Güneş sana gelmiyorsa sen ona gideceksin

Siz siz olun diyeyim, bin bir gece diyarına mutlaka dersinizi çalışıp öyle gidin. Liste o kadar uzun ki, yolunu bin bir gece diyarına düşürecek olanlar gitmeden bir zahmet Marakeş üstüne yazılmış bir kitap okusun.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea3a5ef018fbb8f872a4e8Bir arkadaşım ne zaman soğuk ve kapalı havadan şikayet etsem sözümü keser,
“Güneş sana gelmiyorsa sen güneşe gideceksin” derdi, bilmiş bilmiş... Kalkar giderdi, iyi mi? Aklına koyduğu anda çekip gitmesini fena kıskanırdım. Bu kış uzun sürdü. Şubat sonlarına doğru gene aklıma düştü eski dostun dediği: “Güneş sana gelmiyorsa sen güneşe gideceksin!” Çöpüm de yok artık, dediğini yaptım. Gittim.
Yalnız da değil üstelik: “40 yaşından sonra doğum günü dediğin ya hiç kutlanmamalı kutlanacaksa da özel bir yerde kutlanmalı” diyerek aklını çeldiğim bir dostumla... Yerlisinin ‘Medina al Hamra’ dediği kırmızı şehre. Binbir Gece Masalı diyarına: Marakeş’e. Tam yedi yıl olmuş gitmeyeli.
Ne zaman ki dokuz saatlik yolculuk bitti, ne zaman ki uçaktan inmemizle tenimize o keskin portakal çiçeği kokusu sindi, ne yorgunluk kaldı ne gam... Doğu masalları malum, hep üç gün üç gece süren düğünlerle biter. Üç günden azı düşünülmez bile. Uzayanları yedi gün yedi geceye uzar.  Üç az geldi, kırk bizi aştı, yedide karar kıldık: Uzatma, kısaltma hakkımız baki.

Haberin Devamı

TAKSİM’İN ON KATI

Royal Mansour otelinde konaklayacağız dört gece. Sonrası Allah Kerim. Royal Mansour’da geçirdiğimiz dört gün dört geceyi ömrümün sonuna kadar unutmam mümkün değil. Denk düştü, yaver gitti, iyi otellerde kalma şansım oldu bugüne kadar. Ama böylesini görmedim.
Giriş kapısı Dolmabahçe Sarayı’nın kapısı kadar azametli otelin eşiğinden adım atmanızla ağzınız bir karış açılıyor, bir daha da kapanmıyor. Şöyle söyleyeyim: Odalarda değil konaklarda konaklıyorsunuz mesela. Yok, kelime oyunu değil: Gerçekten Royal Mansour’da oda değil, Marakeş mimarisinin tipik yapıları 52 adet riyad var. Riyad denilen de her odası ortadaki şadırvanlı bahçeye açılan dört katlı konak. 
Otel şehrin göbeğinde. O azametli kapıdan çıkıp beş dakika yürüdüğünüzde Marakeş’in kalbinin attığı Jeema el F’na meydanına varıyorsunuz. Taksim Meydanı’nın on katı büyüklüğündeki meydan, başta yılan ve maymun oynatıcıları olmak üzere; bakla atan falcılar, ip cambazları, her biri farklı müzik yapan çalgıcılar, her biri farklı telden çalan şarkıcılar, salyangozdan kalamara, bıldırcından güvercine, bin çeşidini satan seyyar satıcılar, kelleciler, sepetçiler, zenneler, kamikaze motosikletliler, külüstür taksiler, aheste faytonlar, babuşlu erkekler, peçeli kadınlar, dövmeli gençler ve bu cümbüşe fal taşı gibi açılmış gözlerle bakan yedi düvelden yedi bin çeşit turist...
Jeemaa el Fn’a’nın yanı başında Marakeş’in ünlü çarşısı var. Girenin kazıklanmadan çıkmasının mümkün olmadığı... Yerlisinin bile kaybolmadan yolunu bulamadığı köstebek yuvasında neler satılmıyor ki? Kadınların yüzlerine yaptıkları dövme benzeri işlemelerle bezeli bedevi kilimleri, güneş renklerinde çizgili yatak örtüleri, her boy ve ebatta Fatma anamız eli, gümüş kabzalı Tuarek kamaları, amber aynalar, bağa bastonlar, iğne oyası kandillerle dolu antikacılar, babuşçular, çantacılar, takıcılar, püskülcüler çiniciler envai çeşit kokuyla argan yağı satan aktarlar...

Haberin Devamı

İÇİ SENİ DIŞI BENİ YAKAR

Biraz iklimden, biraz zenginin malını göstermeme isteği, biraz fakirin yoksulluğunu gizleme gayretinden, bütün evler kunt duvarlar arkasında... O duvarların arkasındaki hayatları bir tek kapılar ele veriyor. Oyalı demirden, oymalı mermerden, kimi bakımlı kimi bakımsız..
Medina’nın içki satan tek kahvesi Cafe Arab da, şehrin en güzel butik otellerinden Villa des Orangers de böyle yüksek duvarlar ardında.
Şehrin sur dışında kalan bölümü sur içine oranla biraz daha sakin. Geniş bulvarlarda gene kamikaze motosikletliler, külüstür taksiler, aheste faytonlar cirit atıyor elbette. Bölgenin turist akınına uğrayan yeriyse Marjorelle Bahçeleri. Yanı başında Yves Saint Laurent’nın evinin bulunduğu bahçeler çöl ortasındaki vaha.
Kırk yıldan beri şehre gelen bütün ünlülerin uğrak yeri art-deco şahaseri Mamounnia otelini de yabana atmamak gerek. Gidip gezilesi o kadar çok mahalle, görülesi o kadar camii, soluklanılası o kadar bahçe, tatlı-tuzlu Fas mutfağının şahane yemeklerinin sunulduğu o kadar çok lokanta ve her biri birbirinden güzel o kadar çok otel var ki yer biter liste bitmez.

Yazarın Tüm Yazıları