Paylaş
Adaletin olmazsa olmazı, hakkın haklıdan yana tecelli etmesidir. Maalesef dünyanın hemen her yerinde hak güçlüden yanadır. Ki, bu durum eski kavimlerin helakine sebep olmuştur. Aynı suçu işleyen zengine ceza verilmezken, sözde adalet adına fakirlerin ve güçsüzlerin canlarına okunmuştur.
Vaktiyle cehaletini epey bir tahsille yapıp lise hocası olan biri bana, “Görüyorsun, dinde de adalet zenginden yana; zira adaleti ile ünlü olan Hz. Ömer bile (adalet mülkün temelidir) demiş” dedi.
Zavallı, devlet manasına gelen ‘mülk’ kelimesini mal-mülk-zenginlik zannetmiş ve adalet timsali o büyük zata bu iftirayı atma cüretinde bulunmuştu. Bu tipler, bugün bile bol miktarda vardır.
Adaletin zıddı zulümdür.
Her şey en ince yerinden, zulüm ise en kalın yerinden kopar. Zulüm sürekli olmaz, olamaz; zira zalim tez elden belasını bulur ve kendi başını yer. Bu hal, devletler planında da böyledir.
Bakınız; Suudi veliahdı (artık kral sayılır), vatandaşı olan bir gazeteciyi İstanbul Konsolosluğu’nda öldürtüp yok ettirdi. Bütün dünyanın gözleri önünde işlenen bu cinayet görmezden gelindi.
Neden dersiniz?
Çünkü ABD başta olmak üzere ağababaları öyle istedi. Emperyalizmin öncülüğünü yapan ABD, 500 milyar dolar haraç alarak ve Suudi Arabistan’ı kölesi yaparak işin üzerine gitmedi.
Son BM Genel Kurulu’nda ise, bu vahşetten dolayı Suudi Arabistan yalnızca kınandı, o kadar.
İşte! Tüm dünyanın adaleti!
‘Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa, yaşasın kefenimin kefili karaborsa!’ (N.F.K)
Ama gelin görün ki Suudi Arabistan’ın Filistin’i unutup İsrail’e yanaşması bile onu kurtaramayacaktır. Zira ABD’de devran değişti ve yeni yönetim, eski defterleri bir bir açmaya başladı. Bunların arasında, Kaşıkçı’nın katledilmesi dosyası da var.
Zalimlerin birbirlerine musallat olması, mazlumların nefes almasına yarar.
İsrail, dünyanın gözleri önünde onca cinayetleri (devlet terörü) işleyip masum kanı döküyor, tüm yaptıkları yanına kâr kalıyor. BM’den aleyhinde karar çıksa bile bu karar ABD tarafından VETO ediliyor.
İsrail de bildiği yapmaya devam ediyor.
İsrail, ABD’nin desteğiyle meydanı boş buldu ve arzuladığı pervasızlığı, olabildiğince sergiliyor.
Şu halde, fakir ve güçsüzün adil olması pek bir şey ifade etmiyor. Zengin ve güçlü olanın adil olması gerekiyor. Özellikle devlet planında, güçlü ve adil olan payidar yani kalıcı olur.
Sovyet zulmü, demir yumrukla ancak 72 yıl yaşayabildi (1917-1989). Darısı ABD’nin ve diğer zalim devletlerin başına!
Bu, bir temenniden çok, kaçınılmaz bir realitedir. Zira ABD’li tarihçiler (mesela prf. Mc Coy):
‘Portekiz krallığının çöküşü için 1 yıl, Sovyetler Birliği’nin çöküşü için 2 yıl, Fransa’nın çöküşü için 8 yıl, Osmanlı için 11 yıl, Büyük Britanya için 17 yıl yetti. Ve öyle görülüyor ki Amerikan imparatorluğu için 22 yıl yetecek.’
Aynı uzmanlar ABD’nin çöküşünün Irak işgaliyle (2003) başladığını ifade ediyorlar.
Sonuç itibarıyla bu dünya; etme-bulma dünyası olduğuna göre; hak, er ya da geç mutlaka yerini bulacaktır.
Zira Hak, mühlet verir ama asla ihmal etmez!
Paylaş