Sadece pizzacı değil İstanbul’un en iyi İtalyanlarından biri
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Bundan bir ay kadar önce, yağmurlu bir cumartesi, üç arkadaş bir yerlerde bir şeyler atıştırıp sinemaya gitmeye karar vermiş ve ben ısrar ettiğim için oturduğumuz mahalleye pek de yakın sayılmayacak bir adres seçmiştik.
Sinema için Kanyon, atıştırma için Maslak’ta yeni açılan Fratelli la Bufala. Her ikisinin de mırın kırın ettiği dün gibi aklımda. Ne lüzumu var demişlerdi onca uzağa gitmeye, gel buralarda bir şeyler yiyelim sonra da İstinye Park’taki sinemalardan birine gidelim, ne de olsa göreceğimiz aynı film. Aklımda bir taşla iki kuş vurmak var ya, ağızlarından girmiş burunlarından çıkmış, şehrin yeni gözbebeği bu İtalyan lokantasında yenilen pizzaları ağzımı şapırdatarak anlatmış, sonunda ikisini de ikna etmeyi başarmıştım. Ama olmuyor, akla esti diye bir taşla iki kuş vurulmuyor. Nitekim bir yere hem de son günlerin gözde mekanlarından birine, bencileyin araştırmadan soruşturmadan, daha da önemlisi rezervasyon yaptırmadan gidildiğinde başa ne gelirse bizim de başımıza o geldi ve ıslak kediler gibi girdiğimiz kapıdan paltolarımızı bile çıkaramadan süklüm püklüm çıkmak zorunda kaldık. Mutfak kapanmış, fırın sönmüş, öğle servisi bitmişti çünkü. Güleryüzlü şefin isterseniz içecek bir şeyler ikram edelim önerisini de geri çevirip aç açına sinemaya yollandık. Sen misin gitmeyi önerdiğin yerin ne menem bir yer olduğunu bilmeyen. Fratelli la Bufala’ya paket servisi yapan pizza zinciri muamelesi çeken? Oh olsun.
Telefonda Sibel Savacı. O hafta İstanbul’daki İtalyan lokantalarından söz eden bir yazı yazmış ve dipnotunda da başımızdan geçen Fratelli macerasına değinip bizim yaşadığımız düş kırıklığı yaşanmak istenmiyorsa, rezervasyon yaptırarak gitmenin gerekliliğinden söz etmişim. Sibel mekanın halkla ilişkilerini yürüttüğünü söyledikten sonra birlikte bir öğle yemeğine ne dersin diye soruyor. Ne diyeceğim, harika derim. Birkaç telefon görüşmesinden sonra vuslat bitiyor ve geçtiğimiz çarşamba damak zevkine güvendiğim herkesten yıldızlı pekiyi almış pizzaların tadına bakmak için Fratelli la Bufala’ya gidiyorum. Lokanta kalabalık. Hemen hemen tüm masalar dolu. İleride Sibel, mekanın sahibi Kemal Okan ile oturmuş beni bekliyor. Şeytanın bacağını bir kırdım, pir kırdım anlaşılan. Sadece pizza yemekle kalmayacak buranın hikayesini de dinleyeceğim. Hem de sahibinin sesinden.
NAPOLİ PİZZASININ SIRRI
Kemal Bey’le tanışıyor ve tanışır tanışmaz koyu bir muhabette dalıyoruz. Çünkü ona ilk olarak aklına böyle bir lokanta açmanın nereden geldiğini soruyorum. Ve neden pizzacı? Ve özellikle de neden biz Türklerin pek de yemeye alışık olmadığı kalın kenarlı Napoli pizzası? Birbiri ardına dizdiğim soruları gülümseyerek dinledikten sonra söze biz Gaziantepliyiz diye başlıyor. İçimden yani yemeyi içmeyi seven bir aileden geliyor diye geçiriyorum. Gerçekten de bugüne kadar yemekten, üstelik de iyi yemekten hoşlanmayan tek bir Antepliye rastlamadım. Antepli demek iyi yemek yemeyi bilen taam erbabı demek benim için. Kemal Bey liseyi bitirdikten sonra tıp okumak için Hamburg’a gitmiş. Ancak bu uzun ve zahmetli eğitime rağmen yurda döndüğünde, doktorluk yapmayıp kardeşiyle birlikte yem sanayinde kullanılan bitkisel yağ üretilen bir fabrika açmaya karar vermiş. En büyük hobisi yelkenmiş. Bundan onbir yıl kadar önce birkaç arkadaşıyla birlikte Kraliyet Kupası yarışlarına katılmak için İspanya’ya gitmiş ve o yolculuk sırasında eşiyle tanışmış. Eşi Napolili’ymiş. Şimdi oldu. Pizzanın sırrı şimdi anlaşıldı. Hikayenin gerisi insana, gel de rastlantıya inanma dedirten cinsten. Dişçi olan kayınbiraderinin en iyi müşterilerinden biri de Napoli’nin en ünlü pizzacısı olmakla kalmayıp yüze yakın şubesiyle İtalya’nın en büyük pizza şirketi de olan Fratelli la Bufala’nın sahibi üç kardeşin en büyüğü Guiseppe. Hiperaktif bir şahsiyet olduğu anlaşılan bu zat, pense ile kerpeten arası lafı İstanbul’da bir yer açmak istediğine getirdiğinde dişçi kayınbirader eniştesinin İstanbullu olduğunu söylüyor ve hikaye Guiseppe la Bufala’nın koltuktan fırlayıp Kemal Bey’i aramasıyla devam ediyor. Sonrası çorap söküğü... Sanayici Kemal Bey’in hayatında yeni bir sayfa açılıyor. Sadece isim hakkını almakla kalmayıp İtalyanları da bizzat ortak olmaya ikna eden Kemal Bey’in anlaşma sağlandıktan hemen sonra manda yetiştiriciliğine başlamasının nedeni, bir zamanların manda cenneti olan Anadolu’da sadece 200 bin civarında manda kalmış ve yetiştiricinin maliyeti yüksek manda sütü üretiminden vazgeçmiş olmasıysa, devletin desteğini de alarak üç milyon metrekarelik bir arazide içinde dört dörtlük laboratuvarı olan peynir fabrikası kurmaya yeltenmesinin nedeni de ithalata dayalı bir iş yapmak istememesi. Fıkralar serpiştirerek anlattığı o kadar çok ve ilginç hikaye var ki, öğle yemeği üç saat kadar sürdü ve göz açıp kapayana kadar geçti. Ve bu sıcak sohbete mükellef bir öğle yemeği eşlik etti.
PAHALI DA DEĞİL
Anti-pastiyle başladık. Koca bir tabakta, kestiniz mi içinden süt akan nefis bir mozarella eşliğinde sebze çeşitleri yani. Ardından ortaya iki dev pizza geldi: Biri mozarella ve domatesli klasik marguerita. Diğeri içinde dört değişik peynir bulunan nefis salentina. Ardından da meşhur İl file, yani ızgara manda filetosu yedik. Bir yandan da, söylemesi bile afili, insanı ilk yudumda buradan İtalya’ya ışınlayan mis gibi bir Cabernet Sauvignon, 2006 Vivolo di Sasso Botter Veneto içiyoruz. Sıra tatlılara geldiğinde yiyecek halim kalmamasına rağmen pizza ustası ve lokantanın göz ağrısı Antonio’nun şekersiz yaptığına yemin ettiği tiramisudan tadıyorum. Ha-ri-ka! Sadece yemekler değil güzel olan, mekan da çok güzel. Duvarda Fratelli kardeşlerin en küçüğünün yaptığı resimlerin asılı olduğu ferah ve şık bir lokanta burası. Üstelik pahalı da değil. Bunca incelik ve iddia akla ister istemez cep yakan bir yeri getirse de öyle değil. Eğer şişe şişe şarap devirmez iseniz adam başı 40-50 liraya nefis bir yemek yiyebilirsiniz. Ayrıca benim yaptığım hataya düşmeyin, pizzasının ünü dünyayı tutmuş diye sakın ola Fratelli la Bufala’yı pizzacı bellemeyin. Sözünü ettiğim lokanta İstanbul’daki en iyi İtalyan lokantalarından biri zira.