Paylaş
Karşılıklı sert açıklamaların yapıldığı süreçte, “Türkiye AB’den kopuyor mu, AB Türkiye ile ilişkiyi kesiyor mu” soruları, yerini bir yumuşama sürecine bırakmış görünüyor. Türkiye ve AB bir
yıllık yol haritası üzerinde anlaştı. Türkiye’nin tam üyelik süreci açısından bir yıl içinde karşılıklı olarak atılacak adımlar belirleyici olacak.
TÜRKİYE’NİN SAVUNDUĞU GÖRÜŞ
Brüksel’de alınan en önemli kararlardan biri de NATO’nun, DEAŞ’la mücadelede koalisyona katılmasıdır.
DEAŞ’la mücadeleye NATO’nun katılması Türkiye’nin öteden beri savunduğu bir görüştü.
Bu görüş karara dönüştü ama çok geç dönüştü.
Türkiye’nin DEAŞ’la mücadelede ve özellikle Rakka operasyonunda, PKK-PYD-YPG’nin değil, ABD ile Türkiye’nin veya NATO güçlerinin devreye sokulması gerektiği tezi kabul görmedi.
ABD, Türkiye veya diğer NATO güçleri yerine PYD-YPG’yle çalışmayı tercih etti. Şimdi, Türkiye’nin itirazına rağmen YPG’yi silahlandırmaya, ağır silahlar da vermeye devam ediyor. PKK-PYD-YPG cephesi, Suriye’de ABD askeri yerine savaşmasının bedelini ise siyasi olarak tahsil etmek istiyor. Önce Suriye’nin kuzeyinde egemenlik kurmak ve sonraki aşamalarda PKK’nın bağımsız devlet projesi için çalışmak.
ABD bu kararı verdikten sonra şimdi de NATO, DEAŞ’la mücadelede koalisyona katılacak.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in verdiği bilgiye göre bu karar NATO’nun muharip rol oynayacağı anlamına gelmiyor. NATO daha çok hava desteği ve özellikle de AWACS uçaklarıyla istihbarat toplanması ve paylaşımı faaliyetlerinde bulunacak.
ABD’nin kararı YPG ile ortak operasyon olduğuna göre sonuçta NATO’nun vereceği destek, YPG’ye de destek anlamı taşıyacak.
NATO’nin üyesi ve ikinci büyük askeri gücü olarak bu durum Türkiye açısından hassasiyet taşıyor. Ankara için “NATO ile YPG’nin ilişkisi nasıl olacak” sorusunun yanıtı önemli.
Türkiye öteden beri ABD’nin istihbaratı tüm terör örgütleriyle ilgili olarak, ham haliyle Türkiye ile paylaşılmasını istiyor. Ancak ABD buna yanaşmıyor.
Aynı sorunun NATO ile yaşanması da muhtemel.
NATO da ABD gibi istihbaratı süzüp paylaşırsa, benzer bir sorun yaşanacak. Bu durum, Türkiye ile NATO arasında da bir güvensizlik sorunu doğurabilir.
NATO’nun bu desteği YPG’yi biraz daha meşrulaştırmış olacak, ABD ve YPG’nin elini siyasi alanda da güçlendirecek.
TÜRKİYE’NİN ŞERHİ
Bu boyutları düşünülerek Türkiye’nin Brüksel’de görüşlerini kayda geçirdiğini belirtmemiz lazım.
NATO’nun faaliyetleri -istihbari de olsa- Suriye’de Fırat Kalkanı’nın kontrolünde olan alana veya Türkiye’nin sınırlarına yönelik tehdit ve saldırılar için kullanılırsa, Ankara askeri yanıt vereceğini NATO’ya da duyurmuş oldu.
BATI’NIN İKİ YÜZÜ
Gerek Washington gerek Brüksel’de yapılan zirvelerin ortaya bir kez daha çıkardığı gerçek, Batı’nın Türkiye söz konusu olduğunda ikili oynadığıdır.
Batı ülkeleri terör kendilerini vurmadıkça vurdumduymaz oluyor.
ABD ve AB’nin bu konjonktürde terör örgütü olarak gördüğü sadece DEAŞ...
Oysa Türkiye, neredeyse 40 yıldır PKK terörüne karşı mücadele veriyor. Son dönemde buna DEAŞ ve FETÖ de eklendi. Türkiye üç terör örgütüyle aynı anda mücadele eden tek ülke...
Buna karşın ABD ve Avrupa ülkelerinin PKK ve FETÖ ile ilgili tutumu müttefiklik ilişkisine çok açık aykırılık içinde.
PKK’nın Avrupa ülkeleri içindeki ‘serbest dolaşımı’, FETÖ mensubu darbeci askerlerin iade edilmemesi ve iltica taleplerinin işleme alınması bunun en açık kanıtları.
Bu durum doğal olarak Türkiye’nin ABD’ye, AB’ye ve hatta NATO’ya karşı güvensizlik duymasına ve temkinli davranmasına yol açıyor.
Paylaş