Paylaş
Bunun yegâne sebebi ise, halka olan güvensizliktir. Hem ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyoruz ve hem de milleti sürekli aşağılıyoruz. İsminde halk kelimesi olmasına rağmen CHP, demokrasinin başlangıcından beri asla halkçı, halktan yana, halkın değerlerinden yana ve halkın sandıktaki (demokrasi) tercihinden yana olmamıştır ve halen daha bu durumunu sürdürmektedir.
Çünkü daha işin başından beri bunların niyetleri bozuktur. Bakınız; demokrasiyi İsmet İnönü’ye mal ederler ama alakası yoktur. ABD, Türkiye’yi kendi hegemonyasına sokmak için çok partili hayata (demokrasi) geçmeyi İnönü’ye dayatmıştır. O da zoraki buna evet demiştir, demek zorunda kalmıştır.
Niyetinin bozukluğu şuradan belli ki daha işin başında, 1946 seçimlerine (!) çıkardığı şu antidemokratik kanunla gitmiştir: AÇIK OY, GİZLİ TASNİF!
Kendisine dayatılan demokrasiyi kendi lehine çevirmek için, (aleni-gösterilerek verilen oyları kendi partisine verdirip ölümü göze alıp da verilmeyen oyları da gizli sayıp kendi partisi hesabına yazdırarak) bu yola başvurmuş ve demokrasi adına millete adeta deli gömleği giydirmiştir.
İşte öve öve bitiremedikleri İnönü’nün demokrasi anlayışı bu şekildedir. Bundan dolayıdır ki aşağıladıkları bu necip millet, demokrasiyi aslanın ağzından değil karnından söküp almıştır.
İlk defa 1950 seçimleriyle, ‘gizli oy, açık tasnif’le demokratik seçimler yapılabilmiş ve o seçimler dahil bugüne kadar CHP, bir daha tek başına iktidar yüzü görmemiştir.
Görüyorsunuz, daha demokrasinin başlangıcında ilk düğme yanlış iliklenmiştir.
ABD’nin bize, sözde demokrasi dayatmasının tek bir sebebi vardı, o da bizi vesayeti altına alması içindi.
Yoksa bizi çok sevdiğinden ya da bizim kara kaşımız, kara gözümüz için değildi.
ABD vesayeti, sarmaşığın, ağacın her tarafını sarıp kuşatması gibidir. Zamanla öyle bir hal alır ki ağaç, sarmaşığın içinde kaybolur ve sarmaşık ağacın yerini alır.
ABD, FETÖ ile attığı son adımla, ülkemizi tümüyle kuşatacak ve hükmü altına alacaktı.
Allah onları şaşırttı da darbeyi erken saate almak zorunda kaldılar. Darbenin başladığı saatte dışarıda olan millete de yine Allah öyle bir cesaret verdi ki onları çıplak elleriyle tankların üzerine yürüttü.
Merhum Menderes’in milletin karnını doyurması, değerlerine sahip çıkması ve onlara hürmet etmesi (imam hatip okullarını ve Yüksek İslam enstitülerini açması, ezanı asli lisanıyla okutması vb.), içerideki ve dışarıdaki vesayet odaklarını kudurtmuş ve onlara 27 Mayıs Darbesi’ni yaptırmıştır.
Darbeyi takiben vesayet anayasası yapılmış ve getirilen darbe hükümetleriyle onlarca antidemokratik yasa (Meclis’in ve hükümetin elini kolunu bağlayan vesayet yasaları) yürürlüğe sokulmuştur.
Sayın Erdoğan 20 yıllık iktidarlığı boyunca hep vesayetle savaşmış ve tabiri caizse vuruşa vuruşa bugünlere gelebilmiştir.
Demokrasi halkın idaresi ise, bu denli idareyi Sayın Erdoğan ve AK Parti kadroları sağlamıştır. Ondan öncekiler, vesayet odaklarının idaresi idi. Ama gelin görün ki vesayet odaklarının çanına ot tıkayan, onları darbe yapamaz hale getiren, halkın önünü açan, halkın özlem ve beklentilerine cevap veren, cumhurbaşkanını doğrudan halka seçtiren, halkın değerlerine sahip çıkan ve onlara saygı gösteren Sayın Erdoğan ‘diktatör’ addediliyor; vesayetin emrine amade olan diğerleri ise demokrat diye meydan yerinde dolaşıyor!
2023 seçimleri gerçek demokratlarla vesayet özlemiyle yanıp tutuşanlar arasında olacaktır.
Paylaş