Paylaş
Kargaları güldüren, şeytanları çatlatan şu hezeyanlara bakar mısınız?
Menderes, üniversite öğrencilerini Et ve Balık Kurumu’nda kıyma makinelerinden geçiriyor, asfalt malzemesi olarak kullanıp gömüyordu!
DP Hükümet yöneticileri on iki ton altınla yurtdışına kaçarlarken yakalanmışlardı! Aynı hükümet 1953 yılında çıkarmış olduğu bir kanunla, meslekte 25 yılını doldurmuş hâkimlere emekli olma hakkı verdiğinden, yargı bağımsızlığını ihlal etmiş oluyordu!
6-7 Eylül olaylarını Menderes hükümeti çıkarmış oluyordu. (Gezi olaylarını Erdoğan hükümetinin çıkardığını iddia etmek gibi...)
Menderes, örtülü ödeneği (Tamamen başbakanın tasarrufunda) kanunsuz harcamış; kara cüppeli ve kapkara vicdanlı heyetin onca ısrarlarına rağmen Fransızlara karşı bağımsızlık savaşı veren Cezayir mücahitlerine para gönderdiğini söylemedi. O milli sırla, şerefle şehadeti tattı.
Cumhurbaşkanı, köpek davasından, başbakan bebek davasından sözde yargılanıp hüküm giydi!
Aynı cellat heyeti, Bitlis Milletvekili Selahattin İnan’a: ‘Sen şeyhsin, bu durumunu kullanarak vekil olmuşsun. DP grubunun çıkarmış oldukları hukuksuz bir kanun oylamasında, şahsınız her ne kadar yurtdışında bulunmuş olsa da, bu kanuna evet diyeceğiniz anlaşıldığından, mahkûmiyetinize...’ deyip karar verdi.
Yalnızca insanların değil, hukukun da ar damarını çatlatan bu karar karşısında Selahattin İnan: ‘Bana yakıştırdığınız bu ne menem şeyhlik ki şeyh olmanın suçunu bana atfediyor; burada olmadığım halde, mahut kanuna evet diyeceğimin kerametini sizler gösteriyorsunuz’ diyerek bu kepaze heyet hariç, salondakileri güldürdü.
Sadece sözde mahkemenin sözde başsavcısı Egesel’in bir hareketini ve sözde sorgusunu buraya yazarsak mahut heyetin ne denli denaet (alçaklık) kumkuması olduğunu anlarsınız.
Başbakanlık ofisinin içindeki bir kasada sözde bir kadın külotu bulunmuş (oysa, kendileri oraya koymuştu), bunu eline alıp sal-
layarak; ‘Bu nedir?, Kime aittir?, Orada ne aramaktadır?’ diyerek hesap sormaya kalktı. Bu hareketiyle malum savcı, kendi cibilliyetsizliğini tescil etmiş oldu.
Bu ülkede, milyonların seçtiği bir başbakan ve arkadaşları, böylesine çukur bir heyetin sözde yargılaması sonucunda idama mahkûm edilmiş ve bu cinayet hükmü infaz edilmiştir.
1960 İhtilali’yle halktan intikam alınmıştır. Sen, nasıl bizim dediğimiz partiyi değil de başka bir partiyi seçip iktidara taşırsın, diye halk cezalandırılmıştır.
Halk her seferinde sözünde durmuş ve hep CHP’nin karşısındaki partileri iktidara taşımıştır. Vesayet de buna karşılık vermiş ve her on yılda bir darbe yaparak, halkı ve seçtiklerini cezalandırmıştır.
Ta ki 2002 yılına gelinceye kadar, bu denli köşe kapmaca oyunu süregelmiştir.
Erdoğan ve hükümetleri ilk defa bu oyuna son vermiş ve halkın emanetine sahip çıkmıştır. Ölümü göze alarak halkın hakkını savunmuş ve demokrasiyi yerli yerine oturtmaya çalışmıştır.
Şimdi sıra darbe Anayasası’ndan kurtulmaya geldi.
Asıl mesele vesayetin kovulmasıydı; bu başarıldı, iş (demokrasi) rayına girdi. Bundan sonrası, onarım ve demokrasiyi daha da geliştirmektir.
Nereden nereye geldiğimize bakınca, umutlanmamak için bir sebep olmadığını düşünüyoruz.
Eskiden olduğu gibi bu kez ilk düğme yanlış iliklenmedi, artık her atılan adım ileriye ve güzele doğru gidecek.
Zira olması gerektiği şekliyle, top millette!
Paylaş