakikat ise susuyor ve sadece seyretmekle kalıyor.
Yok artık! Bu kadarı da çok fazla! Burası yolgeçen hanı değildir ve biz bu devleti sokakta bulmadık.
Ya devlet başa ya kuzgun leşe!
Ne demişti Ziya Paşa? ‘Nush (nasihat-öğüt) ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!’
Dikkat ediyor musunuz; bu alçakça münasebetsizliği tam da Ermenistan’la ilişkileri yoluna koymak üzere olduğumuz bir zamanda sergiliyor.
Sahibinin sesi bu denli iğrenç provokasyona, ortakları olan altılı masanın ve özellikle de Kılıçdaroğlu ile Akşener’in ne diyeceğini merak ediyoruz.
Bize göre; yedinci ayak olan masanın altı çöktü; altılı ortak, desteksiz olarak havada kaldı.
Hayır deyip kırık bacaklı olarak yedili masaya devam ederlerse bilmelidirler ki kendilerinin de o kırık bacaktan farkları yoktur. Hemen hepsi aynı davaya hizmet etmektedirler.
Paylaş