Paylaş
Aklı sıra veremi gösterip sıtmaya razı edecekti lakin onun sıtma dediğinin, sonradan kanser olduğu anlaşılacak ve tedavisi mümkün olmayacaktı.
Sovyetlerin dağılmasından sonra ise, kendini tek kutuplu kalan dünyanın yegâne hâkimi gördü ve tek başına tüm dünyaya nizamat (gerçekte nizamsızlık-kaos) vermeye kalkıştı.
Sudan bahanelerle Irak’ı ve Afganistan’ı işgal etti. Her iki işgalde de rezil-rüsva oldu ve ardına bakamadan çekilmek zorunda kaldı.
Rusya’nın başındaki Putin de alışılagelen liderlere benzemiyor. Putin, devletini için için dönüştürmek ve eski (Sovyetler) nüfuz alanlarını yeniden ele geçirmek için yoğun çaba sarf ediyor.
Öyle görünüyor ki, KGB kökenli olan Putin, 21. asır Rusya’sının ‘Çar’ı olarak anılmak istemektedir. Nitekim gelmiş ve geçmiş hiçbir Rus çarının başaramadığını Putin gerçekleştirmiş ve böylece Rusya, tarihinde ilk defa Akdeniz’e (Suriye) inmiştir.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, gerçekte ABD-Batı ve Rusya arasındaki zımni (üstü örtülü) bir anlaşmanın ve dünyayı yeniden taksim etmenin bir göstergesidir. Zira Rusya, dağılan imparatorluğunu derlemek-toparlamak ve eski Sovyet topraklarında kurulan devletler üzerinde hegemonyasını sürdürmek istemektedir.
Bundan dolayı da ABD-Batı ile iyi polis-kötü polis oyunu oynamakta ve tavşana kaç tazıya tut demektedirler. Dikkat edilirse, ABD, Rusya’nın; Rusya da ABD’nin yaptıklarına hep seyirci kalmaktadır.
Ya da sade suya tirit kabilinden kınamayla geçiştirmektedirler. Keza BM de kınamayla yetindi!
ABD (Batı) ise, Rusya’ya Girit’ten kuzeye doğru çizilecek bir hattın doğusunu bırakmış gözükmektedir. Ve böylece dünya, yeniden iki kutuplu ve hatta Çin’le birlikte üç kutuplu oluşumlara gebedir.
Bu kutuplaşmada, en büyük tehdide maruz kalacak ülkeler, Türkiye ve Orta-Asya Türk Cumhuriyetleridir.
Trump döneminde ABD, kendi kabuğuna çekileceğini, bundan böyle savaşı, anlamsız şekillerde dünyanın çeşitli ülkelerine asker göndererek yapmak yerine, ekonomik kalkınmayla vereceğini vaadetmişti.
Trump, bu cümleden olarak Irak’tan, Suriye’den ve Afganistan’dan çıkacaklarını duyurmuştu.
Lakin seçimi kaybetti; yerine getirilen Biden (ABD derin devleti), Trump’ın tam tersi bir politikayla, ABD’ye yeniden şahinlik rolü biçti.
Batı’nın, özellikle ABD ve İngiltere’nin, Rusya ile Ukrayna’yı birbirlerine karşı kışkırtması ve bunun sonucu olarak, onları kanlı bir savaşa sürüklemesi, bölgesel ve hatta küresel dengeleri de yerinden oynattı.
Böylece tüm dünyayı cambaza baktırarak gerekli taksimi yapıp malı götürecekler.
ABD, bununla da yetinmeyerek; ağırlığını Yunanistan tarafına koydu ve ülkenin her tarafına üsler kurup asker yığdı. Böylece hem Rusya’yı hem de dost ve müttefiki olduğu bir ülkeyi, Türkiye’yi kuşatmış oldu. Bu durumda; Türkiye, kendisiyle savaşmakta olan terör örgütlerini destekleyen, kendisine ekonomik savaş açan ve hepsinden önemlisi, iç işlerine karışmayı görev bilen bir ABD ile Orta-Asya Türk Cumhuriyetlerini, nüfuz sahasında görüp onları kendi hegemonyasına almak isteyen bir Rusya ile karşı karşıya kalmaktadır.
Her iki hal de Türkiye için zor bir durum.
Bundan dolayı da Türkiye, muhataplarının kayıkçı kavgasına aldanmamalı ve her iki emperyal güce karşı eşit mesafede durmalıdır.
Paylaş