Paylaş
Boş diyordum herkese... Bu yaz Bodrum bomboş.
Esnafın yüzünden düşen bin parça, tamam haklılar ama bu durum biz yazlıkçılar için harika!
Ne gölge kapmaca oynamamıza gerek kalıyor sahilde ne şezlong bulmaca...
Eylül sonunda hani kasaba birden boşalır ya aynen öyle... Oysa temmuzu yarıladık sayılır. Belli ki bu yıl böyle geçecek.
Yabancı turistler anlaşılan o ki, fiyatların yarıya indiği söylenen Yunanistan’a ve İspanya’ya kırdılar rotayı...
Türklerin ise ya artık tatile çıkacak mecali kalmadı ya da hevesleri kırıldı, artık bilemem. Bildiğim bu yıl Bodrum boş.
Sorana sormayana bu minval Bodrum haberi geçiyordum ki doldu. Hem de bir anda, üç gün içinde...
Marketlerde kuyruklar uzadı, trafik yoğunlaştı, koylara demir atan tekne sayısı arttı, plajlarda o bildik köşe kapmaca başladı. Şehir eskisi gibi olmasa da yaz ritmine girdi.
Adım çıkmış sekize, inmez yediye, gören bu yıl yeni ne var diye soruyor. Yeni neresi açıldı, kimin yemeği iyi, nereye gitmeli, ne görmeli?
Oysa geldiğimden bu yana pek az yere gittim sayılır. Yoo evde pineklediğim söylenemez, elbette plaja gidiyor, elbette denize giriyorum. Koca kışı Aktur’un serin sularına dalacağım hayaliyle geçirmişim. Ne mümkün gitmemek?
Ama onun dışında dışarı çıktığım söylenemez. Evden plaja plajdan eve... Bir de Torba’da Casa Dell’Arte’ye...
Casa’yı mesken tutma nedenim ise belli: Temmuz ortası tam da sizin bu yazıyı okuyacağınız gün orada düğünümüz var.
Dünyanın dört bir yanından eş-dost, hısım-akraba gelecek kuzin kızının düğününe.
ARUBA’DA TANIŞMIŞLAR
Lübnan’dan, Avustralya’dan, Hollanda’dan, Almanya’dan, Amerika’dan ve elbette İstanbul’dan... Bir hafta kalacak ve dönecekler yine geldikleri ülkelere. Vuslat ancak bir sonraki düğüne...
Rania arayıp, uzun süredir birlikte olduğu gençle evlenmeye karar verdiklerini ve düğünlerini Bodrum’da yapmayı düşündüklerini söylediğinde şubat ortasıydı. Karayipler’deki Aruba’da sörf yaparken tanışmışlar. O yüzden bir plaj düğünü düşlüyor ve bunu nerede yapabileceğini soruyordu.
Herhangi bir yer olabilirdi, fark etmezdi ancak düğün tarihi değiştirilemezdi: Geçen yıl kaybettiği büyükannesinin doğum gününde evlenmek istiyordu. “Tata” dedi, “Biliyorsun oraları hem bilirim hem bilmem. Nereye gitmeli nasıl etmeli en küçük bir fikrim bile yok. Onun için tüm organizasyonu sana bırakıyorum. İstediğini eğ, istediğini bük. İster boşu al doluya koy, ister doluyu boşa, yeter ki tarihle oynama.”
Tarih öyle bir tarih ki: 14 Temmuz! Yani ramazandan önceki son hafta sonu...Yani Bodrum’un en civcivli günleri... Aramadığımız, sormadığımız yer kalmadı.
Haklı olarak kimse tam da sezonun en yoğun döneminde dönüp müşterisine düğün hazırlıkları için sahili bir günlüğüne kapattığını söylemek istemiyor, mırın kırın ediyordu.
DÜĞÜNÜ KİM KURTARDI
Sahir, Maça kızı, sana da bana da yazık diye özetledi durumu. Nikâh kıyılırken denizden çıkan paletli biri gelinin arkasından geçebilir, bu seni de beni de bitirir. Haklı...
Orada düğün öncesi parti yapmaya karar verdik. Ne de olsa süsü süslemesi yok.
Boş bir ada bulmayı bile düşündüm ama hayal yerini gerçekliğe bıraktı kısa zamanda... Hem para hem çaba hesabı yapınca...
Casa Dell’Arte onay verince çocuklar gibi sevindim. Hele ki otelin mutfağını İstanbul’daki Mimolett restoranının sahibi ve bence Türkiye’nin sayılı şeflerinden Murat Bozok’un devraldığını, Murat’ın yanı sıra Antakya mutfağının yüzakı temsilcisi Jale Balcı’nın da Murat’la beraber otelin diğer lokantasının başına geçtiğini duyunca sevinmeyi birakıp sevindirik oldum. Şimdi de buradan bildiriyorum işte. Bodrum’a gelip Gemibaşı’nda karavida yemek de iyidir. Kısmet’te Ege mutfağının olağanüstü otlarını
tatmak da...
Hep yazdığım gibi sadece Bodrum’un değil Türkiye’nin bence en iyi lokantalarından olan Kocadon’da mönüden seçtiğiniz herhangi bir yemeği yemek de. İşte şimdi bir de Casa Dell’Arte var. Duyana duymayana...
İKİ ŞEFİN HARİKA MÖNÜSÜ
Önce annemle gittik yemekleri tatmaya. Jale’nin humusundan böreğine, nar ekşili sarmasından acılı ekmeğine kadar yediğimiz tüm yemeklerine bayıldık.
Murat’a gelince bilmem ne desem... Joel Robuchon’dan Gordon Ramsey’e kadar dünyaca ünlü şeflerin yanında mesleğin püf noktalarını öğrenmiş, kendi kanatlarıyla uçmaya karar verince de İstanbul’a dönüp Mimolett’i açmış bir şef hakkında ne söylenebilir ki zaten?
Murat olağanüstü bir mönü hazırladı. Bir de onu tattık: Ha-ri-ka! İkisini de sadece ben değil büyük gurme annem de beğendi ya onun için yeni neler var diye sorana sormayana verdim adresi.
Paylaş